Carrie Bradshaw

Jeremy Conway gerek Carrie’nin gerekse diğer oyuncuların evlerinin içini tasarlamak için ilk önce bir renk belirlemeleri gerektiğini düşünmüş. Her bir karakteri ifade eden bir ana renk ve sonra onların iç dünyalarına seyirciyi çekecek bir dekorasyon, Conway'in başlangıç noktası olmuş. Carrienin evi, Manhattan’da sıkça rastlanan Central Parkın doğu tarafında kalan ve Upper East Side (Yukarı Doğu Taraf) olarak nitelendirilen bölgedeki, brownstone apartmanlardan biri. Conway Carrie'nin evi için bir ayrı yatak odası yerine stüdyo daireyi tercih ettiklerini söylerken, Carrie’nin karakterini evine yansıtmaya çalıştıklarını sözlerine ekliyor. Carrie bir iç mimar değil ama kendi karakterini evine yansıtabilmesi onun için önemli. En büyük ilgi alanı olan modanın da etkisiyle neyi nereye koyabileceğinin bilincinde olan bir karakterin evinin darmadağın ya da son derece başarılı bir iç dizayna sahip olması anlamlı olmazdı. Carrie’nin evinin duvarları su yeşili ile lila renginin karışımı bir tonlama ile boyanmış ve ev aynen Manhattan’ının klasik daireleri gibi ufak tutulmuş. Carrie’nin evindeki eşyalarda ve mobilyalarda ikinci el dükkanlardan ya da bit pazarından alınmış görüntüsü hakim. Boyası hafif kabarmış ya da çıkmış, birbiriyle aynı renk olmayan sandalyeler, masalar gibi.. Gerçekten de set tasarımı için Jeremy Conway, New York’un bit pazarlarını ve ikinci el eşya satan dükkanlarını gezmiş. Oturma odasındaki iki ana eşya büyük yuvarlak sehpa ve dizide eski erkek arkadaşını oynayan Aidan Shaw’un dükkanından satın alınan ve “Aidan Sandalyesi” adı verilen geniş tek kişilik bir kanepe. Kahve sehpası ise tamamen Conway’in kendi imzasını taşıyor. Dizinin dört karakterinin Carrie’nin evinde buluşmaları halinde nasıl genişlikte bir masada oturmaları gerektiğini düşünen ve ona uygun bir masa arayışına giden Conway’in arama-tarama harekatı sonuçsuz çıkınca, kafasındaki masayı kendi inşa etmiş. Conway, Carrie’nin evindeki her eşyanın otantik olmasına özen göstermiş. Oturma odasını banyoya bağlayan hol boyunca kabloları ortalıkta duran kırk yıllık telefondan, Carrie’nin banyosundaki kırık duvar karolarına kadar her detay düşünülmüş. Bazı detayların televizyona yansımadığını söyleyen Conway, yine de bunlara özen gösterildiğini çünkü bu şekilde daha gerçek mekanlarda çalışan oyuncuların, rollerine daha iyi konsantre olduklarını söylüyor. Carrie’nin banyosunda birbirinden farklı güzellik malzemesi, mutfağındaki buzdolabında ise aile fotoğrafları bulunuyor. Moda dünyası ile oldukça içiçe olan Carrie (Carrie: New York’ a ilk geldiğim zamanlarda yemek alacak param olmasa bile Vogue Dergisi’ni alacak param mutlaka olurdu) için giydiği elbiseler ve elbiselerini tamamlayan aksesuarlar oldukça önem taşıyor. Salonu banyoya bağlayan ve sağlı sollu giysi dolabı olarak kullanılan hol aynı zamanda evinin seyirciye en sık gösterilen bölümü. Bu hol boyunca uzayıp giden giysi ve ayakkabı dolabının mizansenin içinde olduğu bölümlerde mutlaka Carrie’nin daha önce giymiş olduğu giysilerin dolabında asılı olmasına dikkat ettiklerini belirten Conway, bunun dizinin gerçekçi olması için oldukça önemli bir öğe olduğunu da sözlerine ekliyor. Bu hol sürekli çeşitli giysi ve ayakkabı mağazalarının torbalarıyla dolup taşıyor ve hiçbir zaman düzenli değil. Carrie’nin yazılarını gazeteye yetiştirmekte güçlük çeken bir yazar olduğu düşünüldüğünde onun karakterine uygun bir şekilde evin en çok kullanılan bu kısmının dağınık bırakılması akılcı oluyor. Conway ayrıca Carrie’nin okuyan bir yazar olduğunu ve bu nedenle salonun diğer vazgeçilmezleri olan kitapların ve magazin dergilerinin yeni sayılarının sürekli sete getirildiğini vurguluyor. Carrie karakterinin gerçek hayatta okuyabileceği türden kitap ve dergilerin düşünülerek setin hazırlandığını da sözlerine ekliyor.