Kişiler ve Binalar: Chrysler Binası ve Mr. Big

Armageddon ve Godzilla gibi birçok filmin karelerini dolduran Chrysler Binası, New York ile özdeşleşen binaların aktığı Sex and the City’nin jeneriğinde ilk dikkat çekenler arasında.. Ayrıca dizide Chris Noth’un oynadığı Mr. Big adlı karakter ile özdeşleştiriliyor. Aşağıdaki yazı, Chrysler Binası’nın ve Mr. Big’in karakterlerinin ortak özelliklerini incelemektedir. CHRYSLER BİNASI VE MR. BIG

"The Big Time" (Sezon: 3 - Bölüm: 8)

Stephanie Zacharek, Arto Deco döneminin en ihtişamlı ve son tasarımlarından olan Chrysler Binası için "Caz Çağına özgü şiirselliğin zamanın ötesinde çelik bir örneği” diyor. Jackie Craven ise Chrysler Binası’nın yapımına başlandığı “1920’lerde Caz Dönemi Art Deco mimarisinin oldukça popüler” olduğunu söylüyor. Chrysler Binası, caz müziğinin yumuşaklığını ve çarpıcılığını gündüzleri pırıl pırıl parıldayan paslanmaz çelik kaplamadan tacının ışıl ışıl yanmasıyla kentlilere aktarıyor. Geceleriyse, cazın gizemini ve kimi zaman karamsarlığını, üzerindeki kartal motifleri ve üçgenden pencereleri ile “Uyanmayan Şehir”’in ufuk çizgisinin en aydınlık yıldızı olarak ifade ediyor. “New York’a ait bir kent adamı” olarak tanımlanan Mr. Big’in bu yaklaşım içinde düşünüldüğünde caz hayranı olarak yazılması bir tesadüf değil. Kendine özgü, çarpıcı, orijinal ve belli bir kalıplar içinde değerlendirilemeyen karakteriyle Mr. Big tam bir caz insanı.

Gökdelenleri ile ünlü Manhattan’ın sokaklarında dolaşırken, gökyüzüne doğru bakılmıyorsa veya görmek istenilen binayı işaret eden yönlendirmelerin yakınlarında bulunulmamışsa, hangi gökdelenin yanında geçilmekte olunduğunun farkedilebilmesi, kenti bilmeyenler için neredeyse mümkün değil. Bu durum, tepesindeki sivrik dışında bina tasarımı oldukça sıradan olan Chrysler Binası için de geçerli. Carter B. Horsley’e göre “Chrysler Binası önünde durup ona baktığınızda sizi hayal kırıklığına uğratıyor; ancak ona uzaktan bakarsanız, o zaman binanın bütün ihtişamını görebiliyorsunuz.” Gerçekten Chrysler Binası’nın muhteşem parıltısını ve üçgen pencerelerinin ışıltısını tecrübe edebilmek için binaya oldukça uzaktan bakmak gerekiyor; çünkü girişleri çoğunlukla birbirine benzer olarak tasarlanmış ve bezenmiş yüzlerce gökdelen arasında, yanına yaklaşıldığı zaman Chrysler Binası’nı diğerlerinden ayırt edebilmek oldukça güç. Yakından bakıldığında Lexington Avenue üzerindeki herhangi bir binadan farklı olmayan Chrysler Binası gibi Mr. Big de yakından bakıldığında aslında bir hayal kırıklığı. Gerek mekansal gerek duygusal uzaklıkların Carrie ile Mr. Big arasındaki ilişkiyi daha güçlendirdiği dizi boyunca sürekli vurgulanan bir gerçek. Birbirlerine uzaktan baktıkları süre zarfında daha sağlıklı bir dostlukları olduğu da dizide birden fazla kere tekrarlanıyor. Altı sezon boyunca birden fazla birliktelik yaşamayı deneyen ikili, birbirlerine Mr. Big evliyken, Carrie’nin hayatında ciddi bir ilişki varken ve en çok da Mr. Big New York’tan ayrıldıktan sonra bağlanmıştır. “Benim en uzun beraberliğim” diye adlandırdığı New York kentini, Carrie sadece Mr. Big ile özdeşleştirebilmiş ve nasıl New York’tan vazgeçememişse, Mr. Big’i de hayatından çıkaramamıştır. Peki Carrie’nin geleceğinde Mr. Big var mı?

”Cock a Doodle Do!” (Sezon: 3 Bölüm: 18)

Stephanie Zacharek, New York'un en görkemli gökdeleni Chrysler Binası’nı, “New York’un geleceği” olarak görüyor; çünkü seksen yıla yaklaşmakta olan yaşına, sürekli değişen çevresine rağmen yıllara meydan okuyan tasarımı ile hala New York ufuk çizgisinin en parlak yıldızı. Jackie Craven ise “Art Deco gökdelenlerin, geometrik, dramatik ve gösterişli tasarımlarıyla geleceğin binaları olduğunu söylerken bu gökdelenlerin kübik formları ve zigzag dizaynları ile makine çağını kucakladıklarını” da belirtiyor. New York’un Art Deco gökdelen inşaatında patlama olan bolluk içindeki 1920’lerden yaklaşık on yıl sonra başlayan Büyük Depresyon’la beraber, 1920’lerde yapılan gösterişli gökdelenlere karşı duyulan rahatsızlığa, barış ve savaş zamanlarına ve en son 11 Eylül sonrası New York’a bakıldığında Chrysler Binası’nın hala ışıl ışıl parıldayarak değişen çevresine ayak uydurmaya devam etmesi, Zacharek’in ve Craven’ın New York’un geleceğinin Chrysler Binası olduğu yorumlarını da doğru çıkarıyor. Chrysler Binası New York için geleceği nasıl temsil ediyorsa, Mr. Big’de dizide Carrie’nin geleceği olarak görülüyor. En yakın arkadaşı Charlotte'ın, “ben her zaman Mr. Big ve senin sonunda birlikte olacağınızı düşünmüştüm” şeklindeki yorumu veya Carrie’nin Mr. Big ile birlikteliğine her zaman karşı çıkan en yakın arkadaşı Miranda’nın dizinin sonunda ikiliyi bir araya getiren kişi olması, Carrie’nin en yakın çevresinin de Mr. Big’i Carrie’nin geleceği olarak gördüğünün göstergesidir. Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılmasının ardından yayınlanan, dizinin dördüncü sezonunun son bölümü “I Heart New York” , dizinin resmi kitabına göre New York kentine hitaben yazılan bir “aşk mektubu”. Bölümün konusu ise Mr. Big’in New York’tan ayrılışı.. Konu kısaca şöyle:

Carrie’yi bir akşam uyku tutmaz ve Mr. Big’e telefon eder. New York’ta artık sonbaharın geldiğini ve kendisini çok yalnız hissettiğini söyler. Telefon görüşmesinin ardından Mr. Big’in evine gittiğinde ise hiç beklemediği bir durum ile karşılaşır. Big’in evi tamamen boştur. Gördükleri karşısında hayrete düşen Carrie, bunca yıllık dostluk/beraberliklerinin ardından kendisine haber vermeden New York’tan nasıl ayrılabileceğini sorar. Big’in cevabı basittir: New York’tan artık yorulduğunu, Kalifornia Napa’da bir üzüm bağı satın aldığını ve artık orada yaşayacağını söyler. Hem Big’den ayrılmanın hem de bir insanın New York’u nasıl bırakabileceği düşüncesinin şaşkınlığıyla Carrie, Big’e şöyle der: “New York’dan ayrılmazsın!!. Sen Chrysler Binası’sın. Chrysler Binası’nın bir üzüm bağında ne işi var!” Mr. Big’in “New York’a ait bir kent adamı” olduğunun her fırsatta vurgulandığı ve Chrysler Binası’na göndermelerin yapıldığı bir dizi de, Dünya Ticaret Merkezi’nin New York’un ufuk çizgisinden ayrılmasının ardından Sex and the City dizisinde de Mr. Big’in New York’tan ayrılması bir tesadüf değil. Oldukça duygusal diyaloglardan, “Carrie ile Mr. Big’in Central Park’taki fayton gezisinden, Breakfast at Tiffany’s filmine gönderme yapan MoonRiver film müziğine kadar New York kentine dair bir bölüm olduğu” iddia edilen “I Heart New York”, Carrie’nin "sevdiklerimiz uzakta bile olsalar her zaman bizimle beraber yaşayacaklar "cümleleriyle bitiyor. Her bölümü kapanış jeneriği ile tamamlanan dizinin bu bölümü, siyah fona beyaz renk ile yazılmış, “kentimiz New York, eskiden, şimdi ve sonsuza kadar” ifadesiyle sona eriyor. Carrie'nin bu sözleri ayrıca Chrysler Binası'nın ve her fırsatta bir kent adamı olduğu yinelenen Mr. Big'in kente aitliğinin en iyi örneklerinden biridir. Building The Chrysler Building:The Social Construction of the Skyscraper adlı yazıda Chrysler Binası'nı birçok kişinin "geçmişten bir kopuş ve yeni modern hayata bir adım" olarak gördüğü belirtilir. Yeni modern kente ait olan binanın Carrie'nin deyimiyle bir üzüm bağında işinin olamayacağını vurgulayan dizi, Mr. Big'i de aynı paralelde kentin dışında hiçbir yerde tanımlayamamıştır. Nitekim dizinin son bölümünde Mr. Big Carrie'ye telefon eder. Napa'daki üzüm bağını sattığını ve Manhattan'a geri döneceğini söyler. İkiliyi dizinin son bölümünde bile yanyana göremeyen seyirci için belki de Carrie ile Mr. Big'in birbirlerine uzaktan baktıkları bir final en idealidir. Ne de olsa Chrysler Binası'nın ışıkları parıldadığı sürece, Manhattan'da Carrie ile Mr. Big için her zaman bir şans vardır.

Editöre: Düzeltme Gönder Web bağlantısı gönder Mesajını ilet Foto/Video gönder

Read Comment Section

İlk Yorumu Siz Yapın

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.

Bülten arşivine erişmek için tıklayın

Haftanın ürünü

İzocam’dan Gürültü Kirliliğine Karşı Profesyonel Ses Yalıtımı Çözümleri

Popüler Gündem

Ajanda

TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:

Herhangi bir etkinlik mevcut değil!