Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.

Dramatik Bir 'Çevre' Hikayesi; ÇED

Türkiye'nin 'çevresel etki değerlendirmesi (ÇED)' kavramıyla tanışması, 1983 yılında çıkarılan 2873 sayılı Çevre Kanunu'yla oldu; ancak bu tanışma, dramatik bir ilişkiye dönüştü. ÇED, Kanunun 10. maddesi ile çevre mevzuatına girdi; ama 6 ay içerisinde çıkarılması gereken ÇED Yönetmeliği, 10 yıl sonra yayınlanabildi.

Mesut Tufan & Gizem Kıygı
Dramatik Bir 'Çevre' Hikayesi; ÇED İstanbul'un ulaşım sorununun çözümü için ne kadar gerekli olduğu tartışılan 3. köprü projesinin ÇED'den muaf olması da eleştiri konusu

İstanbul'un en tartışmalı projelerinden 3. Boğaz Köprüsü’nün projede belirtilen yerin dışında yanlış bir noktada yapılmaya başlandığı ve köprüyle ilgili tüm imar planlarının Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binalı Yıldırım imzasıyla iptal edildiğini okuduğumuzda, bunun bir Zaytung haberi olduğunu düşündük. Zaten Bingöl Havalimanı’nın açılış töreni öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Yıldırım da yapılan işlemin bazı mecburi ufak tefek değişikliklerin planlara işlenmesi olduğunu kaydederek, "Yoksa köprüyü gelişi güzel yapıyoruz, sonra 'kusura bakmayın, yanlış oldu'; bu ciddiyetsiz bir şey" dedi.

Ancak, köprünün doğru ya da yanlış yerde yapılıp yapılmadığı tartışmaları bir yana; TMMOB Çevre Mühendisleri Odası'nın (ÇMO) dikkat çektiği başka bir konu vardı. ÇMO Yönetim Kurulu Başkanı Baran Bozoğlu imzasıyla yapılan açıklamada, Mayıs ayında TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen torba kanunun düzenlediği başlıklardan biri olan 'Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) muafiyeti' anımsatılıyor ve "İşte bu yüzden ÇED raporu gerekliydi" deniliyordu. ÇED raporlarının, projelere dair tüm bilgileri barındıran; sosyal, çevresel etkileri irdeleyen; halkın katılımını sağlayan bir sürecin sonucunda oluşturulduğunun anımsatıldığı açıklamada, ÇED raporlarının hazırlanmasına engel olmanın mühendislik disiplinin ve halkın görüşlerinin sürece etkin katılımını engellemek anlamına geleceği ve 'çevrecilik'le bağdaşmayacağına dikkat çekiliyordu.

20 yıldır uygulanamayan bir yasa

Türkiye'nin 'çevresel etki değerlendirmesi (ÇED)' kavramıyla tanışması, 1983 yılında çıkarılan 2873 sayılı Çevre Kanunu'yla oldu; ancak bu tanışma, dramatik bir ilişkiye dönüştü. ÇED, Kanunun 10. maddesi ile çevre mevzuatına girdi; ama 6 ay içerisinde çıkarılması gereken ÇED Yönetmeliği, 10 yıl sonra yayınlanabildi. Yönetmeliğin geçici 3. maddesi ile de 07.02.1993 tarihli ÇED Yönetmeliği yürürlüğe girmeden önce onay, ruhsat, izin, kamulaştırma kararı alınmış projeler, ÇED sürecinden muaf tutuldu. Geçici maddelere kapsam dışı projelerin eklenmesi yöntemi, farklı hükümetler tarafından da bugüne kadar benimsenen ve uygulanan bir çözüm oldu. İlk yönetmelik yürürlüğe girdiği tarihlerde GAP gibi devasa projeleri kapsam dışında tutmak için kullanılan geçici maddeler, bugün Kanal İstanbul, 3. köprü, HES'ler gibi enerji yatırımlarına, maden arama çalışmalarına muafiyet getirecek kalıcı bir düzenlemeye dönüştürüldü.

ÇMO İstanbul Şubesi'nden Menekşe Kızıldere, yasanın 20 yıldır uygulanamamasını, doğaya, çevreye bakış açımızın temelden hatalı olmasına; bunların insanın hükmedebileceği bir alan olarak görülmesine bağlıyor. İçerde kimsenin 'çevre politikaları oluşturmak' için bir gayret göstermediğini söyleyen Kızıldere, Türkiye'nin çevre politikalarının Avrupa Birliği (AB) üyelik süreciyle şekillendiğine ve geliştiğine vurgu yapıyor. ÇED'in 20 yıldır uygulanamayan bir düzenleme olduğunu anımsatan Kızıldere, gelinen noktada mevzuatlar üzerinden konuşmanın zorluğuna işaret ediyor:

"Bir proje devletine dönüştük; hep projelerle ilerliyoruz. O projelerin gerçekleşebilmesi için de yasalar, kanunlar bile değişebiliyor. Son zamanlarda yasalarımız, mevzuatımız, hep projelere uygun olarak çıkarılıyor".

1993'ten 2012 sonuna kadar verilen ÇED kararları

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre ÇED Yönetmeliği'nin ilk yayımlandığı 1993 yılından 2012 sonuna kadar 42 bin 994 ÇED kararı verildi. Bunların, 39 bin 649 gibi çok büyük bir dilimi 'ÇED gerekli değildir' yönünde olurken; 516'sı 'ÇED gereklidir', 2 bin 797'si 'ÇED olumlu' ve 32'si de 'ÇED olumsuz' şeklinde çıktı. Verilen 'ÇED gerekli değildir' kararlarının sektörel dağılımına bakıldığında ise yüzde 51'inin madencilik, yüzde 13'ünün tarım-gıda, yüzde 12'sinin sanayi, yüzde 9'unun atık-kimya, yüzde 7'sinin turizm-konut, yüzde 6'sının enerji ve yüzde 2'sinin de ulaşım-kıyı alanlarında olduğu görülüyor. 'ÇED olumlu' kararlarının sektörel dağılımında da yüzde 26 ile madencilik faaliyetleri ilk sırada yer alıyor. Madencilik çalışmalarını, yüzde 22 ile enerji, yüzde 14 ile atık-kimya, yüzde 13 ile sanayi, yüzde 9 ile ulaşım-kıyı ve tarım-gıda, yüzde 7 ile turizm-konut iş kolları takip ediyor.

'Kanun hükmünde kararname'lerle yönetiliyoruz

"ÇED, çok uğraştığımız; ama yasal olarak başarılı olamadığımız bir süreç" diyor İstanbul Barosu Çevre, Kent ve İmar Hukuku Komisyonu Başkanı Alev Seher Tuna. Bütün hukuki yolları kullanarak, prosedürleri takip ederek sonuç elde etmeye çalıştıklarını anlatan Tuna, ancak her seferinde hukuk dolanılarak üretilmiş yeni durumlarla karşılaştıklarını aktarıyor:

"Kanun Hükmünde Kararname'ler, zaten hukuka uygun değiller; adı üzerinde, 'kanun hükmünde kararname'... Bu, kanun hazırlanırken, gecikme nedeniyle bir kayıp olmasın düşüncesiyle bulunmuş bir çözümdür; çıkarıldıktan sonra 6 ay içinde kanunun yapılması gerekir. Ama biz yıllardan beri 'kanun hükmünde kararname'lerle yönetiliyoruz; herşey kanun hükmünde kararnameler ile çözülüyor. İptal ediliyorlar; ama anında başka bir torba yasa, kanun hükmünde kararname çıkartılıyor. Örneğin Gebze-İzmit-İzmir Otoyol Projesi için iptal kararı çıktı; tebliğ edildiği günün akşamı yeni bir kanun hükmünde kararname ile ÇED'den muaf tutuldu. Biz buna da itiraz ediyoruz, ama bu çözüm değil ki; sonuçta inşaat devam ediyor. Bu tür yollarla dolanılarak, zaman kazanılıyor ve inşaatlar tamamlanıyor. Şu anda hiçbir şey yapamıyoruz".

"Kazanımlarımız, yönetmelik değişiklikleriyle yeniden başa dönüyor"

Şehir Plancıları Odası tarafından hazırlanan 3. Köprü Değerlendirme Raporu'nu derleyen Yüksek Şehir Plancısı Çare Olgun Çalışkan, hukuki yollarla elde edilen kazanımların nasıl etkisizleştirildiğini şöyle örnekliyor:

"3. köprü projesi sürecinde gündeme gelen bir ara maddeye göre, 1993’ten önce yatırım programına alınan projeler ÇED yönetmeliğinden muaf tutuluyor. Çevre Mühendisleri Odası, özellikle güzergah seçiminden sonra bu muafiyeti aşan bir proje olduğundan yola çıkarak, projenin rapora tabi tutulması ve söz konusu muafiyet hükmünün kaldırılması için mahkemeye başvurdu ve bu dava kazanıldı. Ama sonra ne yaptı bakanlığımız, yönetmeliği değiştirdi. Böyle olunca o dava konusuz kaldı ve süreç başa sardı. Kazanılmış bir ÇED gücü, meşruiyeti vardı; ama durum yeniden eskiye döndü. Mahkemelerde, kentimizi, doğamızı, meslek ahlakımızı savunan kararlar elde edebiliyoruz; ama sonrasında ilgili bakanlıklar yönetmelikleri değiştiriyorlar. Ve böylece kazanımlarımız yeniden başa dönüyor".

Özellikle 3. köprü gibi projelerin ÇED raporundan muaf tutulmasının bir şekilde ya projenin ölçeğinin kamu yararı getirisi üzerinden önemli bulunmasından ya da belirlenen tarih öncesinde yatırım programına alınmasından kaynaklandığını ifade eden Çalışkan; ancak her ne sebeple olursa olsun, temel beklentilerinin bu projelerin ideal bir ÇED sürecinden geçmesi olduğunun altını çiziyor.

Yasalar ve yönetmelikler projeyi yapanın lehine

Çalışkan'ın dikkat çektiği bir diğer nokta da, ÇED raporlarının hazırlanma sürecindeki özensizlikler:

"Türkiye’de ÇED raporunun hazırlanışıyla ilgili çok büyük eksiklikler, özensizlikler var. Mesela bir meslek uzmanının birebir gözlemidir; Akdeniz’in bir ilçesinde 'yüzde 100 garantili ÇED verilir" şeklinde tabelalar var. Bizdeki ÇED artık o kadar yavan bir prosedür ki, rapor ortada masada duruyor, bakılıyor; ya da yapılsa bile muhakkak sonucu baştan belli oluyor. Bakanlığın sayfasında ÇED raporlarının ne kadarının olumlu ne kadarının olumsuz olduğuna dair bir istatistik var. O istatistikte, ÇED raporlarının projelere ciddi anlamda olumlu sonuç verdiği gözükür. Yani proje lehine kararlar alındığı anlaşılır. Haliyle genel ÇED raporlarının sonuçlarındaki eğilim de projelerin yürümesini destekler nitelikte. Ne yazık ki yasalar ve yönetmelikler, bizim değil; projeyi yapanın lehine".

http://www.yapi.com.tr/haberler/dramatik-bir-cevre-hikayesi-ced_110982.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!