Türkiye su mevzuatının geçirdiği evreler ve günümüzde durum
Hukuk Müşaviri Özdemir Özbay Jeoloji Mühendisleri Odası’nın resmi web sitesinde “Türkiye Su Mevzuatının Geçirdiği Evreler ve Günümüzde Durum”u anlatıyor. Özbay’ın yazısı şöyle: “Bilindiği üzere kamuya ait sular üzerinde devletin tasarruf yetkisi, sorumlulukları öncelikle Anayasa’da olmak üzere muhtelif yasalarla bölüştürülmüş bir biçimde düzenlenmiştir. 1982 Anayasası’nın ‘Tabii Servetler ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi’ başlıklı 168. maddesinde ’Tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altıdadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi servet ve kaynağın arama ve işletilmesinin, devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek veya tüzel kişiler eli ile yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim, denetim ve esasları ve müeyyideler kanunda belirlenir’ hükmü yer almıştır. Bu hüküm, Cumhuriyet dönemi yasama belgelerinin en önemlisi olan eski Türk
Medeni Kanunu’nda daha başka bir yaklaşım ile ele alınmıştı. Bilindiği üzere
eski Türk Medeni Kanunu 1912 tarihli İsviçre Federal Medeni Kanunu’ndan iktibas
edilmiş ve Osmanlı döneminin özel hukuk kurallarının tamamını kodifiye eden
Mecelle-i Ahkamı Adliye adlı kanunun düzenlediği medeni hukuk kurallarının
yerini alarak, Türk Hukuk Devrimi’ni yaratmıştı. İsviçre Medeni Kanunu 22
kantondan oluşan federal devletin kanton özel hukuk sistemlerini tedvin ederek
Roma hukukunun genel ilkelerini çağımıza taşımış ve özel hukuk alanını
toplamıştır. Bu kanunun eski Türk Medeni Kanunu’na yansımayan 6. maddesinde,
‘Federal Medeni Kanun, kantonların kamu hukuk yönünden haiz oldukları yetkileri
tehdit veya takyid etmediği” hükmü yer almıştır. Bu sebeple medeni hukuk
kapsamında bulunan müesseseler maddeleştirilirken kamu hukuku alanına giren
hususlar söz konusu oldukça, Türk Medeni Kanunu kabul edilirken mehaz kanununun 664. maddesinde düzenlenen umumi sulara ilişkin hükümler, 641. maddede ele alınmış ve İsviçre Medeni Kanunu’nun 664. maddesine paralel bir biçimde: ’...sahipsiz şeyler ile menfaati umuma ait olan mallar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Akarsu ile menfaati umuma ait olan malların işletilmesi ve kullanılması hakkında akamı mahsusa vaz olunur’ denilmekle yetinilmiş ve umuma ait sularla ilgili kullanma esaslarının kuma hukuku açısından ve ayrıca düzenleneceği açıklanmıştır. 21.1112001 tarih ve 4721 sayılı Yeni Türk Medeni Kanunu, 08.12.2001 tarih ve 24607 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yeni Medeni Kanunda da aynı ilke yer almış olup 715. maddede ‘Sahipsiz yerler ile kamuya ait mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır’ şeklinde ifade edilmiştir. Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olmaz. ‘Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı,
korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tabidir’ hükümleri
yinelenmiştir. |