Burada konuşan TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Çenesiz, TÜRKONFED olarak Türkiye'nin büyüme ve kalkınma vizyonuna katkıda bulunmak üzere raporlar yayınladıklarını belirterek, bölgesel kalkınma alanına katkıları sürdürmek için son olarak 'Bölgesel Kalkınma ve Kalkınma Ajansları' raporunu hazırladıklarını kaydetti. Bölgesel ve sektörel kalkınma konusunun uzun süredir çalışmalarının merkezine oturduğunu ifade eden Çenesiz, bu yıl bölgesel kalkınma ve kalkınma ajanslarına odaklandıklarını, raporun hazırlanış sürecinde, TÜRKONFED'e bağlı iş insanları ile yaptıkları toplantılarda aldıkları görüşlere yer verdiklerini söyledi. Çenesiz, Türkiye'nin son yıllarda büyümede yüksek bir dinamizm sergilediğini anlatarak, şunları aktardı:
''Ancak ulusal anlamda sergilediğimiz dinamizmin getirilerinden ülkemizin her bölgesi eşit şekilde yararlanamıyor. Bölgesel farklılıklar, ülke düzeyindeki eşitsizliğin önemli bir kaynağıdır. Son 50 yılda bölgesel politikalar uygulanmasına rağmen, bölgesel kalkınma farklılıkları derinliğini koruyor. Bu farklılıkları gidermenin yolu ise bölgelere yönelik politikalar geliştirmektir. Makro politikalar bölgesel mikro politikalarla desteklenmelidir. Bunun için öncelikle bölgeleri anlamalı, derinlemesine incelemeliyiz. Sorunları saptamalı, çözüm önerileri getirmeliyiz. Bölgesel ve yerel bir perspektifle bölgelerin üstün ve zayıf yönleri ve önceliklerini ortaya koymalıyız. Bu kapsamda Kalkınma Ajanslarına önemli görevler düşmektedir. Kalkınma ajanslarının temel işlevi, bölgesel rekabet ortamının sağlanması ve ilgili bölgedeki iş dünyasının yatırım ortamının iyileştirilmesidir.'' ''İkili bir yapıya ihtiyaç var'' TÜRKONFED olarak rapor ile Türkiye'deki bölgesel kalkınma ve büyüme sorununa katkıda bulunmak hedefiyle kalkınma ajanslarının rolünü incelediklerini belirten Çenesiz, şunları kaydetti: ''Bazı bölgelerin rekabet açısından zayıf olması ve birden fazla ilden oluşması sebebiyle, kalkınma ajanslarının işleyişinde koordinasyon ihtiyacı doğmaktadır. Kalkınma ajanslarının gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelere yönelik ikili bir yapıya ihtiyaç vardır. Kalkınma ajansları bütün bölgelere odaklanmaktadır, ancak zayıf rekabete sahip bölgelere daha farklı stratejilerle yaklaşmak gerekebilir. Kalkınma ajanslarının düşük gelirli bölgelerde lider ve yönlendirici bir kurumsal işlev yüklenirken gelişmiş bölgelerde sadece tamamlayıcı bir rolü benimsemesi böyle bir stratejinin ilk adımı olabilir. Yeni Teşvik Paketi bölgesel politikalar üzerinde önemli etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. Diğer taraftan bölge kalkınma idareleri ve kalkınma ajanslarının amaç ve görevlerinde benzerlikler vardır. Bu nedenle hazırlanan Yeni Teşvik Paketinde yer verilen desteklerin, kalkınma ajansları ve bölge kalkınma idarelerinin amaç ve görevlerinin çakışma ve çatışma alanlarının tespiti gerekir.''
Çenesiz, bölgesel kalkınmayı uyarıcı politikaların, geri kalmışlık tuzağından çıkmak için yararlı olacağını ifade ederek, ''Bölgesel farklılıkların giderilmesinin ancak uzun vadede mümkün olduğu ve bir dizi farklı alanda birbiriyle uyumlu politikalar demetinin uygulanması gerektiği her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Bu amaçla yapılması gereken en öncelikli konu, kalkınmanın aktörlerinin, yani kalkınma ajanslarının bu süreçte üstlenecekleri rollerin doğru tarif edilmesidir. Kalkınma ajansları sürecin etkin ve aktif aktörleri olarak yeniden yapılandırılmalıdır'' diye konuştu. ''26 bölge arasında İstanbul birinci, Muş, Van, Bitlis, Hakkari sonuncu'' Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Doğruel, raporda bölgesel rekabet gücü denilen olayı ve kurumsal yapıyı dikkate alarak kalkınma ajanslarına odaklandıklarını belirterek, ''Kalkınma ajanslarını doğrudan büyüme ve kalkınmayı hızlandıracak yapı olarak düşünüyoruz. Rekabeti artırıcı bir yapı olacağını inanıyoruz'' diye konuştu. Raporda, bölgesel farklılıklara ilişkin gözlemleri tartıştıklarını ve başka ülkelerde karşılaştırmalara yer verdiklerini ifade eden Doğruel, raporda, bölgesel politikalar ve politika araçlarını incelediklerini, kalkınma ajanslarına yer verdiklerini ve TÜRKONFED üyelerinin görüşlerinin de yer aldığını söyledi. Prof. Dr. Doğruel, kişi başına bölgesel GSYİH farklılıklarını karşılaştırabilmek için OECD ülkelerinin veri tabanını kullandıklarını ve BRIC ülkeleriyle ilgili veriler de bulunduğunu kaydetti. Kişi başına GSYİH bakımından farklılıkları anlatan Doğruel, şunları aktardı:
''Gelişmiş ülkelerde GSYİH farklılıklarında, genellikle bu fark 2 dolayında seyrediyor. Türkiye gibi orta gelirli ülkelerde farklılık 4'ün üzerinde bulunuyor. Bu, farklılığın büyük olduğunu gösteriyor. Dağılma oranında eşitsizliğin arttığını görüyoruz. Türkiye'deki 26 bölgeye göre kişi başı GSYİH'ye bakıldığında İstanbul 21 bin 628 dolar ile birinci, Muş, Van, Bitlis Hakkari gibi iller de 4 bin 911 dolar ile sonuncu sıradadır. İstanbul dünyada incelediğimiz 295 bölge içinde 196. sırada yer alıyor. Raporda ayrıca GSYİH işsizlik, işgücüne katılım oranı hizmetlerde bilişim yoğun sektördeki oranı karşılaştırıldı. OECD ülkelerinde bölgesel farklılıklarına da baktık. Raporu hazırlarken, problem tanımı ve amaçların değiştiğini gördük. Artık bölgesel farklılıkların giderilmesinden rekabetin arttığını görüyoruz. Brezilya'yı gelişmekte olan ülke olduğu için inceledik. Özgün politikaların uygulandığı ilginç bir bölge. İngiltere ve Kanada da ilginç. Kanada çok düşük nüfus yoğunluğu olan bölgelerin geliştirilmesi için önemli politikalar izlendi. ABD'de bölgesel farklılıkların değişiklik gösterdiğini görüyoruz. Bölgesel büyümeye odaklanıyor. İngiltere kalkınma ajanslarından vazgeçti ve özel girişim örgütlendi.''
Prof. Dr. Doğruel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''TÜRKONFED üyelerinin görüşlerine bakıldığında fonların yeterliliği konusunda eleştiri yok. Personel genç olunca güven eksikliği var. Meşruiyet ve yetkilendirme kapasitesine bakıldığında algılanması homojen değil. Yerel iş dünyasının ajanslarda yer almaması eleştiriliyor. Kalkınma ajanslarının gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelere yönelik ikili bir yapıya ihtiyacı var. Rekabet gücü düşük gelirli bölgelerde kalkınma ajansları lider ve yönlendirici olsun. Yüksek bölgelerde ise tamamlayıcı bir rol benimsesin. Kalkınma kurullarının yapısı ciddi sorun yaratıyor. Gelişmemiş illerde üye bulunması zor oluyor. Üye olsa da etkin şekilde çalışmaktan çekinenler oluyor.''
|