Sosyal yapı
Raporda, 3. boğaz köprüsü ve bağlantı yollarının yapılması halinde kentte yeni yapılaşma baskıları ve nüfus hareketleri yaratması, İstanbul’un sosyal dokusunu olumsuz yönde etkileyecek sonuçlar doğurması bekleniyor. Kent merkezinden çeperlere yeni göç hareketleri ve kente dışarıdan göç eğilimlerinin artması, kent çeperlerinde yeni ve kent ile sosyal bağı olmayan kapalı sitelerin/yerleşimlerin gelişmesi, kuzeydeki kırsal ve kıyı yerleşimlerde sosyal dokunun ve kent-kır ilişkisinin bozulması olarak şekillenecek bu süreç, kentin dengeli ve sürdürülebilir ulaşım-gelişim politikalarını da ortadan kaldırması bekleniyor. İstanbul’da özellikle ikinci köprü ve TEM bağlantı yollarının yapımı sonrasında konut ve sanayi başta olmak üzere temel arazi kullanım alanlarında kentin kuzeyine ve çeper alanlarına yayılma süreci son derece hızlandı. Bu süreçte yeni karayolu erişim imkanları, kentin orman alanlarında, önemli içme suyu havzaları (Ömerli, Elmalı, Büyükçekmece gibi) ile kırsal karakterli çok sayıda yerleşim alanı veya yakınlarında yeni yapılaşmaların kontrolsüz yayılımını tetikledi. Bugün, İstanbul’daki konutların yüzde 20’si ekolojik açıdan sakıncalı alanlarda yer alırken orman alanlarındaki konutların yüzde 84’ü, 2B alanlarındaki konutlarınsa yüzde 44’ü ağırlıklı olarak kapalı siteler ve üst gelir gurubu yerleşim alanlarından oluşuyor. Dolayısıyla, orman çeperlerindeki mevcut yapılaşmanın büyük oranda kapalı site olarak inşa edildiği söylenebilir bu durumda olası bir yeni çevre yolu ve boğaz geçişinin 2B alanları üzerinden büyük bir yapılaşma tehdidi oluşturacağı açıkça görülüyor. İstanbul’da bugün 1000’e yakın (462’si Anadolu, 455’i Avrupa yakasında olmak üzere 917 adet) kapalı site kentin kuzey kesimlerinde yer alıyor ve hemen hepsi özel araç sahipliğine bağlı ulaşım arterlerinin üzerinde konumlanıyor. Hane başına araç sayısının 4’e kadar çıkabildiği bu konut yerleşimlerini teşvik edecek 3. köprü projesinin, amaçlandığı gibi kentin transit trafiğine çözüm olmaktan çok; kuzey kesimlerde yaratacağı karayolu hareketliliği ile oluşacak yeni yerleşim alanları üzerinden sosyal yapıyı daha da çözümsüz bir noktaya taşıyacağı kesin.
|