İki köprünün kente büyük ve geri dönülemez etkileri oldu
İstanbul Boğazı’nda ilki 1973, ikincisi de 1988’de trafiğe açılan köprüler, boğaz geçişlerinin kentin arazi kullanımı, ulaşım yapısı, ulaşım tercihleri ve kent gelişimi üzerinde büyük ve geri dönülemez etkileri olduğunu gösterdi. Ulaşım ve planlama bilimleri, her yeni köprü projesinin kendisinden önce yapılmış olan köprüler ile kent etkileşimlerini dikkate alarak geliştirilmesi ve tüm boyutlarıyla ele alınmasının gerekliliğini ortaya koyuyor. İstanbul, 1950’li yıllardan günümüze sürekli değişen nüfus, istihdam ve arazi kullanım yapısıyla her geçen gün ulaşım ihtiyaçlarının çeşitlenerek arttığı bir kent. Yarım asrı geçen bu dönemde kent içi ulaşım politikalarında izlenen yol, temelde karayolu öncelikli yatırımların uygulama önceliği bulduğu ve özel araç kullanımını teşvik eden, deniz ve raylı ulaşıma dayalı toplu ulaşımın düşük pay ve sınırlı yatırımla ihmal edildiği bir sürece denk geliyor. Ulaşım konusunda izlenen bu politikalar ise, kentin genel yapısının gelişiminde belirleyici bir rol oynuyor. 1950’lere kadar deniz ve demiryolunun da teşvik ettiği, Marmara Denizi’ne paralel olarak şekillenen kentsel gelişim, ulaşımda karayolunun ağırlık kazanmasıyla birlikte 150’lerden günümüze daha yayılmacı bir süreç izliyor. 1973'e kadar gelişen yerleşim alanları Bu sürecin kırılma noktalarından bir tanesini 1973 yılında boğaza yapılan birinci köprü (Boğaziçi Köprüsü) ve çevre yollarının yapılması oluşturuyor. Buna bağlı olarak köklü bir değişime giren kent; gerek nüfus, gerekse arazi kullanım yapısı bakımından yoğunlaşarak kuzeye doğru yöneliyor. O dönemde kentin transit taşımacılık işlevini güçlendiren Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları, hızlı büyüme sonucunda kısa sürede kent içi ulaşım ağının omurgası haline geldi ve kentin nüfus-istihdam dengesini değiştirdi. 1973-1990 dönemi kentsel yerleşim alanı 1988’da transit trafiğin kentin daha kuzeyine taşınması amacıyla yapılan 2. boğaz köprüsü (Fatih Sultan Mehmet) ve TEM (Trans-European Motorway) bağlantı yollarıysa öncelikle kentin kuzeyindeki içme suyu kaynakları, orman alanları, su havzaları, kırsal yerleşimler ve tarım alanları üzerindeki yapılaşma baskılarının artmasına neden oldu. Bununla birlikte yasal sorunlarla şekillenen yeni yerleşim alanlarının gelişmesinde de en önemli itici güç oldu. 2. köprü ve TEM bağlantılı yollarının faaliyete geçişini takip eden 10 yılın sonunda, TEM boyunca uzanan ve köprü bağlantılarıyla beslenen ilçelerin nüfusunda büyük artışlar meydana geldi.
|