Ekonomik Yapı
Raporda, 3.Köprü projesinin çevreye vereceği tahribat, yaratacağı olası sosyal ayrışmalar ile ulusal ve evrensel hukuka aykırılığı dikkate alındığında esas yapılma nedenini siyasetin kolaylaştırdığı ekonomik bir düzenle açıklamaktan başka bir seçenek kalmadığı belirtiliyor. Bugünkü Başbakanımızın, 1995 yılındaki İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde, hiçbir plan ve projede 3. köprüye yer verilmemesini savunan kararlılığının bugün taban tabana zıt bir politikaya evrilmesi, projenin tüm iyi niyetli savunma mekanizmalarını da ortadan kaldırıyor. Bu noktada 3. Köprü Projesi’ni, kentler üzerindeki parasal getiri (rant) üzerinden beslenen projelerle belirli sermaye gruplarına ve siyasi aktörlere kazanç sağlanmasının günümüzdeki en somut örneği olarak tariflemek mümkün. Konunun ekonomik ölçekteki getirisini genelleştirilmiş bir hesap yoluyla yapmak, 3. köprünün neden ısrarla yapılmak istendiği daha da iyi anlaşılmasını sağlayacak. İstanbul’un yüzölçümü yaklaşık 5 milyon dönümken, 3. köprü ile açılacak yeni imarlı arazilerin toplamı mütevazı bir şekilde 500.000 dönüm (ikinci köprü açıldıktan sonraki büyüme bundan çok daha büyüktü) olarak kabul edilsin. İstanbul’un kuzeyinde imara açık bir dönüm arazinin değeri yaklaşık 100.000 TL kabul edildiğinde (ki Boğaz’a yaklaştıkça bu rakam 400.000 TL’ye kadar çıkabiliyor), 3. köprü ve etkileyeceği arazinin imara açıldığında toplam 50.000.000.000 TL (35 milyar dolar) gibi bir değeri (rayici) olacaktır. Bu arazinin üzerinde inşaat faaliyetlerinin başlamasıyla altyapı, toplu taşıma hizmeti sağlanacak ve konut, okul, hastane, iş merkezleri ve benzeri yeni fonksiyonlar gelişecek. Bu yeni alt ve üst yapı gelişmelerinin ekonomik değeri, arazi değerinin yaklaşık 10 katı olarak hesaplandığında, toplam 350 milyar dolarlık bir pazarın oluşumu söz konusu. Bu durumun sermaye ve iktidar açısından en çekici tarafı, kuzey bölgelerin büyük bir kısmında yapılaşma yasak olduğundan, sıfır değerden (yani yoktan) 350 milyar dolarlık bir pazara ulaşılıyor olması. Bu projenin gerçekleşmesi için gerekli olan 6 milyar dolar, yap-işlet-devret modeli uygulanarak dışarıdan karşılanacak. Türkiye’nin 2010 bütçesi 287 milyar TL, yani yaklaşık 200 milyar dolarken, 3. köprü ve bağlantı yollarının etkileyeceği alan, Türkiye’nin yaklaşık 2 yıllık bütçesine karşılık gelen bir pazar açıyor. Açılan bu pazar, büyük sermaye gruplarını krizin oluşturduğu sıkışıklıktan kurtararak, yaşanacak yüksek büyüme oranları ve açılacak iş alanları ile iktidarın da devamlılığını kolaylaştıracak. Bu basit hesap ve ortaya çıkardığı ekonomik pazar hem 3. köprü kararının gerçek motivasyonunu hem de planlara uymayışına, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına aykırılığına, fiziksel, çevresel ve sosyal açıdan savunulamaz oluşuna rağmen iktidar tarafından neden ısrarlı bir biçimde savunulduğunu ve yerel yönetimin (Mimar bir Belediye Başkanının) neden projeye karşı gel(e)mediğini açıklıyor. Özetle, 350 milyar dolarlık bir pazar, 6 milyar dolarlık bir projeden geçiyor.
|