br />
İzmir’in ihtiyacı büyük düşünmek
İzmir, eğitim kurumlarıyla, insan sermayesiyle, tarihiyle, çok boyutlu
kimliğiyle ekonomik kent havzası olabilir. İzmir’in mazereti yok, vizyona ve
büyük düşünmeye gereksinimi var
İzmir, bir liman kenti olması nedeniyle her zaman dış dünya ile bağlantısı
olmuş bir kent; bir üniversite kenti; bir tarih; ekonomik dinamizm potansiyelini
içinde taşıyan bir mekân; kültürün, yaşam tarzının, kültürel ekonominin
Türkiye’de en fazla gelişebileceği bir kent; yaşanabilirliği endeksinde 14.
sırada, Rekabet endeksinde 3. sırada. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
Aziz Kocaoğlu İzmir’i betimlerken, değişime son derece uygun,
farklı kültürleri beraber yaşatmaya yatkın, coğrafi olarak da şanslı bir şehir
olduğunu vurguluyor. İzmir, ticareti yönlendiren Levanten kesim nedeniyle hem
Avrupa hem de diğer ülkelerle sürekli bağlantısı olan bir ticaret kenti. Dünya
Gazetesi İzmir temsilcisi Ali Ekber Yıldırım, İzmir’in küreselleşmeye yatkın bir
yapısı olduğunu söylüyor ve özellikle 1990’lardan itibaren tarıma dayalı
sanayinin yerini, teknoloji-yoğun sanayi yatırımlarının aldığını vurguluyor. Bu
yönde Ar-Ge çalışmalarına önem verilmeye başlanıyor.
İzmir’deki devlet üniversiteleri (örneğin Ege Üniversitesi EBİLTEM gibi),
vakıf üniversiteleri ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü de buna katkı sağlıyor. İzmir
Ticaret Odası Başkanı (İZTO) Ekrem Demirtaş, İzmir’in 185
ülkeye ihracat yaptığını söylüyor ama bundan daha önemli olanın katma değeri
yüksek ürünlerin üretilmesi olduğunu ifade ediyor. Bunun için de Ar-Ge’ye ve
bilgiye dayalı birtakım sektörlere geçmenin gerekliliğinin farkında olduklarını
ve çalışmalarını bu yönde hızlandırdıklarını belirtiyor.
Önce Avrupalılık!
Ali Ekber Yıldırım’ın ifadesiyle, İzmir’de küreselleşme ve
Avrupalılaşma birbirine karışmış durumda. Aslında küreselleşmenin
Avrupalılaşmanın gölgesinde kaldığını çünkü İzmir’in hem otomotiv sanayi hem de
diğer ürünler açısından en önemli pazarının AB üyeleri ülkeler olduğunu söylüyor
(Eylül 2007). İzmir, kültürü ve yaşam tarzı itibariyle de bir Avrupa kenti
havasında. Philip Mansel’de, “İzmir tarihin her döneminde
kiliseler, sinagoglar, camiler şehri olmuş ve Avrupalıları dini özgürlüğü ile
hep etkilemiş olduğunu” söylüyor. Bu özelliği ile kent, Avrupalılaşma
dinamiklerine asla yabancı olmamış, aksine, dini özgürlük temelinde anlayışı ve
kültürel dokusu ile Avrupalı kentlere ve yazarlara ilham olmuş. Bu anlamda
İzmir, yabancı yatırımcıya son derece cazip gelen bir kenttir. Burada fuarların
katkısı da gözardı edilemez. Bu nedenlerle de, İzmir’de yerel seçimler, daha çok
‘hayat tarzları’ üzerinden yürütülüyor.
Dünya kenti olmak
İzmir, sahip olduğu serbest bölge, organize sanayi bölgeleri, hava ve deniz
limanlarıyla Ege Bölgesi’nin başkenti pozisyonunda, bir havza kent olmaya aday.
Yani çevre kentlerle işbirliği ve işbölümü içerisinde bölgesellikten ziyade
İzmir’in merkez olduğu bir yönelime doğru ilerliyor. Yıldırım’ın ifade ettiği
gibi örneğin Uşak’ta derinin işlendiği, Aydın’dan pamuğun alındığı ve tekstile
dönüştürüldüğü ve bu ürünlerin İzmir’den ticaretinin yapıldığı, İzmir’in diğer
kentlere teknoloji, bilişim ve altyapı hizmeti verecek bir koridor kent olma
potansiyeli olduğu gözlemleniyor. Tüm bu özellikler İzmir’i, Ankara ve
İstanbul’dan sonra Rekabet alanında 3. sırada bulunuyor. İzmir’in bir marka olma
hedefi, dünya kenti olma vizyonu var.
Bu bakımdan en önemli girişimleri, Universiade, Efes Cup gibi uluslararası
organizasyonlara ev sahipliği yapmak ki İzmir’in EXPO 2015 hedefi bunun en iyi
örneğiydi. Proje bir kent projesi olmaktan çıkıp, Türkiye projesi haline
gelmişti. Ne yazık ki EXPO 2015’in ev sahibi İzmir olamadı.
İzmir’in çözümlenmesi gereken ciddi bir su sorunu var, fakat bugün esas sorun
ekonomi, küresel ekonomik kriz. Ekonomik kriz her kent gibi İzmir’i de vuruyor.
4 Mart 2009’da yaptığı basın açıklamasında İZTO Başkanı Demirtaş, Ankara’dan
beklentilerinin piyasaları canlandırmaları, istihdamı desteklemeleri ve rekabeti
korumaları olduğunu açıkladı. Diğer kentlerdeki ticaret ve sanayi odaları da
benzer taleplerle hükümetten acil önlem tedbirleri almalarını istiyor. AKP
hükümetinin bunları mutlaka dikkate alması gerekir.
Ama daha da önemli olan, Kayseri’ye ve Konya’ya bir sanayi üssü olarak dünya
kenti olma vizyonu çerçevesinde yaklaşması gerekirken, Eskişehir’i
yaşanabilirlik kapasitesi yüksek bir kültür ve sanat kenti, yine İzmir’i hem Ege
Bölgesi’nde kentsel bir bölgesel havza oluşturma potansiyeli, hem de yaşam
tarzındaki farklılığı ile yaşanabilirliği yüksek bir kent olarak değerlendirmesi
gerekir. İzmir çok rahatlıkla, sahip olduğu başarılı üniversiteleri ve
ortaöğrenim kurumlarıyla, insan sermayesiyle, tarihiyle, kozmopolit ve Akdeniz,
Avrupa, moderniteyi eşzamalı içinde barındıran çok-boyutlu kimliğiyle,
Türkiye’nin “Ar-Ge merkezi” olabilir; “ekonomik kent
havzası” olabilir; marka kenti olabilir. İzmir’in mazereti yok, vizyona
ve büyük düşünmeye gereksinimi var. Yerel seçimler sonucu ne olursa olsun, 30
mart sabahı İzmir’in kendine, hükümetin İzmir’e bu temelde bakması lazım.
E. Fuat Keyman / Koç Üniversitesi - Berrin Koyuncu
Lorasdağı / Hacettepe Üniversitesi
|