"Boğaz Köprüsüne Hayır!" / Aralık 1996
"Şimdi bu da nereden çıktı ?" demeyin. Mimarlar köprüye niçin karşıydılar? 1960'ların sonuna doğru, Boğaz geçişi İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'na
alınmış ve konu bir Hükümet önerisi ve hedefi olarak gündeme gelmişti. Boğaziçi geçişinin iki boyutu söz konusuydu: ekonomi ve fiziksel planlama.
Köprü, Kalkınma Planı'na Hükümet görüşü doğrultusunda, belki ekonomik boyutuyla
konmuştu, ama fiziksel planlama yönünden yapılmış herhangi bir çalışma yoktu
ortada. 1953'te Boğaz Köprüsü konusunun incelenmesi için Hükümetin isteği üzerine kurulan ve İstanbul Belediyesi, Karayolları Genel Müdürlüğü ve İTÜ ilgililerinden oluşan bir komite incelemenin uzman bir firmaya yaptırılması gerektiği yolunda görüş bildirmişti. Bunun üzerinde, De Leuw, Cather and Co adlı ABD firmasına bir rapor hazırlatıldı. Bu firmanın hazırlayıp 1956'da sunduğu raporda ise "eldeki bilgilerin, köprü kararını vermek için yeterli olmadığı" şeklinde bir cümle yer alıyordu. Aynı kuruluş daha sonra 1963 yılında ABD'li müteahhitlik kuruluşu Morrison için de aynı konuda bir etüt hazırlayacaktı. Karayolları Genel Müdürlüğü'nün Temmuz 1967 tarihli, İstanbul Çevre Yolu ve Boğaz Köprüsü Ekonomik Etüdü adlı raporu ise Köprü konusunda olumsuz görüşler içeriyor, verilerin ve etütlerin yetersizliğine dikkat çekerek "Bu anlam ve genişlikte bir çalışmanın ürünü olmayan her kararın çağdaş şehircilik, ulaştırmacılık ve mühendislik ekonomisi açısından şüpheyle karşılanacağı tabiidir" diyordu. Bu raporda ayrıca şu görüşlere yer verilmişti: •"Yapılan çalışmalar Boğaz Köprüsü için karar vermeye yeterli
sayılmamalıdır. Hükümet bu rapordan hoşnut kalmadığı için, bu raporun içeriği gizli tutulacak
ve raporu hazırlayanlar görevlerinden uzaklaştırılacaktı. Mimarlar o tarihlerde Boğaz köprüsünün, şehrin iki yakasındaki yerleşme dengesini bozacağından, şehrin gelişmesini istenmeyen bir şekilde Kuzeye doğru yönlendireceğinden, özel oto kullanımını özendirerek trafiği içinden çıkılmaz hale getireceğinden, çevre yollarının gerektireceği çok büyük kamulaştırmanın ekonomik güçlüklerinden, doğacak arsa spekülasyonunun ekonomiye getireceği ağır yükten, arsa ve gecekondu yağmasından, yapılacak köprünün bir süre sonra yetmez hale gelmesiyle yeni yeni köprüleri gerekli kılacağından yani köprüler tuzağına düşüleceğinden ve köprünün Boğaziçi'nde oran ve estetik sorunları yaratacağından endişe duyuyorlardı. Ve gösterdikleri tepkiyle de dikkatleri bu noktalara çekmek istiyorlardı. Amaç temelde, köprünün yapılmasını engellemek değildi. Bir geçiş nasıl olsa yapılacaktı, demiryolu ve kara taşımacılığını birlikte içeren başka seçenekler de söz konusu olabilirdi. Aynca, yapılacak geçiş ne olursa olsun, metropoliten planlama ilkelerine, nazım plana, bölgenin ve şehrin ulaşım ağı kararlarına uygun olmalıydı. Mimarlar Odası, çeşitli meslek dallarından uzmanların da katılımıyla derlediği görüşlerini, yayınladığı 36 sayfalık bir kitapçıkta topladı. Sonuç bölümünde, görüşlerin bir bölümü şöyle özetleniyordu: 1. Boğaz köprüsü İstanbul şehrinin rasyonel gelişimini olumsuz yönde etkileyecek, desantralize, doğuya kaymış büyük şehir yerine, tek merkezli, ulaşım masrafları çok yüksek, arsa spekülasyonuna açık, demode, pahalı bir şehir biçimi geliştirecektir. Bu gelişmenin sonucunda yeniden, başka köprü ve çevre yolları, pek masraflı şehiriçi arterleri inşası kaçınılmaz olacaktır. 2. Boğaz köprüsü projesi Devlet planı ile tutarlı değildir: Planın ulaşım
sektörü içinde yatırım masrafları ayrılmamıştır. Rantabl olmayan bir yatırım
olduğu için hedef kalkınma hızını düşürecektir. 3. Boğaz köprüsü projesi, Boğaz geçme hizmetini görecek diğer çeşitli çözümlerle karşılaştırılmamıştır. 4. Ne tatbikat projesinin hazırlanması, ne de inşaatı ile, Türk mühendisliğine birşey kazandıracak, teknolojik bir hamle yaratacak bir yapı değildir. Yabancı proje ve inşaat mühendislerinin bir eseri olacaktır. 5. Hem kendi çelik varlığıyla hem de kıyılarda sebep olacağı yüksek yapılarla Boğazın tabii güzelliğini, cazibesini yok edecektir. 6. Boğaz köprüsü fikri her devirde, dış memleketlerden gelmiş; etüdler, projeler hep dış memleketlerce hazırlanmıştır. Tarafsız Türk teknisyenlerinin yaptığı tek etüd saklanmış, hazırlayanlar ve hazırlatanlar cezalandırılmıştır. Konu, Hükümetçe başından beri bir politik sadakat sorunu haline getirilmiştir. "
Köprüye karşı olanlar yalnızca mimarlar mıydı? Hayır ... Birçok kurum, kuruluş, yazarlar, gazeteciler de olumsuz görüşlerini dile getirmekten geri kalmıyorlardı. Örneğin Cihat Baban Cumhuriyet gazetesinde Mimarlar Odası'nın metro önerisine destek veriyor, Kemal Bisalman Milliyet'te "Boğaz Köprüsü mü? Yoksa Metro mu?" başlıklı yazısıyla Oda'nın görüşlerini paylaşıyordu (2). Ali Gevgilili, "Dış ticarette içine girdiğimiz darboğaz Türk ekonomisinin bunalımlarını şiddetlendirirken, iktidar hala Boğaz Köprüsü ile uğraşmaya devam etmektedir" diyordu (3). Hasan Pulur Milliyet'teki Olaylar ve insanlar sütununda "köprü savunucusu" arıyordu. "Sanki, yer yarıldı, yirminci asrın son harikası Boğaz köprüsünü savunacak "Baylar" içine girdiler. Mimarlar Odası "Boğaz köprüsü" konulu bir açıkoturum düzenledi. Köprünün aleyhinde konuşacaklar tümen tümen ... Ama lehinde konuşacak Allahın bir kulu yok. İstanbul Nazım Plan Bürosu Başkanı Mithat Yenen'e, İmar ve İskan, Karayolları Plan ve Etüd Müdürü Bülent Gözen'e, Bayındırlık Bakanlığı müsaade etmeyince açıkoturum ertelendi." Nadir Nadi bile tartışmanın içindeydi (4). Köprüden yana gazeteciler de vardı kuşkusuz. Dündar Engin Haber Gazetesi'nde "Köprü işi çok şükür mühendislerden çıkmış önce mimarların daha sonra da Nadir Nadi'lerin,İlhan Selçuk'ların eline geçmiştir" diyordu (5). Ancak ne var ki mühendisler de, alelacele yapılacak köprüye karşıydılar. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi görüşlerini bir basın toplantısında açıklıyordu: 1. Boğaz geçişinin, etüt, plan ve projeleri kalın bir gizlilik perdesi
arkasında tutulmuştur. Kabul etmeliyiz ki Çevre yolları ve Boğaz Köprüsünün yapımı elbette bir gün
gerçekleşecektir. Ancak bu inşaat ülkemizin ekonomik hayatını perişan edecek
finansman yollarına başvurulmadan olmalıdır. Görülüyor ki Köprü'ye karşı olanlar yalnızca mimarlar değilmiş. Demirel'in ısrarlı tutumuyla başlatılan Köprü inşaatı 29 Ekim 1973 günü
açılışla noktalandı. Demirel açılışta yoktu; 12 Mart muhtırasının hışmına
uğradığı için artık iktidarda değildi. Köprülü dönem içinde • İstanbul'un nüfusu beklenenden çok arttı. Bütün bu olumsuzlukların tek sorumlusu kuşkusuz Boğaz Köprüsü olamaz; ancak katkısının ne kadar olduğunu sorgulamakta hiç mi yarar yok? Ayrıca, 12 Mart'ı hazırlayan ekonomik etmenler arasında Köprü'nün payı araştırılmaya değmez mi?
Yapı Dergisi, Sayı 181
|