"Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun" 16 Mayıs’ta mecliste kabul edildi, ardından 30 Mayıs’ta cumhurbaşkanından da onayı aldı. 5 Ekim itibariyle başlayan yıkımlarla ‘yasal’ yollarla evlerimize el koyulmaya başlanmış oldu.
Yasa kapsamında Türkiye genelinde 6.5 milyon konutun yıkılacağı duyuruldu. Bu dönüşüm kapsamında en fazla yıkım İstanbul’da yapılacak.
İstanbul’da en fazla yıkımın olacağı bölgeler Beşiktaş, Şişli, Sultangazi, Sarıgazi, Esenler, Fatih, Beyoğlu, Çekmeköy, Tuzla, Kadıköy, Çatalca, Küçükyalı, Maltepe, Sancaktepe ve Hadımköy olarak belirlenmiş.
Bakanlığın açıklamasına göre afet yasası kapsamında içinde rant olmayan 500 milyarlık ekonomi yaratılacak. Ancak yıkımların yapılacağı bölge ve illere bakıldığında, afet riski taşımaları değil, sermayenin rant kapısı olmaları dikkati çekiyor.
Yasa uygulamada neler getiriyor?
Riskli kabul edilip yıkılacak bina için ev sahibine üç seçenek sunulacak. Birincisi, ev devlet tarafından kamulaştırılıp, bedeli ev sahibine ödenecek ve sakinler başka bir yere yerleşecek. Daha önce kentsel dönüşüm uygulamaları için yapılan kamulaştırmalarda, ödenen bedellerin yeni bir ev satın almaya hiçbir zaman yetmediğini biliyoruz. İkincisi, kişilere aradaki farkın taksitle ödenmesi koşuluyla evinin başka bir TOKİ konutu ile takas edilmesi seçeneği sunulacak. Üçüncüsü ise, yine aradaki farkın taksitle ödenmesi koşuluyla yeni yapılacak konuttan daire verilmesi şeklinde olacak. Yani yasa depreme dayanıksız evlerini yıkarak, günümüzün belirsiz ekonomik koşullarında insanları kredi kullanmaya yöneltecek ve borçlanmasının önünü açacak. Riskli alan ilan edilen bölgedeki evlerin hızlı tahliyesi için yapıların elektrik, su ve doğalgaz hizmetleri kesilebilecek. Yaşam alanlarının en temel altyapı hizmetlerinde yapılacak bu kısıtlamalar, zorunlu tahliyeleri gündeme getirecek.
Yasada, riskli yapı olarak tespit edilen yapıların tespit, tahliye ve yıkımı gibi işlemler sırasında yapılacak karşı savunma veya protestoların cezalandırılacağı ifade ediliyor. Bu düzenleme ile kentsel dönüşüm uygulamalarına karşı, örneklerini daha önce yaşadığımız barınma hakkı direnişleri için en başından önlem alınmış oluyor.
Yasada adım adım uygulamalar
Kasım ayında, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, riskli binaların tespiti hakkında vatandaşların kendilerinin başvurması gerektiğini açıkladı. Bayraktar, tespit için bugüne kadar belediyeler ve çevre il müdürlükleri dışında 106 kamu kuruluşunun yetkilendirildiğini söyledi. İl müdürlüklerine başvurularak yaptırılacak tespit masrafları için “Çok cüzi bir şey yani çay, kahve parası gibi bir şey" şeklinde tanımlasa da, il müdürlüklerinde teknik ekip ve ekipman eksikliği olduğu için il müdürlüklerinin de özel sektöre gittiğini ekledi. Yani, müdürlüklerin donanımının arttırılması gerektiği, uygulamalar başladıktan sonra ortaya çıkmış oldu.
Riskli binalara tapuda şerh işlemine yine Kasım ayında İstanbul’da başlandı. Böylece riskli binaların alım, satım ve devir işlemleri sırasında, riskli olduğu tapuda görülebilecek.
Diğer taraftan ise, eski evlerin yıkılıp yenilerinin yapılacağı beklentisi ve müteahhitlerin ilgisi ile İstanbul’da bazı mahallelerde konut fiyatlarını yüzde 50 oranında arttırdı. Çekmeköy, Ümraniye ve Gaziosmanpaşa’ya bağlı pek çok mahallede metrekare fiyatları 1.500 TL'nin üzerine çıktı.
Afet yasası için ‘sıkıyönetim’ yasası denilebilir
Deprem odaklı kentsel dönüşüm yasası, Van’daki depremin üzerinden geçen 4 ay içinde hazırlandı ve hızlı bir şekilde yasalaştı. Deprem fırsatçılığının en açık göstergesi olan bu hızlı yasal altyapı, yaşayanlara yönelik temel hak kısıtlamaları, kimi durumlarda belirgin olmayan uygulama kararları içeriyor.
İnsan haklarına ve anayasaya açıkça aykırı maddeler ve uygulamalar içeren bu yasa ile artık yaşam alanlarımız, mahallelerimiz, evlerimiz, komşuluklarımız için eşitlik ve toplumsal adaleti sorgulamak yersizdir. Yasanın sağladığı altyapı, bakanlık ve TOKİ’yi adeta ‘sıkıyönetim’ yetkileri ile donatmıştır.
|