''Bildirge içinde Kyoto da var, Ekvator
da'' Türk bankalarının Ekvator Prensiplerine
yaklaşımına ilişkin sorular üzerine ise Özince, şöyle
konuştu: ''Siz sınırlı seviyede hazırlanmış bir ÇED
raporunu devlet olarak kabul ederseniz, bir bankanın bunu finanse etmemesi olsa
olsa o bankayı alıkoyar. Ancak başka bir banka, kurallara uygun olduğu için
finansman sağlayabilir. Ben tabii ki daha iyi bir çevre standardının
belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir banka bu konuda başını derde
sokmak, itibarı konusunda bir erozyona uğramak istemez. TEMA Vakfı Eko-Siyaset
Bildirgesi, bir yerel standart... Bu yerel standartların uygulanması halinde
ciddi anlamda ilerleme kaydedileceğine inanıyorum. Birçok niyete imza
atabilirsiniz ama, yasa ve uygulama önemli. Bankacılık mevzuat işidir. İmzalayın
veya imzalamayın. Bankacılar de yerel ve uluslararası iyi kurallar ister.
Eko-Siyaset Bildirgesi içinde Kyoto da var, Ekvator da var. Bu, bence
yeterli.'' ''6 milyon ton buğdaya ihtiyaç var,
ama arazi yok'' TEMA Vakfı Tarım Danışmanı
Mahir Gürbüz de, Türkiye'de şu anda üretilen buğdayın yaklaşık
20 milyon ton civarında olduğunu, bunun 15 milyon tonunun toplumun beslenmesi
için harcandığını, dolayısıyla ülkenin buğdayda ancak kendine yetebilir noktada
olduğunu anlattı. Şu andaki artış hızıyla Türkiye'nin nüfusunun 2030 yılında 100
milyon olmasının öngörüldüğünü belirten Gürbüz, şöyle devam
etti: ''Artı 30 milyon... Bir kişi yılda 200 kilogram
buğday tüketiyorsa, 6 milyon ton daha ek buğdaya ihtiyaç var. Nerede
üreteceksiniz? Yeni tarım arazisi yok. Verimi artıracaksınız. Öncelikle tarım
arazisini altın gibi korumak zorundasınız. 6 milyon ton demek, 2,5 milyon hektar
yeni arazi demek. Şu anda buğday için kullandığımız arazi 8 milyon hektar. Bunun
yüzde 30'u kadar daha araziye ihtiyaç var. Oysa Türkiye'nin bir santimetre daha
yeni arazi şansı sıfır. Dolayısıyla sadece ekmek yememiz için verim artışı
zorunlu.'' TEMA'nın hazırladığı Toprak Yasası'nın
sadece tarım arazilerinin amaç dışı kullanım kurallarını belirleyen maddesi olan
13. maddesinin uygulandığını ifade eden Gürbüz, ''Bunun uygulanma sebebi de
toprağı korumak değil. Tarım arazisinde tarım dışı yatırım yapmak isteyenlerin
talepleri... Bu, toprağı korumacı bir uygulama değil'' diye
konuştu. ''Kanal İstanbul projesi olumsuz
etkiler'' TEMA Vakfı Hukuk Danışmanı avukat
Ömer Aykul ise TEMA Vakfı'nın Kanal İstanbul projesinin olduğu
coğrafyada halen devam eden 2 davasının bulunduğunu, bu davalar nedeniyle
birtakım bilgilerin ellerinde olduğunu belirterek, ''Projenin yapılması halinde
o bölgenin orman, su toplama havzaları ile güneye doğru indikçe mera ve tarım
alanlarının olumsuz etkileneceği konusunda endişemiz üst düzeydedir'' dedi.
Aykul, bir soru üzerine de, 2B'de satışa yönelik bir çözümün TEMA'nın çözümü
arasında yer almadığını ifade etti. TEMA Yönetim
Kurulu Üyesi Yeşne Karaca İren de, Kanal İstanbul projesine
ilişkin, ''Mevcut ekosistemi her şeyiyle bozarak ondan sonra ağaçlandırma yapmak
doğru değil. Mevcut bir doğal varlığın yok edilerek, daha sonra telafi edilmesi
çok cazip değil. Daha fazla ağaç dikimi yapılabilir. Ancak daha fazla ağaç
dikilecek konusunu, ekosistemi bozuyor mu, bozmuyor mu noktasından
değerlendirmek lazım'' diye konuştu.
|