İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti unvanını almasının
üzerinden yaklaşık sekiz ay geçti. Avrupa 2010 Kültür Başkenti
Ajansı, 2010'u adeta restorasyon yılı ilan etti. Yazla
birlikte hız kazanan kültür-sanat etkinliklerine rağmen şehir, tam bir hafriyat
alanına döndü. Bugünlerde İstanbul'da çekiç sesleri, müzik notalarına karışmış
durumda. Şu an özelikle Suriçi bölgesi ve tarihi yarımadaya odaklanan
restorasyon çalışmaları için özellikle mimarlar oldukça tepkili. İstanbul
Mimarlar Odası, Sulukule'deki yanlışlar
nedeniyle UNESCO tarafından kent yöneticilerinin uyarıldığını
hatırlatıyor, Süleymaniye'deki mimari dokuya aykırı yenilemeleri örnek
gösteriyor.
İstanbul Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, "İnşaat yapım
işleri, daha çok kültürel yıkım niteliğinde" diyor. Ayrıca inşaat ve yenileme
faaliyetlerine ciddi paralar aktarıldığını iddia eden Muhçu, mimari projelerin
belediyelere yenileme finansmanı verilmesi şeklinde işlediğini savunuyor. Öte
yandan Avrupa 2010 Kültür Başkenti Ajansı Başkanı Şekip Avdagiç
ise 2010 Kültür Başkenti rüzgârının İstanbul'un bütününe yayıldığını ve
projeleri revize ederek yollarına devam ettiklerini söylüyor.
Kentin dokusunu bozuyorlar
Avrupa 2010 Kültür Başkenti Ajansı, 2008 yılından bu yana kabul edilerek
çalışma programına alınan 614 projeye toplam olarak yaklaşık 400 milyon TL
harcadı. Bu yıl ise ajans, 344 milyon liralık bütçesinin yüzde 60'ını kentsel
yenileme projelerine, yüzde 40'ını ise kültür-sanata ayırdı. İşte en büyük
eleştiriler de kentsel yenileme projelerine yönelik.
Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, "2010 ajansı ciddi bir
bütçeye sahip. Bu bütçeyle inşaat, altyapı işleri finanse ediliyor. Ancak
çalışmaların niteliği ve kültürle ilişkisi sorgulandığında çalışmaların kültür
başkenti amaçlarına uygun olmadığı görülüyor. Kültür başkentinin amacı, kültürel
etkinliklerin sayısının artırılması ve toplumla buluşması, kültürel ve sayısal
anlamda kentte yeni kültür mekânları kazandırılmasıdır. Maalesef inşaat yapım
işleri de daha çok kültürel yıkım niteliğinde" diyor.
Süleymaniye'de yapılan çalışmanın mimari dokuyu önemli ölçüde tahrip ettiğini
belirten Muhçu, "Subjektif değerlendirmeler ile belli ideolojilere mensup
çevreler tarafından gündeme gelen projelerin finansmanı sağlanmaktadır. Tarihi
yarımadalardaki belediyelerin ve Beyoğlu belediyesinin kimi rutin ve altyapı
işlerine kaynak aktarılmaktadır" diyor.
‘Sivil ve demokratik' çalışma anlayışı yerine
‘bürokratik ve güdük' bir anlayışın hâkim olduğunu belirten
Muhçu "Danışma Kurulu'nda görev yapan kişilerin projeleri desteklendi. Arabesk
bir ortamda açılış törenleri düzenlendi, havai fişekler atıldı. Bugün 2010,
İstanbulluyu kucaklamaktan çok uzak." Neler
yapabileceğimizi araştırıyoruz
Avrupa 2010 Kültür Başkenti Ajansı Şekip Avdagiç ise
projeleri revize ederek daha iyi noktalara taşımak için çaba sarf ettiklerini
söylüyor. İçinde bulundukları yoğun çalışma sürecinde İstanbulluların ajansın
etkinliklerine ilgi ve katılımlarını artırmaya çalıştıklarını anlatan Avgadiç,
"Kültür-sanat faaliyetlerimizin keyfini beraberce paylaşmaya yönelik daha iyi
neler yapabiliriz diyerek araştırdığımız bazı noktalar olmuştur ve olacaktır.
Süreç içinde planlamalarımızı gözden geçirerek, projelerimizi revize ederek, tüm
İstanbulluları kucaklamaya gayret ediyoruz. Bu süreçte sanatın evrensel diliyle,
kültür-sanat projelerimizi sergilerken şehrin kültür mirası değerlerinin
yenilenme sürecine de katkıda bulunmayı ve 2010 sonrası için sürdürülebilir bir
zemin oluşturmayı hedefliyoruz" diyor.
Avrupa Kültür Başkenti açılış etkinliklerinin içeriğinden sorumlu iken istifa
eden Serhan Ada ise geçenlerde BBC Türkçe'ye verdiği bir
röportajda "Baştaki planlamayı yapanlar olarak biraz kendi başarımızın
sarhoşluğuna kapıldık. Bu işi becerdik, bu unvanı aldık, bütçeyi sağladık,
Ankara'yı ikna ettik ve görev bitti sandık. En büyük zorluğun bu farklı
kesimlerin tartışarak kültür alanında ses çıkarması olduğunu göremedik" şeklinde
konuşmuştu.
|