İstanbul bu sene Kültür Başkenti olarak
çeşitli sanat etkinliklerine sahne oluyor. Özellikle bazı semtlerde bu coşku
fazlasıyla göze çarparken bu tablonun bütün şehre yayıldığını söylemek zor. Yedi
ayı geride bırakan 2010'dan umutlu bekleyiş hâlâ sürüyor. Kültür dünyasına göre
gelecek senelere miras kalacak bir projenin hayata geçirilmemiş olması en büyük
eksiklik.
İstanbul halkı bir ara '2010 yalan mı oldu?' diye düşünmedi
değil! Gerçi şaşaalı bir açılışla 'İstanbul Kültür Başkenti'ne 'merhaba'
denildi, ama daha sonra şehir sessizliğe büründü. Böyle mi gidecek derken yazın
gelmesiyle beraber etkinlikler de hız kazandı. İstanbullular, 'Kültür
Başkenti'nde yaşadığını bir nebze de olsa hissetti. Yine de 2010'dan umduklarını
buldular mı, bu tartışılabilir. Son aylarda etkinliklerde bir artış olduğu
kesin, özellikle bazı bölgelerde bir festival havası var, ama eksik kalan bir
şeylerin olduğu da gözden kaçmıyor. Zira şehrin merkezindeki kültürel hareket
diğer semtlere taşınamadı. Öte taraftan 2010'u yarıladık, ama hâlâ Kültür
Başkenti'nden gelecek yıllara miras kalacak kalıcı çalışmalar da göze çarpmıyor.
Umutlar yarım kaldı!
'2011'e gelindiğinde 2010'dan İstanbul'a ne kalacak?'
sorusunu kültür-sanat çevrelerine sorduk. 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı
Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, "Altı aylık çalışmalara baktığımda
süreci başarılı yürüttüğümüzü gönül rahatlığıyla söyleyebilirim" diyor. Kurt,
'Taşınabilir Sanat' ile İstanbul'un kültür sanata nispeten uzak kalmış
ilçelerindeki insanları çağdaş sanatlarla tanıştırmak ve sanata ilgilerini
artırmayı hedeflediklerini söylüyor. Peki bugüne kadar yapılanlar yeterli mi?
Radikal Gazetesi Kültür Sanat Editörü Cem Erciyes,
İstanbul'un esas sorununu sanat merkezlerinin belli semtlere sıkışması olarak
değerlendiriyor. Erciyes, 2010 Ajansı'nın temel amacının bu sorunu çözmek
olmasına rağmen bu konuda da yeterli başarıyı sağlayamadığını düşünüyor. Vapur
iskelelerinin etrafında perdelerle oluşturulan kültürel alanlarsa ona göre bu
işlevi görmek için oldukça yetersiz.
Zaman Gazetesi Kültür Sanat Editörü Ali Çolak tam da bu
noktada farklı bir bakış açısı ile olayı değerlendiriyor. Çolak'a göre "Avrupa
Kültür Başkenti" unvanı İstanbul'a iki numara küçük geldi. Kültür sanat
çevreleri çok büyük beklentiye girdiği için de sonuçta hayal kırıklığına uğradı,
fakat İstanbul gibi bir metropolü kısa sürede dönüştürmek çok da kolay değil.
İstanbul 2010 Yürütme Kurulu Üyesi-Mimar Korhan Gümüş de
birtakım konserlerle, görsel sanat etkinlikleri gerçekleşse de arzu edilenin çok
az bir bölümünün hayata geçirildiği görüşünde. Özellikle kent merkezlerinde
sıkışan kültürel etkinliklerin herkese ulaşması noktasında istenilenin
gerçekleştirilemediği fikrine o da katılıyor.
Cumhuriyet Gazetesi Kültür-Sanat Editörü Celal Üster de şu
ana kadar düzenlenen etkinlikler arasında başarılı olanlar kadar başarıyı
yakalayamayanlarında olduğunu düşünüyor. Fakat o tek tek etkinliklerle ilgili
durumu değerlendirmek yerine olaya tümden bakmayı tercih ediyor. Üster'e göre
böyle bakıldığında da Kültür Başkenti'nin, hem İstanbul'a özgü hem de evrensel
nitelikler taşıyan bir kültürel kişilikten yoksun bir tablo ortaya çıkıyor.
Sinema yazarı Atilla Dorsay'ın penceresinden ise şu anda
gerçekleşen etkinlikler çoktan İstan-bul'u dünyanın sayılı sanatsal etkinlik
merkezleri arasına taşımış görünüyor. Fakat Dorsay da arzulanan birçok şeyin
gerçekleştirilemediğini not düşüyor.
Sanat çevrelerinin en önemli eleştirisi 2010 Ajansı'nın kalıcı eserler
konusundaki başarısızlığı. Yılmaz Kurt bu eleştirilere konuda yapılan ya da şu
anda devam eden birçok restorasyon, renovasyon projesini örnek göstererek cevap
veriyor. Bu projelerle birçok tarihi eserin geleceğe taşınacağını belirtiyor.
Kurt'a göre Ayasofya Müzesi ile Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki çalışmalar görmezden
gelinmemeli.
|