İstanbul: Küresel Kent Havzası
Gaziantep: Marka Bir Kent...
Denizli: Kendi Dinamiklerine...
Eskişehir Güzel ama Kriz Çok Yaman
Kayseri Geleceği Göremiyor
Kentler Türkiye’nin Geleceği, Adil, İyi ve Demokratik Yönetimin Anahtarı
Ulusal ölçeğe odaklanırken, yerel ölçeğe ve kente gerekli önem verilmedi. Kentin küreselleşme ve Avrupalılaşma süreçlerinin yaşandığı en önemli mekânlardan biri olma gerçeği göz ardı edildi. Aslında, Türkiye’nin değişimi ve dönüşümü, yerel ölçekte, kentlerimizin değişim ve dönüşümü olarak yaşandı. 1990’lardan bugüne Türkiye’nin yaşadığı değişim ve
/P> Küresel kriz ve yerel seçimler Bugün kentlerimiz korku içinde: Kayseri korku içinde; Konya tedirgin; Eskişehir endişeli; Çorum, Denizli geleceğe karşı güvensiz; bu duygular içinde olan kentlerimizin sayılarını rahtlıkla artırabiliriz. Tüm bu olumsuz duyguların kentlerimiz tarafından yüksek sesle dillendirildiğini de biliyoruz. Bu çok doğal, çünkü yaşadığımız küresel ekonomik kriz bu kentlerimizin çok çalışarak başardığı kentsel dönüşümü ve ekonomik büyümeyi bir anda onların elinden alabilir. Kentlerimizin krize karşı korunması gerekiyor. Kentler, hükümetten bu yönde hareket etmesini beklerken, muhalefet partilerinden de hükümeti krize karşı önlemler almaya zorlamalarını istiyorlar. Kentlerin bu isteklerini dile getirecekleri uygun bir ortam da var. Türkiye, yerel yönetim seçimleri sürecinde. 29 Mart 2009’da seçim var. Türkiye, seçimlere hızla yaklaşırken siyasi partiler de yaptıkları miting sayısını günde ikiye çıkarıyorlar. Kentler, yereli konuşuyor, yereli seslendiriyor, yerelin sorunlarına çözüm için katkıyı siyasi partilerden talep ediyor. Buna karşın, siyasi partiler, kentleri pek de dinlemiyorlar, kentlerin sorunlarına çok kulak vermiyorlar. Yerel seçimleri, genel seçim havasında yaşıyorlar. Kendi çıkarlarını kentlerin sorunlarından önce görüyorlar. AKP, yerel seçimleri bir ‘referandum’ olarak görüp, “Türkiye’yi yöneten tek, en güçlü ve alternatifsiz parti olma imajı”nı yenilemek istiyor; CHP ve Deniz Baykal, yüzde 20 bandında yer alan parti oylarında küçük de olsa bir artış sağlayarak hem ana muhalefet partisi olma, hem de parti içi liderlik konumunu korumaya çalışıyor; MHP, ben “bir ideoloji değil, kitle partisiyim ve AKP’ye alternatif olabilirim” iddiasını güçlendirmek istiyor; DTP ise, başta Diyarbakır olmak üzere Güney ve Doğu Anadolu’daki belediye başkanlıklarını ve oy oranlarını koruyarak, “Kürt sorunun baş aktörü benim” iddiasını sürdürmek istiyor. Bu iddiaların hiçbirinin ne küresel ekonomik kriz ve etkileriyle ne de yerel sorunlarla ve taleplerle ilgisi var. Daha doğrusu, yerel seçimler sürecinin yerel ile hiçbir ilişkisi yok. Yereli olmayan bir yerel seçim yaşıyor Türkiye. Bize de, şaşkınlık içinde, birbirlerine bağıran liderleri, üzülerek ve hayretle izlemek kalıyor. E. Fuat Keyman / Koç Üniversitesi - Berrin Koyuncu Lorasdağı / Hacettepe Üniversitesi |