İstanbul: Küresel Kent Havzası
Gaziantep: Marka Bir Kent...
Denizli: Kendi Dinamiklerine...
Eskişehir Güzel ama Kriz Çok Yaman
Kayseri Geleceği Göremiyor
Kentler Türkiye’nin Geleceği, Adil, İyi ve Demokratik Yönetimin Anahtarı
Ulusal ölçeğe odaklanırken, yerel ölçeğe ve kente gerekli önem verilmedi. Kentin küreselleşme ve Avrupalılaşma süreçlerinin yaşandığı en önemli mekânlardan biri olma gerçeği göz ardı edildi. Aslında, Türkiye’nin değişimi ve dönüşümü, yerel ölçekte, kentlerimizin değişim ve dönüşümü olarak yaşandı. 1990’lardan bugüne Türkiye’nin yaşadığı değişim ve
/P> Kent nasıl anlaşılmalı? Bu anlamda kentlerin Türkiye’yi anlamanın ve yönetmenin ana mekânı olma yolunda önemlerinin giderek arttığını düşünüyoruz. Bir toplumsal ve fiziki mekân olarak kent, bugün Türkiye’nin son yıllarda geçirdiği değişimi ve dönüşümü anlamak için önemli bir başlangıç-noktasıdır ve yerel ölçeğidir. Türkiye’nin değişimini ve dönüşümünü anlamak, kentlerimizin yaşadığı değişimi ve dönüşümü anlamadan mümkün değildir. Kentlerimiz, sermaye ile mekanın kesişme ve müzakere alanlarıdır. Kentlerimiz, küreselleşme ve Avrupalılaşma süreçlerinin yerel ölçekte müzakere alanlarıdır. Kentlerimiz, bu anlamda, sadece yerel değil, küreselleşen ve AB süreci bağlamında bölgeselleşen mekânlardır; diğer bir deyişle, kent, yerel-ulusal-bölgesel-küresel etkileşim ağlarının kesiştiği sosyal ve fiziki bir mekândır. Bu bağlamda da, kent artık sadece belediye, yerel yönetim ve yerel ölçeğe indirgenemeyecek kadar karmaşık ve çok-boyutlu bir yapıya sahiptir. Bugün kent dediğimiz zaman, sadece (a) belediyeden değil; aynı zamanda da (b) sanayi ve ticaret odaları; (c) genç işadamı ve kadın girişimcilik dernekleri; (d) sivil toplum, (e) üniversite, (f) yerel medya gibi farklı ekonomik, sivil ve eğitim aktörlerini içeren çok-aktörlü bir mekân yönetiminden bahsediyoruz. Bu yönetim sadece yerel değil, ulusal-bölgesel-küresel ağlar ve kurumlar ile etkileşim içinde hareket ediyor. Bugün Türkiye’de, özellikle Anadolu’da, Kayseri, Eskişehir, Konya, Çorum. v.b. başarılı kentlerde, kent yönetiminin bu aktörlerin işbirliğini ve beraber hareketini içerdiğini görüyoruz ki, bu hareket sadece yerel değil, ağırlıklı olarak bölgesel ve küresel. Aynı şekilde, bu kentlerin dönüşümünün içerdiği sorunların, risklerin ve belirsizliklerin de, ancak önerdiğimiz bu yeni kent anlayışı içinde çözümlenebileceğini düşünüyoruz. 30 Mart 2009 sabahı, Türkiye ve kentlerimiz Yerel vurgusu olmayan ya da çok zayıf olan bu yerel seçimlerden kentler umutlarını kesmiş gibi gözüküyor. Özellikle son yıllarda başarılı bir değişim ve dönüşüm süreci geçirmiş, ama bugün geleceğe karşı korku, endişe ve güvensizlik içinde olan kentlerimiz, Kayseri ve Konya gibi, Eskişehir ve İzmir gibi, seçimin bitmesini ve 30 Mart sabahı hükümetin ve seçilmiş yerel yönetim başkanlarının hızla küresel ekonomik krize karşı mücadeleyi başlatmalarını istiyorlar. Bu da, çok gerçekçi ve gerekli bir talep. Kentlerimizi kaybetmenin siyasi, ekonomik, kültürel maliyeti çok yüksek olacaktır. Bu maliyet sadece kentlerimizde ya da insani düzeyde yaşanmayacaktır; tüm Türkiye bu maliyeti ve olumsuz sonuçları yaşayacaktır. Bu nedenle, TÜBİTAK’ın desteğiyle 2007-2009 yılları arasında, 12 Anadolu il örnekleminde kentsel dönüşüm olgusunu, küreselleşme ve Avrupalılaşma süreçlerinin etkileri bağlamında araştıran projemizin bulgularından hareketle, bu yazı dizisini hazırlamaya karar verdik. Önümüzdeki 5 gün içinde, Kayseri, Konya, Eskişehir, İzmir, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul ve Ankara örnekleri içinde, son yıllarda yaşadığımız kentsel dönüşüm olgusuna dikkatleri çekmek istiyoruz. Kentler, Türkiye’nin geleceği, Türkiye’nin iyi, adaletli ve demokratik yönetiminin anahtarıdır. Kentleri dikkate alalım ve önemini kavrayalım; başta AKP olmak üzere, siyasi partileri geleceğe karşı endişeleri giderek artan kentlerimizi dinlemeye davet edelim.
|