Haliçport'un Planları Askıya Çıktı
Belgelenen İstanbul’un Endüstri...
Feshane Taşınıyor
"Haliç Tersaneleri için Proje...
Haliç Dayanışması'ndan Han...
Haliç Dayanışması Tersane-i...
Haliç Dayanışması'ndan Tersane-i...
Gayrimenkul Sektörünün Gözü...
Endüstriyel Miras, Özel Hastane...
'Kültür'e Gebe Fabrikalar
"İlk Düğme Baştan Yanlış İliklendi"
TMMOB Haliç Projesini Yargıya Taşıyor
Haliç Yat Limanı İhalesi Sonuçlandı!
“Haliç Tersanesi’nin İhalesi...
Tersane-i Amire 558 Yaşında
Şişli Likör Fabrikası ‘Korunmak’...
Beyoğlu'nun Gelecek Planı Hazır
En Önemli Projelerden Biri Rafa Kalkıyor
“Kent Tarihinin Tümü Reddediliyor”
Haliç Tersaneleri’nde yapılması planlanan Haliçport projesinin akıbeti hararetli bir şekilde tartışılmaya devam ediyor. Haliçport’tan yola çıkarak İstanbul’un tarihinin taşıdığı anlamı ve geliştirilen yaklaşımların nelere yol açabileceğini, MSGSÜ, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Rıfat Akbulut’tan dinliyoruz.
Taşkızak Tersanesi
Sanayi alanlarının çevrelerinde gelişen yaşamla nasıl bir bağı vardır? Bu alanlara, planlama ya da yönetim bağlamında nasıl bir yaklaşımla müdahale etmek gerekir? Bunlar, boş bir arsa ele alınır gibi müdahale edilmemesi gereken alanlar ve biraz önce bahsettiğimiz bu mekanın kültürü, tarihsel anlamı ve belleği, her zaman için birinci derece önemlidir. Bütün bu tarihsel birikimler, bir anlamda şehrin bütününe de anlam zenginliği, tarihsel zenginliğini kazandıran ögelerden bazılarıdır. Sonuç olarak "İstanbul’un zengin tarihi, zengin mirası" dediğimiz şey, bu parçalardan oluşuyor. Biz bu parçaları yavaş yavaş ortadan kaldırdığımız zaman, şehrin tarihi de yok olmuş oluyor. Hep göz ardı ediyoruz; ama bu mekana tarihsel anlamını ve değerini kazandıran o tarihsel işlev. Haliçport projesinde niyet tahrip etmek ve yok etmek olmasa bile, o faaliyetler kaçınılmaz olarak böyle bir sonuca yol açacaktır. Proje, tarihsel anlamın paçasına yapışıyor; yani ondan bir şeyler umuyor. O tarihsel anlamın, projenin değerini artıracağı beklentisi var. Oysa aynı zamanda onu önemli ölçüde tahrip edip, yok edecek bir girişim. Bunlar, mekanın ve kent bütününün değerini artıran tarihsel birikimler ve mutlaka bir şekilde korunması ve sürdürülmesi gerekir. Bir sanayi tesisi işlevini yitirmiştir, burada hep aynı şeyi üretmek artık anlamsız olabilir. Ekonominin kendi kuralları gereği, o üretimi daha başka yerlere almak ya da artık iktisadi açıdan ihtiyaç kalmadıysa o üretimi yapmamak daha anlamlı, daha faydalı olabilir; ama böyle bir kararda bile tarihsel birikimin mutlaka korunması ve sürdürülmesi gerekir. Bu yapılmadığı zaman, çok sık dile getirmeye çalıştığımız ama şu ana kadar söylenenlerin karar vericiler tarafından çok da dikkate alınmadığını gördüğümüz bir kimliksizleşme ortaya çıkmaya başlar. İstanbul’un içinde yaşadığı felaketi böyle adlandırmak da hiç abartılı olmaz. Giderek kimliğini kaybeden, yalnızca günceli yakalamaya çalışan bir sinema dekoru… Son dönemlerde kentsel anlamda üretilenlere baktığımızda, bunların çok azının geleceğe kalıcı olacağını görüyoruz. Bu anlamda yapılanların birçoğunu boşa çabalar olarak görüyorum. Daha önce Hasanpaşa Gazhanesi, Feshane gibi alanlarda geliştirilen yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hiç tartışılmayacak şekilde yanlış ve hastalıklı bir yaklaşım bu… Bir toplum düşünebilir miyiz ki, tarihin sadece belirli bir dönemine değil, neredeyse tümüne karşı? Sümer Bank mirasını belki ortaya çıktığı dönem itibariyle çok beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, sahip çıkmayabilirsiniz. Osmanlı mirasının günahı nedir peki? Yani burada bir tercih değil, toptan bir reddetme hali var. Toplumun bir kesimi, bütün geçmişini tümden reddediyor. Bu bilinçli bir reddetme hali ve giderek bu reddetme halinin kapsamının genişlediğini görüyoruz. Bu gidişle, bunu çok samimi bir şekilde söyleyebiliriz, Süleymaniye, Topkapı Sarayı’nın varlığı da tartışmaya açılır hale gelecektir. |