Gaziantep için ‘Doğu’nun
Parisi’ benzetmesi yapılır. Bu durumu, Haziran 2006’da kendisiyle
yapılan bir söyleşide Abdülkadir Konukoğlu şöyle açıklıyor:
Kentin Paris olarak nitelendirilmesini sağlayan birkaç nedenden biri; geçmişte
kent pasajlarımızda ithal mallar satılması ve yurtdışındaki her şeyin kentte
bulunmasıdır. Ayrıca Gaziantep’in çok modern bir şehir olduğunu söyleyen
Konukoğlu, kentte lokantaları, gazinoları, eğlence yerlerinin çok olduğunu ve
Gazianteplinin para kazanmayı da eğlenmeyi de harcamayı da sevdiğini belirtiyor.
Gaziantep için ‘hem modern, hem dost canlısı bir şehir’ diyen
Konukoğlu, kentin sosyo-kültürel yapısına dair ipuçları veriyor.
2008 yılı itibarıyla kentsel dönüşüm alanında Gaziantep
Belediyesi, kültürel mirası koruma projeleri, müze ve spor kompleksi
çalışmaları, turizmi canlandırma ve kenti tanıtma amaçlı uluslararası fuarların
organizasyonunu gibi çalışmalar yürütüyor. Kentte yaşanabilirlik konusu
Büyükşehir Belediyesi’nin en özen gösterdiği ve projeler geliştirdiği konuların
başında geliyor.
Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Belediye faaliyetlerini
anlatırken, yaşanabilirlik kavramının bir şehir için çok önemli olduğunu
vurguluyor. Gaziantep, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin aynı zamanda ekonomik
dinamosu, en gelişmiş ticaret merkezi. Gaziantep, bölgedeki diğer kentlere
gelişimde model, marka bir kent. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin az gelişmişliği
ve yaşadığı imkânsızlıklar yanında , bölge kentlerine umut ışığı ve cazibe
merkezi. Bu nedenle Gaziantep, son dört - beş yıl içinde yoğun göç almış.
2002-2007 yılları arasında yüzde 21’lik göç alma oranı ile Gaziantep, Türkiye
genelinde 2. sırada yer almış. Gaziantep, Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılan
koridoru; sadece geçen yıl bu bölge ile yapılan ticaret 1 miyar doları geçiyor.
Tüm bu gerçekler, Gaziantep ’i, bir kent olarak değil, ‘kilit bir kent
havzası’, Ortadoğu’ya açılan bir ‘koridor’ , kalkınması ve dinamizmi sadece
kendisiyle sınırlı değil, çevre illeri ve bölgesiyle de ilişkili bir
‘bölgesel/yerel kalkınma havzası’ yapıyor. Sanayi ve üretimde teknolojik
gelişime önem veren kent , AB müzakerelerinin başlamasından sonra da bulunduğu
coğrafi nokta itibarıyla , daha da özel bir stratejik önem kazanmış. Türkiye’nin
AB üyeliğinin gerçekleşmesi durumunda , AB’nin Arap Birliği’ne ve Ortadoğu’ya
açılan kapısı haline gelecek kent, bu sayede sınır dışı ihracatını büyük ölçüde
katlayacak. Öte yandan siyasi olarak da kent , AB’nin Ortadoğu ile ilişkilerin
geliştirilmesinde bir köprü olacak. Bu stratejik konumu sebebiyle kentin son
yıllarda ticari ve ekonomik işbirliği çalışmaları artmış, başta komşu ülkelerden
olmak üzere birçok yatırımcı kente olan ilgisini ekonomik kazanca
dönüştürmüş.
Coğrafi geçiş noktasında olmasının yanı sıra, yerel ve küresel faktörlerin de
etkisiyle sanayi, ticaret ve ihracat kenti. Türkiye sanayi üretiminde yüzde 5
paya sahip olan Gaziantep, Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgelerinin
yanında, Küçük Sanayi Sitesi, Örnek Sanayi Sitesi ve diğer üretim merkezlerinin
meydana getirdiği bir sanayi metropolü konumunda. Gaziantep, sanayileşme
konusunda öne çıkan, uzmanlaşmayı, ihtisaslaşmayı sağlamış bir kent olarak
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer kentlere önderlik yapıyor. Küreselleşme ve
Avrupalılaşma etkisiyle, AR-GE, inovasyon, markalaşma konularında çalışmaları
var ve özellikle, markalaşma konusunda oldukça iddialılar . Gaziantep Sanayi
Odası (GSO) Başkanı Nejat Koçer , markalaşmada Anadolu’da
Gaziantep’in örnek bir kent olduğunu ve bu konuda ilk defa Ankara-İstanbul-İzmir
üçgeninden çıkıldığını söylüyor. 2007 yılında Gaziantep’in 1650 patent başvurusu
yapması da bu durumu destekliyor.
Gaziantep, krizden az etkilenme potansiyeli taşıyan bir kentimiz, ama onun da
AKP hükümetinden ekonomik krize odaklanma, etkin ve verimli bir teşvik sistemine
geçme gibi talepleri var . 3000-4000 üretim birimi ile 150 farklı şekilde imalat
gerçekleştirilen , ve üretimdeki farklılaşma başarısıyla diğer kentlerden
ayrılan Gaziantep , bu potansiyeli nedeniyle krizden az etkileniyor, ama
ekonomik kalkınma ve dinamizmin verimliği için de, hükümetten destek bekliyor.
12 Temmuz 2008’de yaptığı bir konuşmada GSO Başkanı Nejat Koçer kentlerin artık
ulusal ölçekte değil, küresel-yerel etkileşimi içerisinde hareket ettiklerine
işaret etmek için şöyle söylüyor:
“Artık şehirlerin sektörlerdeki rekabet güçlerini ulusal ölçekte
oluşturdukları kapasitelerle değil, dünya ölçeğindeki kapasite ve pazar
paylarına göre düşünmek zorundayız. Küresel rekabetten söz edebilmek için yüksek
verimlilik ve yüksek katma değerli ürünlere ihtiyaç var. Eğer bir şehir, dış
ticaret gücünü geliştirmişse, kapasitelerini dünya pazarlarında satabilecek
kalite ve normlara ulaştırmışsa ve Türkiye’ye daha fazla döviz girdisi
sağlayacak, daha fazla sanayi ürünü ihraç edecek gücü oluşmuşsa; bu şehirlerin
desteklenmesi ve bu şehirlerin ülke için öneminin doğru belirlenmesi
gerekmektedir”.
Kentteki bütün kurumlar ve yetkililer söz birliği etmişçesine uygulanan
teşvik sistemini eleştirip bu yönde değişiklikler yapılmasını talep ediyor.
Diyarbakır ve Gaziantep’e odaklanmak, bu kentlerin kalkınmasıyla yoluyla
bölgesel/yerel kalkınmayı sağlamak, Türkiye’nin yarını ve geleceği için çok
önemli; bu gerçeği unutmayalım.
(1) CNBC-E Business, İllerin Yaşanabilirliği Endeksi , sayı:24, 2008; EDAM,
Türkiye için rekabet endeksi , İstanbul, 2009.
Güneydoğu’nun geleceğinde iki kentin rolü
Her iki kentte Güney Doğu bölgemizde yer alıyor. Her iki kentte bu bölgenin
geleceği, ama aynı zamanda Türkiye’nin geleceği için çok önemli kilit kentler.
Birisi 1980’lere kadar Türkiye’nin kalkınmış kentleri arasında ilk ona girerken,
bugün, bir taraftan, ‘yaşanabilirlik endeksi’nde ve ‘rekabet endeksi’nde son
sıralarda yer alıyor, diğer taraftan da, Türkiye’nin en önemli sorunu olan ‘Kürt
Sorununa’ çözümün kilit mekânı.(1) Diğeri, son yıllarda gösterdiği
vizyon-irade-çaba temelindeki performansla çok önemli bir ‘Anadolu Kaplanı’
konumuna ulaşmış, ve bu konumunu sürdürmeye çalışan bir kilit kent. Güney
Doğu’nun, ama aynı zamanda, Türkiye’nin geleceğinin, kent ölçeğinde, çok önemli
bir boyutunu oluşturan bu kentlerimiz, Diyarbakır ve
Gaziantep . Yaşanabilirlik endeksinde, bir zamanların en
kalkınmış kentlerinden Diyarbakır 81 il içinde 79. sırada , Gaziantep 40. sırada
çıkıyor. Rekabet endeksi sıralama sında Diyarbakır 67. sırada, Gaziantep ise 32.
sırada bulunuyor. Ekonomik etkinlik ve canlılık endeksinde Diyarbakır 42. sırada
yer alırken Gaziantep 17. sırada yer alıyor. İnsan sermayesi endeksi açısından,
yani öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, ortalama bitirilen okul yılı, okuma
yazma oranı ve ÖSS başarısı açısından her iki kentte en kötü performansa
sahipler; Diyarbakır 71. sırada iken, Gaziantep 67. sırada yer alıyor.
Diyarbakır’ın bu performansının nedeni kendisi değil; temel
neden ‘Kürt Sorunu’ dediğimiz çok-boyutlu sorun. Diyarbakır bu
sorunun, aynı zamanda da soruna çözümün simge ve kilit kenti. Bu sorunun
yaşandığı tüm Güney Doğu ve Doğu Anadolu kentleri yaşanabilirlik ve rekabet
endeksinde son sıralarda yer alıyorlar. Bu nedenle, Diyarbakır’ı tekrardan
kazanmak, sadece bir kenti kazanmak değil, bu bölgeyi tekrardan kazanmak,
dolayısıyla Kürt Sorunu’na çözümde çok önemli bir adım atmak anlamına geliyor.
29 Mart yerel seçimleri öncesi, altını çizerek söylemeliyiz ki, önemli olan
Diyarbakır’da seçim kazanmak değil; aksine Diyarbakır’ı kazanmak; Diyarbakır
yoluyla, bölgeyi kazanmak; böylece de, Kürt Sorunu’na çözümde başarı sağlamak .
Diyarbakır’ı kazanmak gibi, bu bölgenin önemli sanayi ve ticaret merkezi
Gaziantep’in başarılarına da kulak vermeliyiz. Gaziantep’in kalkınmasına el
vermeliyiz. Bu kentlerimizi bölgenin ‘kilit kent havzaları’ olarak tanımlayarak
bölgesel/yerel kalkınma üzerinde odaklanmak, bu kentleri dinlemek, ve destek
vermek, başta AKP hükümeti olmak üzere, diğer siyasi partilerin ana amacı
olmalıdır.
Diyarbakır: ‘Kürt Sorunu’na çözüm için kilit
Diyarbakır çok rahatlıkla bir ‘kent havzası’na dönüşebilir; çevre kentlerin
de kalkınmasına ve dönüşümüne katkı verebilir. Bu nedenle de, Diyarbakır’da
yerel seçimleri kimin kazanacağı değil, Diyarbakır’ı kazanmak önemli .
Diyarbakır insanı, bu gerçeğin bilincinde; konuşuyor, tartışıyor, talep
ediyor.
Diyarbakır çarpık da olsa kentleşiyor; büyük oranlarda yoksulluk ile işsizlik
sorunlarıyla, orta sınıflaşmayı beraber yaşıyor; Kürt soruna çözümün simge,
kilit kenti; Türkiye ve Ortadoğu için stratejik öneme sahip bir kent .
Diyarbakır, hem Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılan kapısı, hem de Avrupa Birliği
(AB) projelerinden ve fonlarından en çok payı alması nedeniyle ilgi odağı olmuş
bir kent.
Diyarbakır özellikle son dönemdeki ticari başarısı, kentsel dönüşüm projeleri
ve Ortadoğu ile iletişim üzerindeki iddiası ile farklı bir Anadolu kenti modeli
çiziyor. Bu yönüyle diğer parlayan Anadolu kentlerinden kendini ayrıştırırken
bir yandan da Anadolu’daki dinamizme katkıda bulunuyor. Küreselleşen ekonomide
kentin ticaret koridoru ve merkezi olma yoluyla kentsel rekabetçiliği
sağlayabileceği düşünülürken, bölgesel piyasaların işleyişini belirleyen dinamik
bir aktör olduğu da gözlemleniyor.
Son dönemde terör ve çatışma sonucu tüm iç dengeleri bozulmuş Diyarbakır,
gelecek için umut vadeden bir kilit kent, daha doğrusu bir ‘kent
havzası’. GAP Bölgesel Kalkınma Programı çerçevesinde
ve AB’nin desteği ve yönlendirmesi sonucunda kentte hızlı bir şekilde kalkınma,
ekonomik ve sosyal şartlarda iyileşme, kültürel mirasın korunması, çevre
koşullarının iyileştirilmesi ve genel yaşam koşullarının düzeltilmesi için yoğun
çalışmalar devam ediyor. Bu kapsamda kentin tarihi açısından önem taşıyan
Gazi Caddesi Rehabilitasyon Projesi yürütülüyor. Aynı zamanda
kentin kaldırımlarının engellilere uygun olarak tasarlanması için de çalışmalar
var. Hem GAP hem de AB desteğini arkasına alan kentte yapılacak çok şey var
ancak bu süreçte aktörler arası diyalog oldukça önemli.
Diyarbakır’ın ekonomi profiline bakıldığında sanayi sektöründen ziyade,
ticaret ve hizmet ağırlıklı sektörlerin öne çıktığı görülüyor. Kentin ticari
gelişimi açısından sınır ticaretinin geliştirilmesi büyük önem arz ediyor.
Kentte ihracat yapan firmaların yüzde 55’e yakın kısmı Irak’a ihracat yap arken,
Ortadoğu ve Ön Asya ülkelerine ihracat yapan firmaların oranı ise yüzde
70’yakındır. DTSO Eski Başkanı Mehmet Kaya, bölgenin ekonomik yapısını iyi
bildikleri için, Avrupa’daki hatta Uzakdoğu’daki iş adamlarının da Diyarbakır
üzerinden Irak’a ticaret yapmaya çalıştıklarını söylüyor. Bu bağlamda Diyarbakır
, ticaret koridoru olmanın ötesinde, son yıllarda elde ettiği fuarcılık
anlayışıyla , bölge piyasalarının işleyişi ve dinamiklerini de belirleyen, adeta
bölge ticaretinin kurallarının yeniden yazıldığı kritik toplantılara, fuarlara
da ev sahipliği yap an bir kent. Öyle ki, Ortadoğu’nun fuar ve kongre merkezi
olmaya kararlı görünen Diyarbakır, 2009’da 20 fuar organizasyonuna ev sahipliği
yapmayı planlıyor.
Diyarbakır’ın bir bölge merkezi olarak hizmet sektörü ile ön plana çıkmasında
, bölgeye hizmet eden havaalanının varlığı, Büyükşehir statüsünde olması,
bölgenin en büyük üniversitesinin ve merkezi yönetim kuruluşlarının birçoğunun
bölge merkezlerinin kentte konumlanması gibi faktörlerin önemli etkisi var .
Kentte gelecek vadeden sektörler mermer ve turizm olarak görülüyor. Bu ekonomik
dönüşümün yanı sıra, Diyarbakır, küreselleşme süreçlerinin etkisiyle sosyal ve
kültürel alanda da değişim yaşıyor. Kent küresel piyasalara başarı ile entegre
olurken, Diyarbakırlıların yaşanan değişimle birlikte zihniyet değişimine de
uğradıkları düşünülüyor. DTSO Eski Başkanı Kaya, Diyarbakır’da çok önemli bir
zihinsel değişimin artarak devam ettiğini ifade e denlerden biri.
Diyarbakırlılar için tabu olan birçok konunun, mesela kimlik gibi, sorgulanmaya
başlandığını ve küreselleşme ile birlikte iyi yaşam standartları nın öneminin
farkedildiğini belirtiyor. Kaya, insanların artık Kürt kimliklerinin dışında
kentle ilgili sorunlara da ilgi göstermeye başladığını ifade ediyor. Özellikle
2000’li yıllardan itibaren, Diyarbakır’da kent bilinci oluşması, kentli
bireylerin kentlerine sahip çıkarak, bilinçlenerek sorgulayan ve talep eden
bireyler olmalarına yol açıyor. Özetle , Diyarbakır küreselleşmenin ilk ve en
büyük etkisini, kentlilik bilinci gelişimi vasıtasıyla yaş ıyor. Farklı kimlik
çatışmaları ile önceki yıllarda bölünmüş olan kent nüfusu , 2000’li yıllar ile
birlikte Diyarbakırlı olma ortak paydası etrafında buluşuyor. Yoksulluk ile orta
sınıflaşma, kimlik ile bireyleşme, çarpık kentleşme ile vizyon-irade-çaba
eş-zamanlı var oluyor Diyarbakır’da. Diyarbakır, çok rahatlıkla bir kent
havasına dönüşebilir; çevre kentlerin de kalkınmasına ve dönüşümüne katkı
verebilir. Bu nedenle de, Diyarbakır’da yerel seçimleri kimin kazanacağı değil,
Diyarbakır’ı kazanmak önemli . Diyarbakır insanı, bu gerçeğin bilincinde;
konuşuyor, tartışıyor, talep ediyor; hükümetin, siyasi partilerin, hepimizin bu
sesi dinlememiz gerekiyor.
E. Fuat Keyman: Koç Üniversitesi / Berrin Koyuncu
Lorasdağı: Hacettepe Üniversitesi
|