Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.

'Kamu'nun 'Kamusal Alan'la İmtihanı

Türkiye (ve dünya), günlerdir Uğur Tanyeli'nin ifadesiyle 'ilk kez mimarlık aracılığıyla itiraz eden bir toplumsal hareket'i tetikleyen Gezi Parkı olaylarını tartışırken; aslında, otoriteyi temsil eden 'kamu'yla halkı mimleyen 'kamu'yu 'kamusal alan' üzerinde karşıkarşıya getiren pekçok örnek var.

yapi.com.tr
'Kamu'nun 'Kamusal Alan'la İmtihanı "Park çok güzel, gelsene"

Başka bir zaman, başka bir park

Gezi Parkı olayları devam ederken, Yavuz Baydar başka bir ülkedeki başka bir parkın hikayesini anlatıyordu. 13 Haziran günü T24'te yar alan yazısında 1971’de olup bitmiş bir ‘karağaaç muharebesi’ni aktaran Baydar, İsveç'in başkenti Stockholm’ün ev sahipliği yaptığı mücadeleyi şöyle özetliyor:

"Sene 1970. Sonbahar. Sosyal Demokrat Parti (SAP) ülkeyi 40 yıldır tek parti iktidarı olarak yönetmekte. Partinin gücünden, Olof Palme’nin karizmasından kimsenin kuşkusu yok, ama bir de özgür yurttaşlık olgusu var tabii. İsveç de 1968’in ekonomik olarak doygun, ‘sistemin zeki ürünü’ gençlerinin kıtadaki kalkışmasından pay almış durumda. Yeni bir kuşak ahlaki değerleri, eski düzenin vesayetini ve çevreyi hiçe sayan kalkınma projelerini kıyasıya sorguluyor.

SAP’nin büyüme ve modernleşme çılgınlığının bir ucunda, yeni bir metro hattı var. Bu hat yapılıyor, henüz açılmamış. Bir durak da Kraliyet Bahçesi’nde tasarlanmış. Stockholm belediye meclisi de sosyal demokratların elinde. Bu kesimde yaşlı bir grup, metro çıkışı için yer ararken, mimar ‘en uygun yer burasıdır’ diye 13 karaağaç grubunun tam ortasını gösteriyor. Niye? Çünkü orada toprakta bir yumuşak damar var ve açılması kolay. Buna en çok belediye meclisinin kilit SAP’li ismi Holger Blom ikna oluyor. Ve, allem kallem ederek, İsveç medyasını da kandırarak, bu ağaçların zaten çürük, yarı ölü olduğunu işleyip durmaya başlıyor.

Ama, zaten Klara’da pek çok yeni projeyle kent dokusunun yerle bir edildiğini düşünen çevreci bir grup (yaşları 18-30 arasında) kötü kokuları almıştır. Bu işte bir sakatlık vardır. ‘Ağaçlar göz göre göre gidiyor’ feryadıyla – ki sonradan haklı oldukları anlaşılacaktır – ‘Alternativ Stad’ (Alternatif Kent) pasif direniş grubu kurulur hemen. Bir telefon zinciri de oluşturulur, çünkü kimse testerelerle ne zaman geleceklerini bilemez. Sosyal demokrat çoğunluk kendinden emin ve kararlıdır. Ancak, ileri geri tartışmalarla oylama süreci 1971 baharına sarkar.

Ve, Palme’nin de bastırmasıya, 23 Nisan 1971’de ağaçlara idam kararı çıkar. Sosyal demokratlar bütün ‘yapmayın etmeyin kardeşim, başka yer mi kalmadı bir metro çıkışı için’ feryat figanına aldırmadan 34 muhafazakar oya karşı 64’le ‘durmak yok, yola devam’ der. Kararı duyan genç çevreciler, parka doluşur. Çadırlar, uyku tulumları ve mataralar sefertaslarıyla bir büyük bekleyiş başlar. Ama bunlara polisten önce pek aldıran olmaz. Zira ortada bir icraat kararı yoktur.

Günler geçer. Tam direnişçiler gevşemeye başladığında, 11 Mayıs 1971 geceyarısına doğru, bunlardan biri evinde çalan bir telefonla yatağında hoplar. Karşı hatta fısıl fısıl bir kadın sesi duyulmaktadır. Bu, bir polisin karısıdır. ‘Bizimkine az önce telefon geldi, apar topar çıktı, geliyorlar ha, size kolay gelsin, kalbim sizlerden yana, dayanın’ der kadın, ve kapatır.

12 Mayıs sabaha karşı saat 01.00 sularında, ağaçların etrafında birikenlere 2 bin kişi daha katılmıştır. Saat 02.00’ye doğru ellerinde elektrikli testerelerle orman işçileri, yanlarında polislerle zuhur eder. 02.30’dan itibaren muharebe başlar. Direnişçilerin bir kısmı hazırda tuttukları zincirlerle kendilerini kalın ağaç gövdelerine bağlamış, bir kısmı ağaçların tepelerine çıkmış, bir kısmı da ‘siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın!’ misali, polislere karşı kolkola saf tutmuştur. Kavga hızla sertleşir. Polisler başa çıkamayınca atlı polisler de çağrılır ve arbede günün içine yayılır. Kafa göz yarılır, yer misin yemez misin olur. Ama, polis şiddeti arttıkça, buna pek alışkın olmayan, zaten metazoriye vücut kimyası bozulmuş olan muhafazakar, sosyalist, anarşist, feminist, dindar, hippi kim varsa parka akın eder. Aralarında bastonlarıyla polise girişen 80’likler de vardır. Savaş tam beş gün sürecektir.

 


İkinci günden itibaren bütün kent merkezi ayağa kalkıp seferber olmuş, tanınmış şarkıcılar, rock grupları ve tiyatrocu tayfası da orada birikmiştir. Bob Dylan, Joan Baez, Pete Seeger şarkıları,; Martin Luther King’in sloganları gırla gitmeye başlar. Üçüncü gün, kafa göz yarma devam ederken, yan taraftaki görkemli opera binasının ağaçlı kısma bakan terasında kocaman koro belirir. Ve bu ‘burjuva’ korosu, muazzam bir yorumla, John Lennon’ın ‘Power to the People’ (‘İktidar Halka’) şarkısını söyler!

Direniş ve kör inat, sosyal demokratları bölmüştür. Baştan beri ‘şımarık bu çocuklar, ne istediklerini bilmiyorlar, neleri eksik’ gibi konuşan ünlü Maliye Bakanı Gunnar Strang gibi ‘gri sosyal demokratlar’ (eski kuşak partililer) güçlerini kaybetmeye başlarlar. Palme, direnişçilerin sosyal demokrasi başarı öyküsünün ürünü yeni kuşak olduğunu, çevreci mesajların hiç de boşa verilmediğini kavrar; buna direnmenin partiyi zayıflatacağını da görür ve karardan vazgeçer. Ağaçlar kurtulur. Altlarındaki kafe faaliyetine devam eder. Metronun çıkışı da karşı sokakta bir yere kaydırılır".

TÜMÜNÜ GÖSTERSONRAKİ SAYFA HABERİN DEVAMI:   1  |   2  |   3  |   4
http://www.yapi.com.tr/haberler/kamunun-kamusal-alanla-imtihani_109839.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!