- Burada bulunma nedeninizden de bahsedebilir misiniz?
Burada O Dizayn’ın davetlisi olarak bulunuyorum. İstanbul’da Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen 150 tasarım öğrencisiyle bir atölye çalışması gerçekleştireceğiz. Hepsi 3 metreye 3 metrelik bir kübe uyacak standartta bir ürün tasarlayacak. Ortaya çıkacak şeyleri merakla bekliyorum. Ayrıca kendi kariyerim açısından farklı alanlara bakmanın oldukça ilham verici olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan İstanbul’da bulunmak benim için oldukça faydalı bir deneyim olacak. Bir de bizimle çalışmak isteyecek iş ortakları var, ona bakacağız.
Model olmayı çocuklarım istedi
- Çok fazla seyahat ediyorsunuz. Bir tasarımcı için bu bir zorunluluk mu?
Üreticilerle bire bir ilişki kurmayı seviyorum. Seyahat etmek, daha fazla insanla tanışmak ve uluslararası alanda daha fazla ilham edinmek anlamına geliyor. Öte yandan her yeni ürün aynı zamanda yeni bir çocuk gibi. O yüzden her iyi babanın yapması gerektiği gibi ben de doğum sırasında orada olmalıyım ve işin aslı bu süreç içinde gittikçe daha da çok meraklanıyorum. Bu bahsettiğim türde yaratıcılığı uzak mesafeden edinemezsiniz. Yarattığım şeyi görmek, ona dokunmak ve onu ortaya çıkaran insanlarla iletişim kurmak istiyorum. Bu yüzden oraya gitmek önemli ama tabii ki yeni sosyal medya mecraları da seyahatlerimin sayısını azalmasına yardımcı oldu. Çünkü daha fazla seyahat aynı zamanda daha fazla çevre kirliliği demek. Yine de bir ürün hâlâ insan yapımı bir şey ve onu yapanlarla iletişimde bulunmak fazlasıyla önemli.
- Gerçek çocuklarınıza gelirsek, her ikisi de Prada gibi büyük markalar için modellik yapıyor. Siz onları bu mesleği yapmaları için cesaretlendirdiniz mi?
Onları bu mesleği yapmaları için cesaretlendirmedim. Sadece kendi kariyerleri üzerinde çalışmaları için yönlendirdim ama asla onlara modellik konusunda baskı yapmadım. Şu anda uluslararası bir model olan küçük oğlum Lucien’in model olması tamamen tesadüf eseriydi. Bir ajans tarafından sokakta yürürken keşfedildi. Tamamen kendi başına ilerledi. Bana sadece sorduğu şuydu, “Yalnız bu mesleğe mi odaklanmalıyım yoksa okulumla birlikte mi sürdürmeliyim.” Ben de okulunu bitirmesinin ve sonra üniversiteye başlamasının daha iyi olacağını söyledim. O da öyle yaptı. Üniversiteyle birlikte modellik kariyerini de yürütmeyi başardı. Sonra abisini de aynı ajansa götürdü, o yüzden benim pek bir şey yapmama gerek kalmadı. Ancak mutlaka onları cesaretlendirmişimdir. Çünkü anneanne ve dedelerinize baktığınızda sadece tek bir resim görürsünüz. Belki de 20 ya da 30 yıl içinde baba olduklarında çocuklarım da, çocuklarına benim resmimi gösterir ve torunum da benimle gurur duyabilir.
Nick Thomkins kimdir?
1953’te İsviçre’de Ascona’da dünyaya geldi. Düsseldorf Sanat Akademisi’nde güzel sanatlar ve heykelcilik ile Essen Üniversitesi Folkwang Dizany Okulu’nda endüstriyel tasarım okudu. 1983’te İngiltere’de Maidenhead’de kendi tasarım ofisini açtı. Ardından Luzern, Essen ve Köln’de iki ortakla birlikte “T.B.A. Designsozietat” ismiyle ofisler açtı. Imperial, Miele, Gunther Lambert, Küppersbusch, Fendi Casa ve Schindler Aufzüge AG gibi markalarla çalıştı. Uluslararası tasarım alanında “Red Dot Design Awards” En İyilerin En İyisi (2007), Legacy Of The Future award (2008), If Design Award China (2008) gibi prestijli ödüllere layık görüldü.
|