BR> Tapınak ve cami
kalıntıları Yalçın, Hieron (Yoros)
burnunun arkaik dönemden itibaren bir tapınakla kayda geçtiğini anlatarak,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bütün tarihi kaynaklar bize bu tapınaktan
bahsediyor. '12 Tanrı Tapınağı' olarak geçiyor. Bu tapınak arkaik klasik
dönemlerde ve daha sonra Helenistik ve Roma dönemlerinde oldukça faal bir
tapınakmış. Karadeniz'e açılan denizcilerin kurban kestikleri ve iyi rüzgarlarla
sağ salim yolculuk etmek için dua ettikleri bir yermiş burası. Hatta bazı
kaynaklar buradaki limanın 300 gemi kadar kapasitesi olduğunu belirtiyor. Demek
ki burada gemiler uygun hava şartını bekleyerek Karadeniz'e açılmaktaydı. Burada
arkeolojik bir çalışmanın yapılmamış olması büyük bir eksiklik. Ümit ederim
bizim ileride yapacağımız çalışmalar bu konuda önemli veri sağlar. İstanbul'da
bir tapınağına ait izlerin ortaya çıkarılması çok önemli olacak. Bu tapınak
yerini daha sonra ortaçağda bir gümrük noktasına bırakmış. Bu anlamda Bizans
döneminde imparator Jüstinyanus'un 6. yüzyılda burada görevlendirdiği kontun
geçen gemilerden vergi aldığını da biliyoruz. Demek ki her zaman bir kontrol
yeri burası. Orta Bizans döneminde de güvenliği sağlamak amacıyla daha da
sağlamlaştırılarak bir kale görünümüne getirilmiş.''
Kalenin yapılış
tarihinin tam olarak bilinmediğini aktaran Yalçın, ''Ümidimiz, yaptığımız
çalışmalarla kalenin yapılış tarihini de ortaya çıkarmak'' dedi. Yalçın, kalenin
Yıldırım Beyazıt'ın akınlarıyla Türkler'in eline geçtiğinin tahmin edildiğini
anlatarak, ''Burası artık bu dönemden itibaren Türk garnizonunun yerleşim yeri
olmuş. 18. yüzyılın sonuna kadar biz burada bir Türk garnizonu olduğunu
düşünüyoruz. Osmanlı seyyah ve tarihçi Eremya Çelebi, buranın 24 haneli bir köy
görünümünde olduğunu, bir cami ve hamam bulunduğundan bahsediyor'' diye konuştu.
Kaleyle ilgili çalışmalara başladıkları andan itibaren yurt dışından yoğun bir
ilgi gördüklerini ifade eden Yalçın, şunları kaydetti:
''Uluslararası
bilim camiası bu konuda bizden verilerimizi bekliyor. Buradaki çalışmalar çok
önemli. Osmanlı ve Bizans dönemindeki yaşamla, '12 Tanrı' veya 'Zeus Tapınağı'
ile ilgili bilgilere ulaşabilirsek o zaman ilk Grek kolonilerinin Karadeniz'e
açılmasındaki tartışmalı tarihçenin de belki değişmesine yol açacağız.
Dolayısıyla bütün bilim camiası bizden bu tarihlendirmeyi bekliyor.''
Yalçın, kazı çalışmalarının İÜ'nün kentte yürüttüğü tek sistemli
arkeolojik kazı olma özelliğini taşıdığını sözlerine ekledi.
Sıvalarda orijinale uygun Horasan harcı
kullanıldı Restoratör Uğur
Genç de çalışmalara çevre temizliği yaparak başladıklarını belirterek,
bu kapsamda kalenin dış cephesinde duvarların içinde istenmeyen otsu ve odunsu
oluşumları uzaklaştırdıklarını ve istenmeyen duvar yazılarının bir bölümünü
temizlediklerini kaydetti. İkinci hafta daha çok düşme tehlikesi olan taş
blokları sağlamlaştırma çalışmaları yaptıklarını belirten Genç, ''Orijinalinde
kullanılmış olan horasan harcını tekrarlayarak bu onarımları gerçekleştirdik.
Açmalardan gelen küçük buluntuları da seramik ve metal olarak gruplandırdık.
Seramiklerden restorasyon süreçlerini başlattık. Şu anda da tuzdan arındırma
sürecindeler. Metal buluntular için de laboratuvarda temizlik çalışmalarına bu
hafta başlıyoruz'' diye konuştu.
Genç, çevreyi korumak için de kapılar
yaptıklarını ve güvenlik şeritleri çektiklerini dile getirerek, ''Çalıntıların
tekrarlanmaması için iki kulede bulunan monogramların etrafını sağlamlaştırdık.
Horasan harcı hazırlayarak araya da demir kenetler atarak taşla duvar arasında
sağlam bir bağ oluşturduk. Sallantıda olan taşları kuvvetlendirme çalışmaları da
sürdürüyoruz'' dedi. Arkeolog Çiğdem Sözen ise çalışmalar kapsamında şu ana
kadar Osmanlı dönemine ait seramik, gülle, ibrik, lazımlık, sikke ve pipo
parçaları elde ettiklerini aktardı.
|