Kentsel hizmetler
Yerel yönetimlere yasayla verilmiş görevler ve toplumsal sorumlulukları çerçevesinde, ayrım gözetmeksizin bütün topluma eşit olarak kentsel hizmetlerin verilmesi esastır. Yaşanan dönüşümler paralelinde, piyasa güçlerinin toplumsal alanda etkin olması nedeniyle kamu eliyle sunulması gereken bu hizmetler özelleştirilmekte, taşeronlaştırılmakta ve toplumun Anayasa ile güvence altında olan en temel insan haklarına ulaşmaları zorlaştırılmaktadır. Emekçilerin, yoksulların, dezavantajlı grupların, her kesimden ezilenlerin bu hizmetlerden mahrum kalmalarına neden olacak bir ortam yaratılmaktadır.
Bu bağlamda kentsel hizmetlerin yerine getirilmesi sürecinde, eylem programlı bir parasal kaynak oluşum ve kullanımı gözetilmelidir. Önceliklerin belirlenmesinde kamusal yararı ön planda tutmak; kentsel hizmetlerin niteliğinin toplumun etkin katılımıyla denetlenmesini sağlamak; özetle iyi bir yaşam kalitesine sahip olan, uyumlu, katılımcı, dışlayıcı olmayan bir kentli ve şeffaf, toplumsal ve kamusal denetime açık yerel yönetim yaratmayı hedef almak, kentsel hizmet politikalarının temeli olmalıdır.
Aynı zamanda, planlama hiyerarşisindeki karmaşanın ortadan kaldırılarak tutarlı, katılımcı ve kamu yararını ön planda tutan bir davranışa ihtiyaç vardır. Bu anlayışla yerel, kültürel, doğal değerleri gözeten, kamusal denetime açık bütünsel planlama süreçlerinin vakit kaybetmeksizin hayata geçirilmesi önemlidir. İmar, kentsel altyapı, ulaşım, afet yönetimi, çevre sağlığı, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor, sosyal hizmet ve yardımlar, sağlık, konut üretimi ve diğer tüm alanların planlama süreçleriyle birlikte ele alınması gerekmektedir.
Günümüzde kentlerimizde yaşanan en büyük sorunlardan biri de başta özürlüler olmak üzere, kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve diğer dezavantajlı kesimlerle birlikte kişisel yaşam tercihlerine yönelik öznel değer yargılarıyla ötekileştirilen kesimlerin kentsel hizmetlerden yeterince yararlanamamaları, çevreleriyle uyum içerisinde dışlanmadan diğer tüm kentlilerle birlikte toplum hayatının günlük yaşantısına katılamamalarıdır.
Mimarlar Odası, evrensel düzenlemelerle garanti altına alınmış insan haklarının bütün yönleriyle ulusal yasal düzenlemelerde de ifade bulması gerektiğini; tüm dezavantajlı kesimlerin kentsel yaşama katılmalarının önündeki engellerin kaldırılmasının, toplumsal barışın sağlanmasının en önemli girdilerinden biri olduğunu hatırlatarak, yerel yönetimleri bu anlamda etkinliklerini artırmaya davet etmektedir.
Kentsel dönüşüm
'Kentsel dönüşüm' adı altında, özellikle TOKİ eliyle gerçekleştirilen anti sosyal, yabancılaştırıcı, mülksüzleştiren konut projeleriyle toplumumuz geleneksel bağlarından kopartılmakta, kültürel yaşam hakkı ihlalleri yaşanmaktadır. Bilimsel planlama anlayışından uzak bu projeler, ülkemiz ve kentlerimizin tarihsel, doğal, kentsel ve mimari kaynak ve değerlerini gözardı eden ve sonuçlarıyla bu değerleri olumsuz etkileyen niteliğinin yanı sıra kamu yararına olmadığı gibi yeni "rant alanları" oluşturmak uğruna topluma ek maliyetler yüklemektedir.
Afetler bahane edilerek çıkartılan "Dönüşüm Yasası", Torba Yasalar, Kanun Hükmünde Kararnameler, TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uygulamaları aracılığıyla bütün ülke topraklarında doğal çevre, kentsel alanlar, kültürel ve tarihî mirasımız talan edilmektedir. Kent hırsızlığının ulaştığı boyut bugün "asrın soygunu" olarak kamuoyunun gündeminde tartışılmaktadır.
Mimarlar Odası, giderek bir yönetim kültürü haline gelen bu davranışlara karşı kentsel sorunların, toplum yararını gözeten, çağdaş bilimsel planlama ilkelerini temel alan bir anlayışla çözüme kavuşturulabileceğini değerlendirmektedir. Bu bağlamda, ülkesel ve yerel kalkınma programlarıyla bütünleşmiş, nitelikli yapılı çevre üretimini hedefleyen, kimi gruplar için ayrıcalık yaratmayan, toplumsal katılımın önünü açan, barınma hakkını ihlal etmeyen, yerinde çözümler üreten, tarihî ve kültürel, yerel ve estetik değerlere sahip çıkan bir anlayışla sürecin ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
|