Bu anlamda yapılan mevzuat çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2004, 2005 yıllarında Madencilik Yasası’nda düzenlemeler yapıldı. Ama Madencilik Yasası düzenlenmedi; madencilik faaliyetlerinin yürütülebilmesi için ilgili kanunlarda değişiklik yapıldı. Madenciliğin önündeki engelleri kaldırmak için, örneğin Doğal Hayatı Koruma Kanunu’nda, Tarihi ve Kültürel Varlıkları Koruma Kanunu’nda, Kıyı Kanunu’nda, Erozyonla Mücadele Kanunu’nda, İSKİ’nin kanununda, meraları düzenleyen kanunda, Zeytincilik yasasında değişiklikler yapıldı.
Türkiye’deki duruma bir felaket diyebiliriz. Avrupa’nın en büyük altın rezervi Almanya’dadır; yüzde 25 gibi bir orana karşılık gelir. Ancak 1 gramını dahi çıkarmaya çalışmıyorlar. Çünkü, bu konuda çevreyle ilgili tedbir almak mümkün değil; aksi yalandır. Kimyasallar kullanarak doğal alanlarda altın işletmesi yaparsanız, herhangi bir tedbir alma şansınız yoktur. Nedenini de söyleyeyim… O kimyasalla yaptığınız çözücü, doğayla ilişki halinde; her sıcaklıkta buharlaşma olduğuna göre o da yapısıyla birlikte buharlaşır. Havadaki nem, karbondioksit, onu yapısında taşır ve bütün doğaya yayar. Anadolu coğrafyasını düşünürseniz, örneğin Sivas bölgesi, arsenikli bir yapı vardır ve siyanürle karşılaştığı zaman çözülür. Yüzlerce, binlerce kilometrelik bir alanı etkileyebilecek bir sorundan bahsediyoruz. Çernobil faciası bunun bir örneğidir.
Artvin’de yapılacak madencilik faaliyetlerinin yarattığı risk nedir?
Artvin, dünyanın en doğal alanlarından biridir. Ancak unutulmaması gereken bir konu var; o da Karadeniz’in su zengini olmadığı gerçeği. Çünkü burada yağmur çoktur, yüzey suyu vardır; o da akar gider. Bir hafta yağmur yağmasın, ağaçlar kuraklıktan kafayı eğerler; çünkü kendilerini yağmura göre büyütürler. Kaynak suyu verebilecek gözelerimizi de barajların içine aldık ve şu anda Karadeniz’in bütün köylerinde içme suyu sıkıntısı çekiliyor. Bu suyun bir de madencilikte kullanılacağını ve kirletileceğini düşünürsek, Karadeniz’in çöl olmaya aday olduğunu söyleyebiliriz. Hele bir de heyelan bölgesi olduğunu da göz önünde bulundurursak, büyük aday olduğunu söyleyebiliriz.
Kaz Dağları ve Munzur ile birlikte Artvin’de Türkiye’nin en büyük maden sahalarından birini tasarlıyorlar; dağı indirecekler. Bu insanlık dışı bir şey… Şu anda Artvin’in bütün dağlarında yol genişletme çalışmaları yapılıyor; derdiniz ne? Eğer herhangi bir köye ulaşmak gerekiyorsa, buradaki her türlü kamyon o köylere gidebilir. Eğer yollar nedeniyle toz istemiyorsanız da betonlarsınız. 5 metre genişliğinde yol yeterlidir; maden araçlarının ve ekipmanlarının geçmesi için neden 10 metre genişliğinde yollar, tüneller inşa ediyorsunuz ki?
İktisadi olarak ne kadar anlamlı bu madencilik faaliyeti?
Ekonomimizi bir şirket olarak düşünelim; bir şirketin en önemli görevi kar etmektir. Ama Türkiye’nin bu işten bir karı var mı? Asla ve asla hayır. Şirketler içinse, çevre koşullarına uymadıkları sürece çok karlı bir iş. Oradan çıkarılacak altın, asla alınacak çevre tedbirlerini karşılamaz. Büyük bir altın madeni işletmesinde aşağı yukarı 400 kişiye istihdam sağlanır. Ancak en az 5000 – 6000 kişi köyünü, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalır; ki bu insanlar tarım, hayvancılık gibi üretim dallarında faaliyet gösteriyorlar. Kaybedilen bu toprakları artık bir daha geri kazanmanız mümkün değil. Bu işin bir sürdürülebilirliği yok. Bir madenin ömrü 15, hadi bilemediniz 20 yıl; ama sonrası yok. Önceleri bunun örnekleri için yurtdışına bakıyorduk; ama artık bizde de var. Gidin Bergama’yı, Eşme’yi, Erzincan’ı, Gümüşhane’yi, Niğde’nin Boklar dağlarını görsünler. Erzincan tam bir felakettir; Fırat’ın tepesine kurulmuştur ve oradan bütün Mezopotamya kirletiliyor.
|