"Siyasetin Merkezinde Artık Kent Var"
İstanbul'da kentsel dönüşüm ve büyük projelerin üzerine uzun zamandır çalışan Yaşar Adanalı, Gezi sürecinin kentsel politikalara etkisini değerlendirdiği röportajında olimpiyat atmosferini yorumluyor.
Yeşil Gazete'den Gülsin Harman'la gerçekleştirdiği röportajda Gezi sürecini esnaf tartışmaları özelinden de değerlendiren Adanalı, kentsel polikitaların ülke gündemine yerleşme sürecini aktararak,"Siyasetin merkezinde artık kent var" diyor.
Röportajın tamamı şu şekilde; Gezi ve Taksim projesini göğsünü gere gere savunabilecek pek kimse çıkmadı. Bu alanın kullanıcılarının da ‘Topçu Kışlası yapılsın’ diye bir derdi de yok. Kentin neredeyse bütün aktörlerinin karşı çıktığı, pek meşrulaştırılamayacak bir proje bütün bu dirence rağmen dayatıldı. Tek bir karar alıcı vardı. Kentsel dönüşümde ekonomik ve mekansal politikalar bir uçsa; demokrasi ve karar alma süreçleri de başka bir uç… Taksim’de hepsi billurlaşarak “Kral Çıplak” seviyesine ulaştı. Parkın kaderini tayin hakkını vatandaşlar iktidara bırakmak istemedi. Bireysel özgürlükleri de kapsayan demokrasi bu devirde artık böyle düşünülmeli. Kentsel dönüşüm kapsamında ‘riskli bölge’ ilan edilmiş 25 mahalleden yüzlerce temsilci Gezi’ye geldi. Parkta oluşturulan enerjiyi aldılar, mekana sahip çıkmanın haklılığı kaçınılmaz ve doğrudan onları da etkiledi. Büyük projelere itirazda farklı bir mücadele olacağını düşünüyorum. İktidar da belki her zaman müzakereyle yoluyla değil ama ikna etmeyle rıza arayacak. Eğer prensip referanduma gitmek olacaksa, kentsel dönüşümde yaşadığımız süreçten bir adım ileridedir. Fakat, parkı yıkıp kimsenin hafızasında olmayan bir binayı dikmenin referanduma götürülmesi fikri de absürddür. Taksim Meydanı’nın siyasetten arındırılması çabaları bu tabloda nerede duruyor? Gezi Parkı projesi üzerine geçen sene bir makale yazmıştım. Bunun bir AVM projesi olmasından öte, amaç Taksim’in heterojenliğini, siyaseten merkezde olmasını, kentlilerin kamuoyunu oluşturduğu bir mekanı farklı görüşlerden arındırma hamlesi. “Burası çok güzel Nişantaşı olacak bir de şu gösteriler olmasa, mitingi başka yerde yapsınlar” tavrı uzun süredir var. Taksim, turistlere ve tüketicilere yönelik tekrar planlanıyordu. Kentteki siyasetin nasıl üretildiğini pek anlamak istemeyen bir tavır. Siyasi toplaşmalar için gösterilen Kazlıçeşme, yeni yapılan Yenikapı Meydanı gibi yerler sterillikleriyle aslında siyasetin içini boşaltıyor. Söyleyeceğiniz sözün kalıplarını iktidarın belirlemesi anlamına gelir. Sınıfsal ve siyasi bütün farklılıklar halbuki Taksim’de temsil ediliyor. Yapılmak istenen şeyle doku uyuşmazlığı var. En son söylenen şey şehir müzesi; steril ve statik bir yapı. Gezi Parkı ise ülkenin siyasetini şekillendiren, gerçek anlamıyla kamuoyunun yaratıldığı bir yere dönüşmüştü. Politika kentleşiyor. "Kentin kaybedenleri için Olimpiyatlar bir kazanç olmuyor" Eylemlerin İstanbul’un 2020 olimpiyatları adaylığını zayıflatacağı yorumları yapılırken Brezilya’da 2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyatları’nın mega inşaat projelerinin mali yüklerine karşı isyan patlak verdi. Örneğin Yunanistan’daki ekonomik krizin nedenlerinden biri olarak 2004 Olimpiyatları’nın maliyeti gösteriliyor. İstanbul için Olimpiyatlar ne getirir? Olimpiyatlar son haliyle kentteki dönüşümleri tetikleyen, hızlandıran, emlak yatırımların arttıran, yeni arazileri açan, çok ciddi yatırım çeken bir etkinlik. Olimpiyatların sağladığı meşruluk altında ormanlık alanlar yapılaşmaya açılıyor, sahiller yatırım alanı olarak değerlendiriliyor. Ayrıca polisiye önlemler, kontrol etme mekanizmalar güçleniyor. Rio’da yoksullar, evsizler, seyyar satıcılar kenti kullanamaz hale getiriliyor. Londra Olimpiyat köyü, doğu Londra’nın en yoksul mahallelerinden birine Avrupa’nın en büyük AVM’sinin yapılmasına ön ayak oldu. AVM’nin yapıldığı yerdeki esnaf zorlanıyor, oradaki tüketici profili başa çıkamıyor. Dolayısıyla kentin kaybedenleri için Olimpiyatlar bir kazanç olmuyor. Gezi Parkı nedeniyle Olimpiyatları alamazsak hayırlı olur. |