Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.

O Yasa Uygulandığında Kıyamet Kopacak!

Haliç Tersaneleri’nin geleceği belirsizliğini korurken civar mahallelerdeki gelişmeler de önem arz ediyor. Osmanlı döneminin ilk mahallesi Bedrettin Mahallesi’nde neler olup bittiğini, yaşanan son gelişmeleri Bedrettin Mahallesi Dernek Başkanı Süleyman Songur’dan dinledik.

O Yasa Uygulandığında Kıyamet Kopacak!

Kasımpaşa ile Beyoğlu arasında kalan ve hemen Haliç’in yan tarafında bulunan Bedrettin Mahallesi; Osmanlı’nın ilk yerleşkesi olmasının yanı sıra bir endüstri, kültür ve emek mahallesi… Bedrettin Mahallesi Dernek Başkanı Süleyman Songur, mahallenin tarihçesinden başlayarak bugün gelinen son noktayı değerlendirdi. Kentsel dönüşümün aslında muazzam bir rantsal dönüşüm olduğunu ifade eden Songur, Bedrettin Mahallesi'nin tümüyle yok olduğunu vurguluyor. Songur; “Şu anda kamusal alanlarda olan rantı izliyoruz. Henüz Afet Yasası uygulanmıyor. O uygulanmaya başladığında kıyamet için hepimiz kıyamda duracağız” diyor. Sözü Songur'a bırakıyoruz:

Bedrettin Mahallesi: Işığın Vadisi

Her şeyden önce, mücadele konumuzu daha iyi algılayabilmek için kısaca Bedrettin Mahallesi’nin tarihine değinmek istiyorum. Bedrettin Mahallesi, Costantinapolis’in fethi sırasında kurulmuş bir mahalledir. Arapçadan gelen adı ‘bedr’= vadi, ‘tinn’= nur, ışık, ruh sıfatlamasından gelir. 28 Mayıs 1453 gecesi gemiler Haliç’e naklolurken ayın Haliç üzerindeki yansıması ve o görüntüden dolayı bu ad verilmiştir; Işığın Vadisi, Işıklı Vadi gibi…

İşçi evlerinde hala ikamet ediliyor

29 Mayıs 1453’te İstanbul fethedildikten sonra Osmanlı’nın kurduğu ilk mahalle, emek, sabır ve sanatın mahallesidir burası. Tersane inşaatında çalıştırılacak; Libya’dan, Mısır’dan, Suriye’den getirilen kölelerin yerleştirildiği mahalledir. İşçi evleri olarak inşa edilen bu konutlar daha sonra “anele, mıh çivi vs.” yaptırılan Romanlara verilir. O bölümdeki işçi evlerinde bugün hala bozulmamış hali ile insanlar ikamet etmektedir. O günden kalan iki soy hala mahallemizde yaşamaya devam ediyor. Buradaki çalışanların iaşe, iane ve ayniyat gereksinimlerini karşılamak üzere Ayni Ali Baba Tekkesi 1455 kurulmuştur. Bugün tekke hala ayakta olup, Kadiri ve Rufai tarikatlarına hizmet etmektedir. Ayni Ali Baba Tekkesi, Kurtuluş Savaşı öncesinde, 14-15 Mayıs 1919 gecesi Atatürk, iki gece burada kalıp 16 Mayıs 1919 gecesi Samsun’a hareket etmiştir. Daha sonra gemi inşaatında dülger, marangoz olarak çalıştırılmak üzere Kastamonu, Sinop yörelerinden gelenler yamacın üstünde yapılan ahşap evlerde ikamet etmişlerdir. Burası şimdi Tarihi Sokak adı ile bilinir. Burada nüfusun artmasıyla dini ibadet için inşa edilen Bedrettin Cami, 1499 yılında üç mihraplı cami olarak ibadete açılmış ve bugün hala işlevini sürdürmektedir.

Bu mahallede özelliği olan bir başka yapı, Loğusa Hatun Türbesi’dir. 3. Mehmet Han’ın kapıkulu askeri olan Ali, padişahın düzenlediği Haçova Seferi’ne katılır. Sefere çıkarken eşi Rahime Hatun’un hamile olduğunu öğrenir. Rahime Hatun, ihtiyaç görmek için dışarı gittiğinde yayılan bir dedikodu ile recme uğrar. Hamile olarak ölen kadın defnedilir. Üç gün sonra gelen eşi, durumu öğrenir. Mezarı başına gittiğinde bebek sesini duyunca mezar açılır. Bebek mezarda doğmuştur. 3. Murat Han bebeği alır, adını Müeyyidzade Ahmet koyar. 1647 yılında Rahime Hatun’un gömülü olduğu yere Loğusa Hatun Türbesi yapılır.

1782 yılında yapılan Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası (Kalyoncu Kışlası), süreç içinde Bahri Hümayun (Deniz Er-Erbaş Eğitim Kışlası), Berri Hümayun (Deniz Subay/Astsubay Eğitim Kışlası), hem de T.C. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na hizmet vermiştir. 1838 yılında inşa edilen ve Osmanlı donanmasının lojistik ve mühimmat deposu olan yapı daha sonra Tekel ve İnhisar Deposu, Tekel’in özelleşmesinden sonra Tuz Deposu olarak kullanılmış; bugün özelleştirme kapsamında DDB Medina&Turgul Reklam Ajansı’na 49 yıllığına kiralanmıştır. Mahallemizde 1885 yılında faaliyete geçen Kasımpaşa Un Değirmeni, dönemin un ihtiyacını gideren ve 1996 yılına kadar işlevini devam ettiren un fabrikası da vardır.

Endüstri-kültür-emek mahallesi

Bedrettin Mahallesi’ne bakıldığında; Bizans’ın Pera’sı olan ziraat bahçeleri, Osmanlı’nın ilk yerleşkesi, endüstri-kültür-emek mahallesi olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı’nın gemi inşasında kullanılan Tersane-i Amire, İTÜ’nün temelini oluştururken, deniz tababetinin temeli de burada atılmıştır. Dinler ve mezhepler bileşkesi olan bir beldedir. Kadiri, Rufai, Sünni, Ermeni, Rum, Yahudi, Kıpti insan gruplarının bir arada yaşadığı sevgi ve emek mahallesidir.

Mahallemizde Dr. Tevfik Sağlam İlköğretim Okulu, Kasımpaşa Çok Programlı Lisesi, Ayşe Ege Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Beyoğlu Ticaret Meslek Lisesi hala işlevseldir.

Ev yıkmadı; mahalleyi yıktı!

Yapılan 1/5000 ve 1/1000’lik planlarda bu mahalle turizm, özelleştirme ve yenileme alanı olarak ilan edilmiştir. Mahallemiz, gelen her iktidar tarafından mutlaka bir yıkıma uğramıştır. 1950’lerde başlayan Aksaray-Şişli bulvar çalışmalarında mahalle ikiye bölünerek Tarlabaşı-Şişhane Bulvarı yapılmış, o çalışmalar sırasında konut ve çamlık alanlar yıkıma uğramıştır. Pangaltı-Harbiye aksında bulunan Ermeni ve Rum mezarlıkları yıkılarak yol düzenlemesi yapılırken oradan çıkan mezar taşları mahallemize atılmıştır. Bu olayı 1/1000 planlar askıya çıktığında öğrendik. Belediyenin sokak-cadde düzenlemeleri sırasında hafriyatlar alınırken bir lahit kapağı çıktı. Kazıları durdurarak sanat tarihi hocalarını davet ettik. İTÜ Sanat Tarihi öğretim görevlisi Elmon Hançer geldi. Üzerindeki yazıyı tercüme etti. Lahit sahibinin “Van, Ermeni kökenli Karaseferyan ailesinden Agop, Kanuni Sultan Süleyman’ın aşçısı olup Budapeşte Seferi sırasında hayatını kurtaran” kişi olduğu; Pangaltı Mezarlığı’nda gömülü olduğu; Taksim-Şişli bulvar çalışmaları sırasında buraya devşirildiği meydana çıktı.

Evet! Benim mahallem böyle bir mahalle… Koruma alanı sayılan mahallemiz şimdiye değin öyle korunmuş ki 1980’lerde Dalan zamanında yol genişletme çalışmaları sırasında son kalan çamlık dokusu da silinirken tarihi önemi olan yapıların bir kısmı daha yıkılmış. Kalan yapılar da ‘tarihi’ denilerek korunmuş(?). “Dokunmayın, tarihi alan” denmiş, ama 2011 yılında Beyoğlu Belediyesi ‘tarihi mahalle’ dediği mahallemizde yol çalışmaları yaparken “Mahalleyi yıkıyorsun Başkan!” dediğimizde “Nankörsünüz, ben mahallede ev mi yıktım?” dedi. Aslında söylediği doğruydu. Ev yıkmamıştı. Ama biz ona mahalleyi yıkıyorsun demiştik. 1453 yılında kurulmaya başlayan Osmanlı mahallesinde, Osmanlı’nın kırmızı renkli asfaltı icat ederek uyguladığını öğrenmiş olduk. Çünkü onun mahalle algısı sadece evdi. Ama bana göre mahalle; evdir, çeşmedir, camidir, ağaçtır, duvardır, okuldur, yaşanmışlıktır. Dokusu vardır, kokusu vardır. 2011 yılında İTÜ Mimari Restorasyon Bölümü Prof. Dr. Mimar Zeynep Ahumbay kürsüsünden Öğretim Görevlisi Yıldız Salman’ın liderliğinde kurulan atelyede tüm mahallenin rölevesi alınarak hâlihazır durumu tespit edilmiştir. %98’i özel mülkiyet olan evlerin zemin katlarında sarnıç su kuyularına rastlanmıştır. Binaların korunması, mülkiyet sahiplerince ana konstrüksüyonu bozmadan üstlerine rabis tel çekilerek sağlanmıştır. Yine TMMOB, MO ve ŞPO’nın düzenlediği Kent Düşleri Atelyesi 2011’de mahalle 146 kişilik çalışma grubunca araştırmaya tabi tutulmuş ve sonuçları dosyalanmıştır.

Tersane bugün can çekişiyor

İşte mahallemizin sınırları içinde bulunan Haliç Tersanesi de mahallemizin bir parçasıdır. 1983 yılına kadar önemli bir üretim merkeziydi. 1455 yılından bu yana 528 yıl hiç durmadan üretimde bulunan dünya endüstri ve kültür mirası bir doku. İçinde hala faal olan 3 atelyesi, 3 havuzu, 2 kızağı olan tersane bugün can çekişiyor. Çalıştığı günlerde 3500 nüfusa sahip olan tersane, ekonomik olarak mahalleye canlılık getiriyordu. Sosyal yaşam daha canlıydı. Tersanenin içinde Gemi Yapı Endüstri Meslek Lisesi vardı. 1983 yılında hepsi yok oldu. Kapatılma gerekçesi olarak “Atıklarla Haliç’i kirletmesi baş neden olarak gösterildi. Oysa Eminönü’ne yapılan ‘Baskül Köprü’nün tasarlandığı gibi çalışamaması nedeniyle ağır tonajlı gemilerin yapılamamasıydı. Oysa burası ufak tonajlı gemilerin, yatların yapıldığı bir merkez ve eğitim kurumu olabilirdi. Ve şu anda dahi aynı işlevi görecek kapasitede… Ama Aşık Veysel in dediği gibi “Koyun kuzuyla gezerdi, fikir başka başka olmasa…”

Bedrettin Mahallesi tümüyle yok oluyor

Mahallem olduğu için hep Bedrettin’ten bahsettim. Aslında Haliç’te var olan Cumhuriyet dönemi tersanelerinden Taşkızak ve Camialtı Tersaneleri’ne de aynı kapsam içinde aynı gözle bakılması gerekiyor. Buralarda yapılması planlanan ‘kentsel dönüşüm’ aslında muazzam bir ‘rantsal dönüşüm’. Bunu anlamak ve algılamak için herhangi bir yerden Haliç’e bakmayın. Haliç’ten sahillere bakın. Perşembe Pazarı, Bedrettin, Kasımpaşa, Hasköy, Sütlüce, Halıcıoğlu, Silahtar, Alibeyköy, Eyüp, Fener, Balat, Ayvansaray, Küçük Mustafapaşa, Cibali sahilleri tümüyle dönüşüm kapsamında. Yalnız buraları mı? Şişhane-Bedrettin yönünden baktığınızda 3. köprüyü, Kasımpaşa-Hasköy istikametinden baktığınızda Kuzey Ormanları’nı, Eyüp-Silahtar yönüne baktığınızda 3. hava limanını, Ayvansaray-Balat istikametine batkınızda Kanal İstanbul’u göreceksiniz. Mesela Bedrettin Mahallesi tümüyle yok oluyor. Onun yanındaki Çatma Mescit, Yahya Kahya, Sururi, Çukur, Yenişehir, Eskişehir mahalleleri Tarlabaşı planlarıyla bütünleşiyor. Hacı Ahmet, İstiklal, Piyalepaşa, Kaptanpaşa, Feriköy, Anadolu Kahvesi, Mahmut Şevketpaşa, Kadınlar Çeşmesi yani Piyalepaşa aksı olduğu gibi kentsel (rantsal) dönüşümün içinde. Haliç’e sahil olan Kadı Mehmet, Kulaksız, Hasbahçe, Keçecipiri, Halıcıoğlu, Sütlüce, Örnektepe, Okmeydanı da aynı akıbete uğruyor. En önemlisi de kentsel dönüşüm planlarını yapanlar, buradaki mülk sahiplerine sormadan rant hesaplarına göre yapıyor her şeyi. Bölgeye demografik açıdan baktığınızda düşük gelirli/asgari ücret ile çalışan işçi, küçük ölçekli atelye sahipleri, memur sınıf yapısında olduğu gözleniyor. Yani burada mülk sahibi olanların dahi yeni yapılanmada mülk sahibi olabilmesi mümkün değil. Şu anda kamusal alanlarda olan rantı izliyoruz. Henüz Afet Yasası uygulanmıyor. O uygulanmaya başladığında kıyamet için hepimiz kıyamda duracağız.

Haliç Tersanesi yat limanı oluyor; Kalyoncu Kışlası, AVM!

Yapılan 1/5000 ve 1/1000’lik planlarda mahallemiz “yenileme, özelleştirme ve turizm” alanı olarak ilan edildi. Yenileme kapsamında ilk hareket sokak isimlerinin değiştirilmesi ve numarataj çalışmaları oldu ve böylece bellek yitimine uğradı. 2011 yılında bu planlar kapsamında sokak taşları sökülerek bilinçsiz hafriyatlarla morfolojisi bozuldu. Ama daha evler yıkılmadı. 2011 yılında Beyoğlu Semt Dernekleri Platformu bünyesinde, Beyoğlu Planları’na itiraz ederek İdari Mahkeme’de dava açtık. 2013 yılında davayı kazandık. 6 ay süre verildi yeni planlar için. Anıtlar Yüksek Kurulu ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, bütün şehir ve ilçe belediyelerinden yeni plan hazırlamasını istedi. Bu konuda Anakent Belediyesi’nin yaptığı plan ortaya çıktı. Yeni planda Unkapanı (Atatürk) Köprüsü tamamen kaldırılıyor. Cezayirli Gazi Hasan Paşa parkı kaldırılıyor. Çünkü oraya üst geçit yaparak dalma-batma su altı tüneli bağlanacak. O tünelin diğer ucu Unkapanı’na bağlanacak. Haliyle Taksim-Aksaray bağlantısı, Bedrettin Mahallesi yok edilerek yeni bağlantı yolu yapılacak. Bir de mahalleye yapılacak olan Havaray projesi var. Şişhane-Kulaksız-Şark Kahvesi-Mecidiyeköy Havaray aksı… İşte bunun ilk durağı ise Bedrettin Mahallesi. Haliç Tersanesi yat limanı oluyor. Kalyoncu Kışlası AVM oluyor…

Bir an empati yapalım. Böyle bir belde İtalya, Fransa, Almanya gibi yerlerde olsaydı 561 yıldır yaşayan bu beldeyi ne yaparlardı? Buradaki kültür ve endüstri mirası (ki hala yaşıyor) acaba böyle çöküntü alanı haline mi getirilirdi? Rant uğruna birilerine peşkeş mi çekilirdi? Böyle alanlara ‘koruma planları mı’ yoksa ‘yenileme planları mı’ yapılırdı?

Tarihi mahalleler kültür mirası olarak korunmalı

İstanbul, 2010 yılı Kültür Başkenti oldu. İstanbul’da bu morfolojiyi bozarak nasıl bu unvana sahip çıkılacak? Biz teknolojiye ‘hayır’ demiyoruz. Elbette teknoloji olmalı. Modern yapılar, akıllı binalar, planlı kentler elbette olmalı. Ama bunun yanında tarihi dokular da korunmalı ve onlara sahip çıkılmalı. Bunun gibi yerler; yaşayan, kültür ve endüstri mirasları korunan yerler olmalı. Gelecek kuşaklara aktarılmalı. Çünkü biz ne tarihimizden ve ne de vatanımızdan asla utanmıyoruz.  Haliç Tersanesi; dünyanın yaşayan ikinci büyük tersanesi olarak üretime devem etmeli. Tarihi mahalleler kültür mirası olarak korunmalı.

Halkı yok sayarsanız bunun adı rantsal dönüşüm olur

Belki yazdıklarım konu dışı gibi algılanacaktır. Yapılan planlara bakıldığında pazıl/yapboz gibi bir yapılanma görülüyor. İhya ve restorasyonun nasıl yapıldığına iki örnek verecek olursak; Beyoğlu Belediye Binası yani 6. Daire restorasyon, Okçular Tekkesi de ihya olarak gösteriliyor. Onları gördüğümde ben kendimi şimendifer sanıyorum. Mahallenin içindeki Haliç Tersanesi mahalleden koparılamaz. O ve yukarıda saydığım diğer yapılarla mahalle bir anlam ve mana kazanır. Hepsini tek tek ayrıştırırsanız ve en önemlisi o mahallerde yaşayan halkı yok sayarsanız maalesef bunun adı kentsel dönüşüm değil rantsal dönüşüm olur.

 

 

 

 

http://www.yapi.com.tr/haberler/o-yasa-uygulandiginda-kiyamet-kopacak_119708.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!