Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.

Kerpiçe ‘Kültür Yoksunu’ Haksızlık

“Muhafazakâr”lıklarıyla gurur duyan siyasilerin, asıl “muhafaza” etmeleri gereken geleneksel mimari zenginliğimizi “suçlayarak dışlamaları” hazindir. Hem Başbakan’ın, hem de bir kamu kurumu olan TOKİ’nin “milli” sorumlulukları, “geleneksel mimari birikimlerimizi çağdaş teknolojiyle geliştirmek” değil midir? Ama bakın Erdoğan nasıl devam ediyor:

Cumhuriyet Gazetesi
Kerpiçe ‘Kültür Yoksunu’ Haksızlık

aşbakan, Elazığ depremi için, “Kerpiç yapılaşmanın bedeli ağır olmuştur” deyince, “ölümlerin nedeni” anlaşılmış oldu! “Anadolu’nun bin yıllardan gelen yapı kültürü...” TOKİ tüm binaların yerine “betonarme” evler yapılacağını belirtince de depreme karşı başlıca “önlem” açıklanmış oldu: “Anadolu’nun bin yıllardan gelen yapı kültürünü terk etmek!”

“Muhafazakâr”lıklarıyla gurur duyan siyasilerin, asıl “muhafaza” etmeleri gereken geleneksel mimari zenginliğimizi “suçlayarak dışlamaları” hazindir. Hem Başbakan’ın, hem de bir kamu kurumu olan TOKİ’nin “milli” sorumlulukları, “geleneksel mimari birikimlerimizi çağdaş teknolojiyle geliştirmek” değil midir? Ama bakın Erdoğan nasıl devam ediyor: “Kaybettiklerimizin nedeni bu bölgenin yerel mimari anlayışı, yani kerpiç yapılanmasıdır!..”

Oysa dünyanın en zengin “mimarlık tarihi” ülkesini yönetenlerin demesi gerekiyor ki; “yerel mimari anlayışımızı tekniğin ve bilimin katkılarıyla geliştiremediğimiz için bu acıları yaşıyoruz.” İnsanlığın en eski konut kültürüne sahip Anadolu’da en büyük “konut” üreticisi olan TOKİ de şunu söyleyemez miydi: “Yerel halk mimarileri, depreme karşı binlerce yılın deneyimini de barındırır; bu birikimi daha güvenilir kılacak yöntemlerle geleceğe aktaracağız...”

Uzmanlarımızı dinleyelim

Depreme dayanıklılık açısından “en iyi yapı malzemesi” kabul edilen kerpiç, 17 Ağustos depreminde “yıkılmayan” ve “öldürmeyen”ler arasındaydı... İTÜ’de yaklaşık 40 yıldır “modern kerpiç evler” üzerine çalışan Prof. Ruhi Kafesçioğlu, geleneksel mimarlık kültürümüzün çağdaş olanaklarla sürdürülmesine kutlanacak katkılarda bulunmaktadır. Elazığ depreminin ardından kerpicin suçlu gösterilmesine karşı diyor ki: “Toprak, su, kireç ve alçının karışımından oluşan Alker’le daha dayanıklı yapılar yapılabilir. Kerpiç evler doğru mühendislikle yapılırsa öldürmez. Bugün Amerika’dan İtalya’ya dünyanın dört bir yanında zenginler, bu evlerde oturmayı tercih ediyor.”

Son yıllarda “çağdaş kerpiç yapılar”ıyla dikkat çeken ve ödüller kazanan Antalyalı mimar Bayazıt Büyükyıldırım da şunları söylüyor: “Elazığ’daki yıkımın nedeni kerpiç değil cehalettir. 2 kata kadar kerpiç yapılar tekniğine uygun yapıldığında depreme daha dayanıklıdır; çünkü kerpiç, deprem yüklerini sündürerek söndürür, yok eder ve çok ‘daha az zarar’a neden olur.”

Dinar ve Adapazarı depremlerinde betonarmeler çökerken kerpiçlerin yaşam kurtardığını da anımsatan Büyükyıldırım şunları ekliyor: “Günümüzün yapı teknolojileri ve malzemeleri bazı özellikleriyle kerpiç malzeme teknolojisini aşamamıştır. Kerpiç gibi ‘çok yönlü sürdürülebilir’ başka hiçbir yapı malzemesi yoktur.”

Peki, Elazığ’ın Kovancılar ilçesine bağlı Kanatlı, Göçmeler, Demirci ve Okçular köylerindeki kerpiç yapılar “6 şiddetinde”ki bir sarsıntıya bile neden dayanamadı?

Yanıtını Mimarlar Odası Elazığ Şube Başkanı Mithat Coşkun’dan dinleyelim: “Yıkılanların tümü zemin açısından sorunlu yerlerde, sağlam olmayan, kayan bir zeminde inşa edilmiş. Bazılarının çatılarına sonradan, 60 cm’yi bulan toprak damlar ilave edilmiş; kerpici maalesef tekniğine uygun kullanmamışlar; bu ‘ilave ağırlık’lar çökmelerin de temel nedeni...”

Bu gözlemler 17 Ağustos depreminde yerle bir olan betonarme yapılara ait saptamalarla benzerlik göstermiyor mu? Tekniğine aykırı ve “cahilce” inşa edilen betonarme yapılar depremin felakete dönüşmesinde kerpiçten hiç de farklı durumda değiller. Yani asıl sorun, günümüzdeki “imar başıboşluğu”nda her tür yapının bilinçsiz ve bilgisiz inşa edilmesi...

Bunda da yine, imar düzenimizdeki teknik denetim eksikliği ve “yaptırımsız yasalar”ın büyük payı olduğunu yıllardır yazıp söylüyoruz ama hiçbir siyasal iktidar, -inşaat rantlarına kısıtlama gelmemesi için- depremin felakete dönüşmesini önleyecek bir imar disiplinini sağlamaya yanaşmıyor.

Felsefesi var

İşte bu gerçeklik içinde Bayazıt Büyükyıldırım şunları eklemeden edemiyor: “Hiçbir yapı malzemesi yoktur ki kerpiç gibi bir felsefi derinliği olsun… yine insan eliyle üretilmiş hiçbir yapı malzemesi yoktur ki, duyumuzla algılayabilelim...”

Evet...

Elazığ depreminde “katil” ilan edilen kerpiç, doğaldır, sağlıklıdır, nefes alır, nem dengesini korur; dahası ekonomiktir, kullanışlıdır, plastiktir, istediğiniz gibi işleyebilir, tamirat ve tadilat yapabilirsiniz…

Modern yapı malzemelerinden sıva, harç, bazı boyalar gibi pek çoğunu çıplak elle uygulayamazsınız, yakar… ama kerpiç tuğlasını da sıvasını da harcını da çıplak elle yapabilirsiniz, hiçbir zarar vermez; hatta mutluluk verir. Kerpiç yapı için özel, uzun, diplomalı bir eğitime, pek çok modern araç gerece, fabrikalara, büyük maliyetlere de gerek yoktur; başından sonuna ailecek, arkadaş ve dostlarla yapılabilir…

http://www.yapi.com.tr/haberler/kerpice-kultur-yoksunu-haksizlik_77704.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!