İspanya'da 218 Kişinin Hayatını...
Karadeniz'de Rant, Felaketi Doğuruyor
Trabzon'da Taşkın ve Heyelanlar...
Sivas'ta Sel; 20 Evi Su Bastı
Tünel Çalışmasından Çıkan...
Giresun'da Sel; Bir Ev Yan Yattı
Dere Yataklarındaki Kirlilik...
Batman'da Sel Felaketi
Terme Çayı, Sel ve Taşkınları...
Doğu Karadeniz’de Haziran...
KGM Sel Afetiyle Mücadele...
Samsun'da Sel Dolayısıyla...
Karadeniz'de Kışın da Sel...
Kuraklık Sonrası Ani Yağış ve Sel Riski
Bozkurt'ta Sel Felaketinin...
Rize'deki Sel Bölgeleri için...
Karadeniz'de Sel Mevsimi
Karadeniz Bölgesi'nde yaz mevsiminde yaşanan yoğun yağışlar, dere yataklarındaki yapılaşmayla afete dönüşebiliyor. Can ve mal kayıplarına neden olan sel riski, iklim değişikliği etkisi ile artıyor.
Karadeniz Bölgesi'nde son yıllarda yaz mevsiminde sıklıkla yaşanan sel afetlerinin bu yıl da yaşanmasından endişe ediliyor. Yaz aylarında buharlaşmanın artmasıyla ani şekilde gerçekleşen yoğun ve lokal yağışların oluşturduğu taşkın, sel baskınları ve heyelanlara karşın gerekli önlemlerin alınması isteniyor. Gazete Duvar’dan Fatih Saygın’ın haberine göre; Türkiye'nin en çok yağış alan bölgesi Karadeniz, yaz aylarında sel felaketleri ile gündeme geliyor. İklim değişikliği, plansız yapılaşma, akarsu yataklarının daraltılması ve değiştirilmesi gibi sebeplerle son yıllarda sayısı gittikçe artan sel ve heyelanlar, bölgede neredeyse her yıl can ve mal kayıplarına sebep oluyor. Son büyük felaket Bozkurt'ta yaşandı Yakın zamanda ise en büyük felaket, Orta Karadeniz'de yaşandı. 2021 yılında Kastamonu'nun Bozkurt ilçesi ile Sinop ve Bartın'da meydana gelen sel felaketinde 97 kişi yaşamını yitirdi. 'Deniz suyu ısınınca buharlaşma etkisiyle ani yağışlar oluşuyor' Karadeniz'de genellikle orografik yağış yaşandığını belirten Erüz, batıdan ve kuzeyden gelen hava akımlarının denizden aldığı nem ile güneye geçerken dağlara çarpıp yükselmesi ve soğumasıyla oluştuğunu belirtti. Oragrafik yağışların Karadeniz'in karakteristik bir özelliği olduğunu ifade eden Erüz, bunun bölgenin her daim yeşil olmasını sağladığı gibi ani oluşması sebebiyle sel ve taşkın riski de taşıdığını söyledi. Deniz suyu sıcaklığının 20 dereceyi geçtiğinde buharlaşmanın artarak atmosfere karıştığını, yoğunlaşan havanın yüksek yağış bırakma potansiyeline ulaştığını belirten Erüz, "Bu şekilde yoğunlaşan bulutlar da hızlı hareket eden hava akımlarıyla birlikte her yere eşit miktarda yağış bırakmak yerine belli bölgelerde ani yağışlar bırakabilir. Metrekareye düşen yağış miktarı da belli miktarın üstüne çıktığında toprak bu suyu tutamaz ve sel, su baskınları ve heyelanlar meydana getirir." dedi. Bölgenin karakteristik özellikleri sebebiyle yüzlerce yıldır seller ve heyelanlar meydana geldiğini belirten Erüz, "Ancak şunu anlamamız gerekiyor. Yağmurun fazla yağması sel değildir. Doğada olan olaylar doğal olaylardır. Onu afete çeviren ise insan eliyle yapılanlardır." ifadelerini kullandı. 'Risk haritaları dikkate alınmıyor' 'Risk haritaları iklim değişikliği etkisiyle yetersiz kalıyor' Devlet Su İşleri'nin (DSİ) geçmişte yaşanan seller ve taşkınları dikkate alarak hazırladığı Q-500 haritalarını iklim değişikliğinin etkisiyle hesaplamalarda yetersiz kalabildiğine dikkat çeken Kasımoğlu, riskli bulunmayan vadilerin de iklim değişikliği etkisiyle tehdit altında olabileceğini belirtti. Kasımoğlu, "1990 yılında Akçaabat'taki Söğütlü Vadisi ve merkezdeki Değirmendere taşmıştı. Aradan geçen 34 yılda bir şey yaşanmadı diye bu bölgelerde yapılaşmayı artırırsak iklim değişikliği ile beraber bu afeti tekrar yaşarız. Taşkın meselesi aslında depremden çok farklı değil. Deprem ülkesi olduğumuzu biliyoruz, hazırlıklı olmamız gerektiğini söylüyoruz fakat bunları yapmıyoruz. Aynı şekilde taşkınlar için de gerekli önlemleri almıyoruz." dedi. Haberin tamamına linkten ulaşılabilir. |