Kıyının Betonlaşmasına Mahkeme...
Artvin’in Derelerini Toprağa Gömecekler
Dere Yatağına Yapılan Otobüs...
Dere Yatağına Yapılan Otogarın...
Dere Yatağına Tesis Üstüne...
Evler Yine Dere Yatağına mı Yapılacak?
Dere Yataklarında Bin 950...
Dere Yatağında Yapılaşmayı Kim Önerdi?
Trabzon’da Hükümet Konağı,...
İstanbul’un Dereleri Betonla Kapatıldı
İstanbul’da yapılaşmaya açılan dereler, ciddi risk barındırıyor. Uzmanlara göre megakentin birçok ilçesinde dere üzerinde yapılaşma mevcut.
Yaşanan her sel felaketi ‘doğal afet’ diye geçiştirilse de her yağışta düzensiz ve plansız kentleşme gözler önüne seriliyor. Planlı konut ihtiyacının karşılanmaması dere yataklarına baskıları artırıyor. Her sel felaketinde gözler müdahalelerin yapıldığı dere yataklarına çevriliyor. Çünkü bu yatakların daraltılıp yapılaşmaya açılmasıyla yağışlar felakete dönüşüyor, can kaybıyla sonuçlanıyor. BirGün’den Dilara Şimşek’in haberine göre; 18 milyon kişinin yaşadığı İstanbul’da da dere yataklarının üzerinde yükselen yapılar olası bir felakete zemin hazırlar nitelikte. Megakentte 8-12 Eylül 2009 tarihleri arasında yaşanan sel felaketi, en fazla can kaybının yaşandığı sel felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçti. İstanbul’un Avrupa Yakası’nda yer alan Ayamama Deresi’nin taşması sonucu 31 kişi hayatını kaybetti, 3 bin 816 konut ve bin 490 işyeri zarar gördü. 150 milyon avroluk maddi kayba neden olan selden en çok zararı dere yataklarının yakınındaki fabrika, otoyol, köprü gibi yapılarla birlikte dere yatağının yakınına kurulan yerleşim yerleri gördü. 2004-2009 yılı arasında dere ıslahına 816 milyon TL; dere ıslahı kamulaştırma için ise 181 milyon 812 bin TL harcandı. Dünya Bankası’ndan da alınan 322 milyon 150 bin dolar kredinin, 200 milyon TL’lik kısmıyla 19 derenin ıslahı gerçekleştirileceği vaat edildi ancak sözler tutulmadı. Kentte 2009’da meydana gelen sel felaketinin ardından 24 Aralık 2010’da Kadir Topbaş’ın katılımıyla aralarında Kurbağalıdere’nin de olduğu 7 büyük dereyi ıslah çalışmalarının temel atma töreni yapıldı ve 7 büyük derenin 2011 yılının sonuna kadar ıslah edilmesi hedefi konuldu. Ancak İSKİ’nin 2014 faaliyet raporunda Kurbağalıdere’nin Devlet Malzeme Ofisi-Kalamış arasındaki 2 bin 900 metrelik kısmın sadece yüzde 34’ü ıslah edildi. Uzmanlara göre ise birçok ilçesi dere üzerinde yapılaşan megakentte ciddi bir risk mevcut. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün, megakentte yaklaşık 168 tane dere olduğunu; yüzde 36’sının doğallığını koruduğunu ancak yüzde 64’ünün ise çeşitli müdahalelere uğradığını söylüyor: “Yıllar itibarıyla mühendislik anlamında derelerin belirli kesitleri alındı, bir kısmının varlığı kaybettirildi. Ortaköy, Ihlamurdere, Bayrampaşa gibi kent merkezindeki çoğu dere, yolların altında kaldı. İstanbul gibi özellikle yoğun göç almış ve büyük oranda kaçak yapılaşmış bir kentte dere vadilerinin boşaltılması o yerlerin yapılaşmaya açılmaması, yapılaşan yerlerin tekrar kamulaştırılarak temizlenmesi gerekiyor. Çok ciddi risk taşıyorlar.” ÇMO İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan ise 1950’li yıllardan itibaren megakentin derelerine ciddi baskı oluştuğunu aktardı. O yıllardan bu zamana kadar İstanbul’un tüm ekosistemlerinin artan nüfustan ve yapılaşmadan nasibini aldığını kaydeden Kayan, şöyle konuştu: “1950’li yıllardaki imar hareketleri derelerin doğal yapısını etkilemiş fiziki yapısını değiştirerek zaman içerisinde kaybetmesine neden oldu. En çok tahribatı yaşayan kısım Marmara Havzası’na dökülen dereler. Geçtiğimiz yıllara kadar oralarda yapılaşma, tahribat olmadığı için dereler kısmen doğal yapılarını koruyabiliyordu ama şimdi mega projeler yani 3. havalimanı 3. köprü bağlantı yolları, Kanal İstanbul’la birlikte Karadeniz’e dökülen derelerin tahrip olması kaçınılmaz.” TMMOB Peyzaj Mimarları Odası eski başkanı Dr. Hülya Dinç’in 2015 yılında hazırladığı ‘İstanbul Derelerinin Fiziki Değişimi’ başlıklı doktora tezine göre ‘mega projeler’ ve koruma aleyhine değişen mevzuatlar doğal yaşam alanlarını tehlikeye soktu. Araştırmada İstanbul’un dereleriyle ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Derelerin denize açıldığı yerlerde oluşturduğu mansap bölgesi doğası gereği denize girilen kumsal alan ve küçük balıkçı teknelerin sığındığı koydur. Geçmişte bu alanlar kentin denize girilen plaj alanlarıydı. Bugün mansap bölgeleri yerleşim alanlarında kalmış ve kıyıların doldurulmasıyla koy ve kumsal özelliğini kaybetmiştir. Kent içerisinde kalan derelerin çoğu denize, göle, Haliç’e, taş ve betonarme malzeme ile açık ya da kapalı kanal kesit olarak bağlanmaktadır. Membaları ise geçmişte açık alan, orman alanı, tarım alanı, su havza alanında yer alırken günümüzde çoğu yerleşim dokusu içerisinde kalmıştır.” Haberin tamamına linkten ulaşılabilir. |