strong>Milliyet’ten Zeynep Miraç’a verdiğiniz söyleşide “BJK Plaza ‘Elim kırılsaydı’ dediğim bir karardır” demiştiniz. Engellemek istediğiniz başka süreçler de oldu mu?
O konuşma, Koruma Kurulu’na dayanılarak yapılmış olarak algılandı, ama o proje belediyedeyken bize gelmişti. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, çünkü plan vardı, imar hakları vardı. Benden evvel imar haklarına göre projeyi geliştirmişlerdi.
Ve imzaladınız.
İmzaladım, evet. Ama projeyi tüm yetkililer imzaladı. O bir formalitedir, ama doğru değildi. Düşünün, Akaretler’in ortasındaki boşluk yeşil alan plana işlenerek oraya inşaat izni verilmiş. Sonra “Ben bunu artık kabul etmiyorum” diyemezdim. Ama o uzun bir tek bloktu, iki bloka indirttik ve yapıların yüksekliği yarı yarıya indi.
‘Verdiğim kararların çoğunun doğru olduğunu zannetmiyorum’
Bugünden geriye baktığınızda aklınıza takılan başka kararlarınız da oluyor mu?
1987’den itibaren yalnız İstanbul’da değil, Bursa’da, Ankara’da da koruma kurullarında üyelik, başkanlık yaptım. Size günde en az 20-25 dosya gelir. İnsanlar tabii ki hatalar yapar. Sonrasında “keşke” dediklerim de olmuştur, ama memnuniyetle ifade edebilirim, aklımda kalan bir tek BJK Plaza. Binlerce imza attım, bazılarını atlamış da olabilirim, ama bu imzaları tek başıma atmadım. Arkadaşım Gündüz Vassaf’la bir gün vapurda konuşurken “Belediyede çalışmaktan çok şey öğrendim, ama verdiğim kararların çoğunlukla doğru olduğunu zannetmiyorum” dedim. “Niye aldın o zaman kararları” dedi. “Çünkü benim önüme gelen şeyler zaten başlamış, hepsi de yanlış başlamış. Ben en az yanlışı yapmak için uğraştım” diye cevap verdiğimi anımsıyorum.
‘Bir caddeye iki kurulun bakması saçma sapan bir sistem’
Bir örnekle girelim; İnci pastanesinin de olduğu Serkil Doryan (Cercle d'Orient) binasındaki Emek Sineması önce Koruma, ardından Yenileme Kurulu’na geçti. Sizin de rahatsız olduğunuzu daha önce dile getirdiğiniz yasalardan bir tanesi Koruma Kurulu ve Yenileme Kurulu’nun kesişim noktaları. Açıklayabilir misiniz, hangi bölgenin Yenileme, hangisinin Koruma Kurulu denetiminde olduğunu belirleyen kriterler ne?
Hiçbir kriteri yok. Bana sorarsanız, aynı caddenin a köşesine Yenileme Kurulu’nun, b binasına Koruma Kurulu’nun bakması saçma sapan bir sistem. Belediye, “Buraları yenileme alanları” diyerek sınırlarını tespit ediyor, imar adalarını birleştiriyor ve “Burada bir proje yapacağım” diyor.
Örneğin, Koruma Kurulu’nda olan Ağa Camii de Yenileme Kurulu’na bırakılabilir miydi?
Bırakılabilirdi ama bırakılmamış.
Serkil Doryan hakkında iki farklı tez var; 1- Yıkılıp yeniden yapılacak, 2- Restore edilecek. Hangisinin işleme konulacağını biliyor musunuz?
2863 sayılı kanunda mealen diyor ki, "Bu tür binalar restore edilebilir, ilaveler yapılabilir ama olduğu yerde kalması lazım."
‘Kent belleği için kültürel varlıklar soyut olarak da tescillenmeli’
Emek Sineması’nın yukarıya taşınması yasal olarak mümkün değil mi?
Bu literatürde yok. Ama bir binanın altına girilebilir veya üstüne kat ilavesi yapılabilir. Emek sineması toplumun yapının zemin katında buluştuğu bir yer. Ben bu açıdan eleştiriyorum. Ayrıca, bu bina varsa, yıkıp aynısını yapmak yerine sağlamlaştırılabilir. Sinemanın tavanındaki tual üzerinde resimler sökülüp yukarı taşınmasından bahsediliyor. Onlar tahrip olur mu, olmaz mı düşünülmesi gereken diğer sorunlar bunlar. Bu konuda yasada atlanılan bir nokta var. İnci Pastanesi, benim bütün çocukluğumda önünden geçtiğim bir yer. Oradan geçerken anneme “Hadi şuradan profiterol alalım” dediğim bir yer. Ve şimdiye kadar ne zaman önünden geçsem uğramışımdır. Bu kent belleğinin bir yansımasıdır. Bu kent belleğinin canlı tutulması için restorasyon sonrasında İnci Pastanesi’nin yeniden orada açılması gerekiyor. Peki restorasyon sonrasında İnci’nin sahibi Musa Ateş binanın sahibinin talep edeceği parayı nasıl ödeyecek? "Ben o kadar kira ödeyemem" derse ne yapacaksınız?
Kamulaştırma yoluna mı işaret ediyorsunuz?
Aynen. Devlet, o binayı somut değil de, soyut kültür varlığı olarak değerlendirir ve tescil ederse, kira örneğin, 10 bin liraysa Musa Ateş de 3 bin verebiliyorsa, devlet "7 binini ben veriyorum” demeli. Bunun için bir yasa çıkması gerekiyor. Çözüm orayı soyut olarak da tescil ettirebilmemizden geçiyor. İnci Pastanesi'ni yaşatmak istiyorsam, hem binayı, hem de Musa Ateş'i yaşatacağım. Bina sahibiyle anlaşabilmeleri için de devlet araya girecek. Aksi takdirde daha önce de yazdığım gibi, “böyle giderse ne Vefa Bozacısı, ne Muhiddin Hacı Bekir, ne de Beyoğlu kalır.”
|