Mimarlık ve Hukuk
'Yarının Tarihi Eseri' Kadir...
İstanbul’daki Osmanlı Mimari...
Çamlıca Camii’nin Temelleri Atıldı
"Yelkenimizdeki Rüzgarı Çaldırdık,...
Çamlıca Tepesi TV ve Radyo...
Çamlıca Camisi'nin Altına...
“İstanbul Yağ Lekesi Büyüyor”
Kent Ne Tarafa Düşer, Mimarlık...
"Büyükada'da Cami Talebi Yok"
Erdoğan Çamlıca Camisi'ni...
Günay'dan "Çamlıca’ya Ak Mescit...
Göztepe Parkına Cami için Onay Çıktı
Çamlıca Camisi Proje Yarışması'nın...
Çamlıca Tepesine Yapılacak...
Çamlıca'ya Cami için Başvurular...
SMD'lerden Çamlıca Yarışması...
"Çamlıca Tepesi Hiçbir Gerekçe...
Çamlıca Tepesi’ne Bir Cami...
Çamlıca Tepesi’ne Dev Cami...
"Bir Dolu Çamlıca Camisi var İstanbul’da..."
Çamlıca Camisi yarışmasında dernek tarafından yapılması için tercih edilen proje geniş yankı bularak tartışılıyor… Korhan Gümüş, Ersen Gürsel, Doğan Hasol, Doğan Kuban, Bülent Özer ve Doğan Tekeli'den aldığımız görüşler yalnızca camiye ilişkin değil Çamlıca’da cami yapılması fikri ve bunun yaşama geçirilmesi sürecindeki sorunlara işaret ediyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “İstanbul’un her yerinden görülecek” tanımlaması ile ilk kez ortaya atılan Çamlıca Tepesi’ne dev bir cami yapma projesi ilk günden başlayarak yoğun tartışmalara konu oldu. Proje Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından “böyle bir proje yok” açıklaması ile yalanlanmıştı. Daha sonra Çamlıca Tepesi’ne yapılacak caminin projesini hazırlamak üzere Kahramanmaraş Belediyesi İmar Müdürü Hacı Mehmet Güner’in Başbakan tarafından görevlendirildiğine ilişkin haberler yer almıştı. Son olarak caminin yapımı için İstanbul Cami ve Eğitim Kültür Hizmet Birimleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nce bir proje yarışması düzenlenmişti. Osmanlı Türk mimarisi üslubunu yansıtacak 30.000 kişilik cami için 62 çizim derneğe teslim edildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman’ın başkanlığını yaptığı ve çoğunluğu TOKİ mimarlarından oluşan 7 kişilik jürinin birinciliğe değer bir proje bulamadığı açıklandı. İki proje ikinciliğe layık görülürken proje sahipleri toplam 225 bin lira para ödülü kazandı. Birincilik ödülü olan 300 bin lira para ödülü sahipsiz kalırken iki projeye de üçüncülük ödülü verildi. Sonuçların kamuoyuna açıklanmasının ardından da dernek yönetimi dereceye giren projeler arasından Hayriye Gül Totu ve Bahar Mızrak’ın çizimini yaptığı proje uygulanmak üzere seçti.
Çamlıca Camisi yarışmasında dernek tarafından yapılması için tercih edilen proje hem basında hem de mimarlık camiasında geniş yankı bularak tartışılıyor… Biz de mimarlara (Korhan Gümüş, Doğan Hasol, Doğan Tekeli, Doğan Kuban, Ersen Gürsel, Bülent Özer), bu projeyle ilgili görüşlerini sorduk. Yalnızca camiye ilişkin değil Çamlıca’da cami yapılması fikri ve bu fikrin yaşama geçirilmesi sürecine ilişkin sorunlara işaret eden yorumlarında şunlara değindiler: Korhan Gümüş: “Bu tip ürünler ancak sıradan, anonim süreçlerle ortaya çıkar. Böyle yarışmacı bir ortamda bu projenin fotokopi çekmekten bir farkı yok. Zaten illüstrasyonda da gözüküyor, çevre düzeniyle vs. aslından daha ilkel temsil edilmiş. Keşke fotokopisini çekselerdi, bugün çok gelişmiş fotokopi teknikleri var. O tekniklerle yapsalar belki daha mükemmel olabilir. Bunu bir de proje diye sunmaları bence anlamsız. Aynısını fotokopi çeksinler, ondan sonra da biz bunu yapıyoruz desinler, aynısını da yapsınlar. O zaman şapkamızı çıkaralım. Çünkü taklit etmek dünyanın en zor işidir. Taklit yapmak imkânsız bir şeydir aslında. Çünkü içinde bulunduğu özgün üretim koşullarını yaratamayacakları için, taklit her zaman, “ben bir yalandan ibaretim” diye söyler. Bu yarışma Türkiye’nin geleceğiyle ilgili çok önemli bir göstergedir. Belki de Ayasofya’dan daha fazla konuşulacak çünkü bir modernleşme problemi ile karşı karşıya Türkiye. Modernleşmenin bütün normlarını, üst sınıfın dayattığı ayrıcalıklar olarak kavradı bugünkü yönetim. Siyasi tarihini bunun üstüne inşa etti. Yani modernler; zenginlerdir, üst sınıflardır. Batılılardır. Batılılaşma dediler bir kere bu olaya. Yani modernitenin kendi problemini bir stil problemine indirgediler. Batılı yaşam tarzı… Camiye benzemeyen camiler yapmak isteyen birtakım uçuk insanlar… “Bunlar zaten Avrupalı, kiliseye benzetiyorlar camileri” diye baktılar. Onun için burada zaten sınıfsal bir çelişki var. İkinci ödüle değer görülen öteki proje modern olarak sunuluyor… Bu da çevir kazı yanmasın usulü… Modernlik böyle bir ikilem değildir, bir stil değildir. Bir tane geleneksel olan var. Bir de modern olan var, onun hakkını da yemeyelim, ona da yaşama hakkı tanıyoruz. Böyle bir şey olamaz. Modernlik tam da bu meseleyi sorgulamak demektir. Yani mimarlar bir sabah uyanıp yeni bir mimarlık yaratmaya karar vermiş değiller. “geleneksel form budur” diye bize dayatan bir yaklaşım var. Bu bir yolsuzluktur her şeyden önce. Ancak bu meselenin bu şekilde gündeme gelmesi, modernleşme sürecinin kendi içindeki bir yalanı, kendi içindeki bir sorunu ortaya koyduğu için anlamlı. Çünkü modernliği de Türkiye’de bir elit, farklı bir yaşama biçimi olarak sunuyor topluma. Zaten Tarihi Yarımada’da koruma diye yapılan şeylerin çoğu aslında Çamlıca Camisi’dir. Süleymaniye’de yapılan, Nevşehirli İbrahim Paşa kompleksindeki, İBB’nin karşısındaki bina, Çamlıca Camisi’dir. Şu anda ihya diye yapılan bir dolu Çamlıca Camisi var İstanbul’da. Dolayısıyla Çamlıca Camisi de iktidar alanının temsilidir, en görünür hale getirilmesi, en tepe noktası…” Ersen Gürsel: “Bu kentin her mekânı aynı değerde değildir. Çamlıca, İstanbul’un doğal ve kültürel mirasıdır; Çamlıca’ya cami yapılıp yapılamayacağı sosyal bir konudur ve planlama ile ilişkilidir. Çamlıca tepesine nasıl bir cami yapılabilir sorusu, kamuoyunu yanıltmak ve yönlendirmek için açılmış bir tartışmadır. İster herkesin katılımına açık bir yarışma, ister tercihli mimar olsun, bu projelerin hiçbirine bu kentte yaşayan bir mimar olarak katılmam mümkün değil. Aklıma, bu kentin bir belediye başkanı var mı ve bu belediye başkanı kime karşı sorumlu sorusu geliyor. Bu kente karşı mı, yoksa başka üst organlara karşı mı sorumlu, esasında bu, kentin geleceğini belirleyecek en önemli konulardan biri. Seçilen projeye gelirsek; mimarlık eğitimi almakla mimar olunmaz. Sinan’ın eserlerini taklit etme becerisini dahi gösteremeyen mimarların projesine ne söylenebilir ki? Bugüne kadar, kentin kültürel ve tarihi mirasına karşı bu derece bir tahribat yapılmamıştır. Jüri çok önemlidir. Jüri müessesesi yalnızca proje seçmekle değil, şartnamenin hazırlanmasından binanın inşaatına kadar sorumluluk taşıyan, özel yetkilerle donatılmış bir yapıdır. Eğer işveren baskısı varsa, jüri olmaktan çıkar. Terk etme becerisini ve ahlakını da göstermeleri gerekir. Burada etik bir davranış sözkonusudur. Jüri diyor ki; “seçemedik” bu olabilir. Ama, “Değerlendirmeyi işverene bıraktık” denemez. 50 yıl önce mimarlık okullarında cami projesi tasarımları vardı; öğrenci projesi olarak verilirdi. 50 yıl önce çok daha modern camiler tasarlanırdı, unutuldu. Sinan’ın taklitlerini yapıyoruz. Çok da büyük günah işliyoruz; bir miras nasıl böylesine tüketilebilir? Sanki mimari mirasımıza karşı bir yarış içindeymişiz gibi geliyor bana”.
|
-
Bu projeyeyi yapan mestaklaşlarım bu camiyi yaparken kendilerine şu soruları sordular mı acaba cok merak ediyorum. Hangi yüzyılda yaşıyoruz?İlla da bir cami yapılması gerekiyorsa aynı cami hem türk mimarisini yansıtıp hem çağımıza uygun modern yöntemlerle yapılamazmı idi?Madem eski usullerle de yapilabilinecek bir cami inşaa edecektik teknolojinin artık gelişmesinin ne anlamı kaldı.Hala muhteşem yüzyıl döneminde sanıyorlar kendilerini galiba hoş o dönem de yaşasalardı onu da yapamazlardi çünkü önce taklit edilecek başka bir cami bulmaları gerekirdi kendilerine. YANITLA
-
Böyle bir yapının 20.yy da yapılması, başta mimar Sinan olmak üzere ,çağında devrim yapmış mimarların kemiklerini sızlatır düşüncesindeyim. Artık kopya mimarileri bırakıp ,kendi kimliğimizi de yansıtan özgün yapıtlar yükseltmeye başlamalıyız.Diğer projelerin çoğu, bu kazanan projeden daha özgün .Bir ülkenin gelişme göstermesi ,mimarisine de yansır.oysa ki yansıyan şey,bizim hala kopyalama safhasında olduğumuzu gösteriyor. YANITLA
-
bırakın mimariyi , basit bir ahır yaparken bile eski medeniyetin taşlarını kullanan bir geleneğin mimaride özgünlüğe ulaşması için kaç bin yıla ihtiyaç var? önce buna yanıt bulalım. sokaklara çıkıp yürürsek gördüğümüz her detay bize herşeyi anlatıyor. beni şaşırtan hiçbir şey yok. YANITLA
-
Yil 2012, yeni yapılan cami mimarisine bir bakin. Yarıştığı hangi cami acaba? Bunu yapan mimarlar kim oluyorlar ki ya da kendilerinde nasil bir özgüven var ki İstanbul gibi tarihi kimliği oturmuş bir şehrin siluetiyle bu denli oynama hakkını kendilerinde buluyorlar. İstanbul gibi bir şehirde yapılacak olan cami bu kadar iddalı olmak yerine kendini saklayacak yer aramalı. YANITLA
-
Bence şehrin silüeti olacak böyle bir yapının çok daha büyük ölçekte projelendirilmesi gerekiyor. Aksi taktirde İstanbul içerisinde yer alan ve her zaman yerilen plansız kentleşme örneği gecekondulardan bir farkı kalmaz. YANITLA