EM>“İstanbul’da neler oluyor haberiniz var mı? Haliç’e boynuzlu köprü
inşa ediliyor. Tarihi tescilli binalar yıkılıyor. İstanbul, yapılan mimari
müdahaleler ile sahne dekoruna dönüştürülüyor. Osmanlı sivil mimarisinin eşsiz
örneği olan ahşap yapılar yok ediliyor. Süleymaniye, Sulukule, Tarlabaşı, Fener,
Balat, Ayvansaray, Sultanahmet gibi tarihi semtler yıkılıp yeniden inşa edilmek
isteniyor. Milyonlarca insan mülkiyet haklarından vazgeçirilerek semtlerinden ve
mahallelerinden tahliye ediliyor... Kentimize sahip çıkalım”
Yukarıdaki yazı, İstanbul S.O.S’in dün akşam (21
Temmuz) Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde
gerçekleştirdiği toplantıda dağıttığı broşürden alınma. İşaret edilen yıkım,
dönüşüm, inşa ve tahliye süreçleri daha öncesine dayansa da
UNESCO’nun 1 Haziran 2010 tarihli Dünya Mirası Komitesi
Taslak Kararı’nda başta Haliç Metro Geçiş Köprüsü
olmak üzere Dünya Mirası alanlarında ve çevresindeki olumsuz gelişmeler
nedeniyle Dünya Mirası Listesi’nden çıkarılabileceği ifadesinin yer alması, bu
konuları yeniden gündeme taşıdı. İstanbul S.O.S hareketi İstanbul’da, artık
UNESCO tarafından da açık bir biçimde dile getirilmiş olan olumsuz sürece karşı
“acil eylem”e geçme, kente sahip çıkma çağrısı ile düzenlediği toplantıda, Prof.
Dr. Zeynep Ahunbay, TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi
Başkanı Prof. Dr. Deniz İncedayı, Doç. Dr. İclal
Dinçer ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı
Tayfun Kahraman konuşmacı olarak katıldı.
“Sevgi
ilgi yaratır”
İstanbul S.O.S adına toplantıyı, psikanalist ve
sosyolog Erich Fromm’un “sevgi ilgi yaratır” sözü ile açan
Hande Karaca’nın ardından söz alan Prof. Dr. Zeynep
Ahunbay, Dünya Mirası hakkında bilgi verdikten sonra UNESCO’nun bu
konudaki uyarılarının 2005 yılından beri sürdüğüne değindi ve daha önce 2009
yılında da listeden çıkarılmanın gündeme geldiğini fakat STK’ların çabaları
sayesinde bunun gerçekleşmediğini hatırlattı. Ahunbay, Türkiye’nin 2010’da kendi
aldığı önlemlere ve yaptığı çalışmalara ilişkin UNESCO’ya ilettiği raporun
yeterli bulunmadığını belirterek süreci özetledi.
Dünya Mirası
kavramı fiziksel çevre ile sınırlı değildir
Ardından söz
alan Prof. Dr. Deniz İncedayı ise konuşmasının başlangıcında
İstanbul S.O.S adı altında doğan bu hareketin yalnızca Dünya Mirası Listesi’nden
çıkarılma konusu özelinde değil İstanbul ile ilgili diğer kentsel süreçlerde de
kentlinin sesini duyuracağını ve bu bakımdan önem taşıdığını düşündüğünü
belirtti. İncedayı, “dünya mirası” kavramının sınırların
ötesinde tüm ülkelerin sorumlu olduğu evrensel değerlere işaret ettiğini ve bu
kavramın bir müze objesi değil yaşayan bir değer olarak algılanması gerektiğine
değindi. Bu bağlamda UNESCO’nun yalnızca fiziksel korumanın başarısına
bakmadığını, alandaki sosyal ve yönetsel ilişkilerin gelişmişliğine, kentsel
süreçlerin çoğulcu biçimde işletilmesine önem verdiğini vurgulayan İncedayı, bu
bağlamda dünya Mirası için İstanbul’da Alan Yönetim Planı
hazırlamasına karşın bunun işletilemediğine bu sırada olumsuz yapılaşmanın
sürdüğüne bütüncül bir planlama yaklaşımının var olmadığına dikkat
çekti.
5366 sayılı Kentsel Yenileme Yasası “yıkıp yenileme”
amaçlıdır
Konuşmasında
5366 sayılı Kentsel Yenileme Yasası ve sorunlarına değinen Doç.
Dr. İclal Dinçer ise yasanın tam anlamıyla bir “yıkıp
yenileme” yasası olduğuna vurgu yaptı. Dinçer’in aktardığına göre
yenileme alanların en büyükleri Fatih ve Eminönü yenileme
alanları, projesi onaylanmış olanlar ise Sulukule, Fener ve
Balat yenileme projeleri. Dinçer’e göre yasanın yenileme alanlarının
belirlenmesinde bilimsel kriterlerden uzak, ilçe belediyeleri inisiyatifinde bir
süreç izleniyor ve son onayın Bakanlar Kurulu tarafından verilmesi karara
itirazı zorlaştırıyor. Yalnızca fiziksel yenilemeyi öngören yasa, var olan
kullanıcıların ve mülk sahiplerinin tasfiyesini kolaylaştıran bir zorla el koyma
sürecine olanak veriyor. Sonuç olarak yasa, özel sektör için rant potansiyeli
taşıyan alanları, mevcut -çoğunluk düşük gelirli- sahiplerinden alarak hızlı bir
soylulaştırmayı amaçlıyor.
Bütün Tarihi Yarımada
“Sultanahmetleştiriliyor”
Toplantıda söz
alan bir diğer konuşmacı TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı
Tayfun Kahraman ise konuşmasına UNESCO’nun İstanbullular olarak
bizim yapmamız gerekeni yaparak yönetimi yanlış uygulamalarından dolayı
uyardığını, UNESCO’nun bir yaptırım yetkisi olmasa da bunun İstanbulluları
harekete geçirmesi gerektiğini belirterek başladı. Menderes döneminde başlayan
yıkım sürecinin şimdi “post-modern” biçimini yaşadıklarını
söyleyen Kahraman yanlış bir koruma yaklaşımı ile bütün Tarihi Yarımada’nın
“Sultanahmetleştirildiği”ni yaşayan tarihi mekânların turizm
gettolarına dönüştürüldüğünün altını çizdi. Dünya Mirası Listesi’nden
çıkarılmanın bu yıl ile sınırlı olmadığını bu gün Metro Geçişi
Köprüsü durdurulsa dahi yarın bir ucu Tarihi Yarımada’ya çıkacak olan
Lastik Tekerlekli Tüp Geçiş Projesi’nin aynı tehdidi geri
getireceğini belirtti. Bu sırada Tarihi yarımadanın köprü projeleri ile fazla
ulaşılabilir ve aşırı yoğun hale getirilmesinin de bu alan üzerinde aşırı baskı
oluşturduğuna dikkat çekti.
STK’ların biraraya geleceği bir
arayüz oluşturulmalı
Toplantıda izleyiciler arasında bulunan
Europa Nostra Yönetim Kurulu üyelerinden Orhan
Silier ise yaşanmakta olan süreçlerde “güçlü sektör”
karşısında sıradan insanın nasıl savunulabileceğinin yollarının aranması
gerektiğini, Europa Nostra olarak sürece destek vereceklerini belirtirken.
İzleyiciler arasından söz alan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı
Yürütme Kurulu üyesi Korhan Gümüş, siyasilerin
umursamazlığına karşı yetersiz katılımın etkin kılınabilmesi çok sayıda STK’yı
biraraya getirecek, birlikte sürekli biçimde çalışmalarını sağlayacak ara
yüzlerin oluşturulması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Zeynep
Enlil ise tüm bu mesajların bu tür etkinlik ya da toplantılar dışında
bunlar hakkında farkındalığı olmayan insanlara ulaştırılması için yöntemler
bulunması gerektiğini belirtti.
24 Temmuzda eylem
gerçekleştirilecek
Önümüzdeki günlerde iletişimin
yoğunlaştırılması, internet yolu ile de sürdürülecek tartışmalarda etkin çalışma
yöntemleri ile hızla harekete geçilmesi kararı alınan toplantı sonunda
İstanbul S.O.S olarak 24 Temmuz Cumartesi günü saat
18:00’da Galatasaray Meydanı’nda tüm kentlilerin davetli olduğu bir
eylem yapılacağı duyuruldu. Kendilerini “kentimizde bize sorulmadan yapılan,
yaşam alanlarımıza müdahale eden, kültürel değerlerimizi yok eden, doğal
alanlarımızı tahrip eden ve sosyal dışlanmalara neden olan uygulamalara dur
demenin gerekliliğinin bilincinde olan kişiler/gruplar” olarak tanımlayan
İstanbul S.O.S’in etkinlik ve duyuruları istanbulsos.wordpress.com
adresinden izlenebiliyor.
|