Kuruluş, iklim değişikliğine yol açan sera gazlarındaki artış sürerse, sıcak hava dalgalarının giderek yaşlanan dünya nüfusu üzerindeki olumsuz etkilerinin 2090 itibariyle 10 kat artacağını söyledi. Ayrıca sel felaketleri riski dört kattan fazla, kuraklık riskiyse üç kat yükselecek.
Çalışmanın başyazarı Profesör Georgina Mace, "Bir sorunla karşılaşmak üzereyiz demiyorum, sorun zaten burada" diyor. BBC'ye konuşan Mace, "İklim değişikliği ve nüfus artışı sebebiyle sürekli değişmekte olan bir dünyada yaşadığımız gerçeğini kabul edip, bununla baş edebilmek için daha planlı hareket etmeliyiz" dedi. Raporda, hükümetlerin kıyı kentlerinde yaşanan büyük nüfus artışları ve deniz seviyelerinin yükselmesiyle oluşabilecek olağanüstü olayların ciddiyetinin farkında olmadıkları belirtildi.
Roger Harrabin'in haberine göre Prof Mace, "Yanlış yerlerde yaşayan insanların sayısı gittikçe artıyor, dolayısıyla felaketlerin daha çok insanı etkilemesi olasılığı yükseldi. En az iklim değişikliği kadar artan nüfus oranı da tehlikeyi büyütüyor. İklim değişikliğinin etkilerini güçlendirirken, kendimizi daha zayıf hale düşürüyoruz" dedi.
'Acil önlem almak gerek'
Mace ayrıca "En kötü ve beklenmedik olaylardan kaçınmak artık imkansız. Ama sürekli değişen dünyaya karşı hazırlıklı olmak imkânsız değil. Acilen gerekenleri yapmamız gerekiyor" diye konuştu.
Çalışmada toplumun tüm kesimlerine hazırlıklı olma çağrısı yapılıyor. Çalışmada ulusal ve uluslararası düzeyde stratejik planlamalar yapılması, yerel düzeyde de sel ve sıcak hava dalgalarıyla mücadeleye hazırlıklı olunması tavsiye ediliyor. Raporda sözü edilen senaryoda, dünyadaki gaz salımının bugünkü seviyelerinde sürmesi halinde bu şekilde devam ederse, ortalama sıcaklığın 2090 itibariyle 2,6 ila 4,8 derece artacağı öngörülüyor. Ayrıca dünya nüfusunun da 9 milyar olacağı tahmin ediliyor.
Raporda iklim değişikliğinin etkilerini nüfus artışı eğilimleriyle birlikte hesaplayan daha önceki çalışmalar temel alınıyor. Olağanüstü hava olaylarının etkilerinin sıcak havanın etkileriyle başa çıkmakta zorlanan yaşlı nüfusun artmasıyla daha da artacağı vurgulanıyor.
Çalışma artan kentleşmeyle oluşan 'ısı adaları' konusunda da uyarıda bulunuyor ve binalara soğuktan korunmak için yapılan yalıtımlar kadar, sıcaktan koruyan yalıtımların da yapılması öneriliyor.
'Yeşil alanlar korunmalı'
Rapor sera gazı salımının azaltılmasının çok önemli olduğunu vurguluyor. Ayrıca hükümetlerin küresel ısınmayla birlikte gelecekte ortaya çıkacak iklim değişikliklerine uyum sağlaması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Çalışma bu noktada iki ayaklı bir yaklaşım öneriyor. Sıcak hava dalgalarıyla başa çıkmanın en basit ve ucuz yolunun mevcut yeşil alanları korumak olduğu söyleniyor. Diğer ucuz maliyetli önlemlerin de ağaç dikmek, bitkilerle dolu yeşil çatılar oluşturmak ya da çatıları güneş ışınlarını yansıtması için beyaza boyamak olduğu kaydediliyor.
Rapora göre klimalar sıcaklıkla başa çıkmak için en etkin yöntem. Ancak sıcaklığı dışarı pompalamaları ve klima kullanımının iklim değişikliğini arttırması nedeniyle aynı zamanda çok da maliyetli bir yol.
Sel felaketleri
Sel felaketleri ise raporun dikkat çektiği bir başka öncelik. Sel felaketleriyle mücadele için sahil kentlerine yüksek duvarlar yapılmasının en etkin önlem olduğun söylense de, bunun çok maliyetli, ayrıca işe yaramazsa felaket sonuçlara yol açabilecek bir yol olduğu vurgulanıyor. Rapora göre bu anlamda ideal çözüm su kanalları açmak ve su tutan bataklık alanları koruma altına almak. Hükümetlerin elektrik enerjisi üretimi için altyapıların korunmasına öncelik vermesi, elektriğin ekonomiyle bağlantısı da düşünüldüğünde büyük önem arz ediyor.
'Yoksul ülkeler büyük risk altında'
Çalışmada dikkat çekilen bir başka tehlikede sıcaklıkların açık havada çalışanların dayanamayacağı kadar aşırı artmasının tarım ve ekonomi üzerinde yarattığı potansiyel risk. En büyük riskle karşılaşabilecek olanlarsa yoksul ülkelerde yaşayanlar. Yoksul ülkelerde yaşayanlar risk altındakilerin yüzde 11'ini ama doğal felaketler sonucu ölebileceklerin yüzde 53'ünü oluşturuyor.
Raporun yazarları dünya büyük şehirler inşa ederken, gelecek 10 ila 20 yıl içinde alınacak kararların yüzyılın sonuna doğru insanlığın direnci anlamında büyük önem arz ettiğini vurguluyor.
|