TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve Mimarlar Odası Trakya Büyükkent Bölge Temsilciliği'nin 'Bakırköy ranta kurban edilemez' başlıklı basın açıklaması ise şöyle:
***
Bakırköy nüfusunun yüzde 70’inin yaşadığı yedi mahallede, 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine Dair Kanun” kapsamında Bakırköy Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm çalışmalarının yapıldığı duyumları alınmaktaydı.Ve nihayet belediye başkanının görsel ve yazılı basında yaptığı açıklamalar, meslek odası olarak bizlerin de bu konuda bir değerlendirme yapmasını zorunlu kılmıştır.
Öncelikle bilinmelidir ki; Bakırköy’ün “% 78’inin çürük” olduğu yönündeki ifadeler son derece yanlış, sorumsuzca ve kasıtlıdır. 1999 depreminin ardından toplumda yaşanan psikolojik ve sosyolojik travmanın etkisiyle, hızlı tarama yöntemiyle gözlemsel analiz sonuçlarına göre hazırlanan ve yeterliliği tartışılan raporlara dayanılarak yapılan böylesi bir açıklama ancak yeni toplumsal travmalara yol açar ve emlak spekülasyonuna katkı sağlar.
Açıklamanın dayanağı olan raporlardaki 329 adet “çok yüksek riskli”, 2053 adet “yüksek riskli” olarak tespit edilen yapılara ilişkin, açıklamayı yapan belediye başkanının bir yıllık görev süresi de dâhil, bugüne kadar hangi işlem yapılmıştır? Bu yapıların boşaltılmamasının sebebi gerçekten de yüksek risk taşıyıp taşımadığı yönündeki kuşkular mıdır? Ayrıca 7 mahalle dışındaki Yeşilköy, Yeşilyurt, Şenlikköy gibi diğer mahallelerde 142 adet “çok yüksek riskli”, 1245 adet “yüksek riskli” yapı tespiti aynı raporlarda mevcut iken bu mahalleler neden dönüşüm kapsamına alınmamaktadır?
Anlaşılmaktadır ki; Bakırköy Belediye Yönetimi tarafından yapılmak istenen, dönüşüm yasasının ruhuna da uygun olarak, benzer örneklerinde de görüldüğü gibi yeni bir inşaat faaliyeti üzerinden kentsel ranttan yararlanmaktır. Deprem gerçeği de yeni bir inşaat-emlak pazarlamasının gerekçesi olarak sunulmaktadır.
358 hektar alanda toplam 150.000 nüfusu etkileyecek olan kentsel dönüşüm finansmanının, %32 nüfus yoğunluğunun arttırılmasıyla sağlanacağı, 1100 adet mevcut yapı adasının 130 adaya düşürüleceği, %28 oranındaki yolların yarısının imar adalarına katılacağı, kişi başına 0,9 m2 olduğu ifade edilen yeşil alanların kişi başına 12 m2’ye çıkarılacağı ve en önemlisi dönüşüm alanındaki mülkiyet sahiplerine, aynı büyüklükte ve aynı konumda, emlak değeri 3-4 kat arttırılarak ve kendilerinden hiçbir bedel alınmadan gayrimenkullerinin yenileneceği vaadi bütünüyle yanlış, yanıltıcı ve çelişkilerle dolu açıklamalardan ibarettir.
6306 sayılı yasanın uygulama yönetmeliğinde, mevcut bağımsız bölüm değerleri ile dönüşüm sonrası yenilenmiş bağımsız bölüm değerleri arasındaki farkın, peşinen ödeneceği hükmü açıkça ifade edilmektedir. Değer farkı ödenmeden konut sahibi olmak yönünde hiçbir yasal güvence bulunmazken, bu yöndeki vaatler neye dayandırılmaktadır?
Bahsi geçen mahallelerdeki imar uygulamaları, bitişik ve büyük oranda da ayrık nizam olmak üzere, parsel bazında yapılı çevrenin oluşumu tamamlanmıştır. 98 yönetmeliği olarak bilinen ve son 15 yıldır uygulanan yönetmelik hükümlerine göre yapılmış yeni yapıların, proje bütünlüğü kapsamında yıkılamayacağı Anayasa Mahkemesi tarafından güvenceye alınmıştır. Yine Anayasa Mahkemesi tarafından 6306 Sayılı Dönüşüm Yasası’ndaki maddelerin kendisiyle çelişen diğer kanunlardaki maddeler karşısında geçerli olacağı hükmü de iptal edilmiştir. İlgili alanda var olan tescilli eski eser yapılara da dokunulamayacağı ayrıca bilinmelidir.
Tüm bu yasal gerçekler karşısında, adeta pazarlama dili kullanılarak, 25.000 m2 ve 30.000 m2 büyüklüğündeki imar adalarında, yeni yaşam kültürü savıyla, site yaşamı öngörülerek ve dayatılarak, sürecin asıl sahibi olan Bakırköy yerelinden de gizlenerek, siyaset ve sermaye çevreleriyle kotarma girişimi kabul edilemez.
Kat maliklerinin mülkiyetinde olan, bina oturum alanının dışındaki ön-yan ve arka bahçelerin ortaklaştırılması ve otopark üstü yapay alanlara dönüştürülmesi ile arttırılacak yeşil alanlar, esasta kamusal bir yeşil alan kazanımı değildir. Kamuya ait yeşil alanların arttırılması ancak kamulaştırma ile mümkündür. Kaldı ki, bağımsız bölümlere ait arsa mülkiyetleri, bir taraftan imar artışı oranında azalırken diğer taraftan da ortaklaştırılarak büyütülmüş yeni imar adalarında, kat mülkiyetinin dışında bir anlam ifade etmeyecektir.
Yedi mahallenin bütününü, adeta bir bozkır arazinin planlanması mantığıyla dönüştürmeyi amaçlayan Bakırköy Belediyesi, yenilenmesi zorunlu olan alt yapı ve kamu binalarının maliyeti ile artan nüfusu karşılayacak yeni sosyal ve teknik alt yapı alanlarının nasıl oluşturulacağını ikna edici düzeyde açıklamalıdır. Kentsel Dönüşüm finansmanını; henüz bilinmeyen bir oranda, fazladan üretilecek bağımsız bölümlerin satışıyla sağlamayı planlayan Bakırköy Belediyesi, esasta kentsel rantı kendi kontrolünde mülkiyet üzerinden paylaştırmayı vaat ederken, ‘kiracı’ statüsündeki Bakırköylüleri ve yerel esnafı bütünüyle göz ardı etmektedir. Kentte yaşayan herkesin sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı anayasal bir zorunluluktur.
Bakırköy’de olası bir planlama sürecinin; şehircilik ilkelerine, bilime ve mesleki doğrulara uygun, şeffaf ve katılımcı bir perspektifle ele alınmasını diler, Bakırköy Belediye Yönetimi’ni Bakırköy’e ve kent halkına karşı ‘gerçekten’ sorumlu davranmaya davet ettiğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.
|