1980’lerde başlayan ve 1990’larda hızla süren ekonomik dışa açılım ve
bölgesel yapılanma süreci içinde, geleneksel sanayi ve ticaret merkezleri
dışında yıldızı parlayan, ekonomik açıdan sıçrama yapan ve ‘Anadolu
Kaplanları’ olarak adlandırılan ihracat kent lerinden biri
Denizli. Capital Dergisi’nin Ağustos 2008’de
açıkladığı “2007 Yılı Türkiye’nin 500 Büyük Özel Şirketi”
listesine Denizli’den 3’ü İstanbul’da faaliyet gösteren 10 firma girdi.
Hem ekonomik hem de sosyo-kültürel özellikleri ile gelişen, değişen ve
küreselleşme dinamikleri ile dönüşen Anadolu kentlerinden biri.
Denizli Sanayi Odası (DSO) Genel Sekreteri Dr. Bülent
Uygun’un deyişiyle, Denizli “dış dünyaya tam anlamıyla entegre bir
kent”. Özellikle dokuma sanayinde ihracat odaklı yüksek hacimli üretim
potansiyeli ile Denizli, hem Avrupa hem de diğer dünya ülkeleri ile yakın
ilişkiler içinde ve marka bir dünya kenti olma vizyonuna sahip. Girişimcilerinin
Avrupalılaşma sürecini neredeyse yüzde 100 destekledikleri bir kent.
Denizli aynı zamanda dini değerlerine sıkı sıkıya bağlı, muhafazakâr bir
kent. Ama, tıpkı Konya ve Kayseri’de görüldüğü gibi, Denizli, Avrupalılaşma
sürecine sıcak bakan bir kent. Aynı zamanda, Denizli, kentsel dönüşümdeki
başarının belediye, ticaret ve sanayi odaları, sivil toplum kuruluşları, ve
üniversitenin beraber hareket etmesi, diğer bir değişle, kentsel koalisyon
sonucunda oluştuğu bir kent.
Yüksek ihracat
DSO tarafından revize edilen verilere göre 2008 yılında Denizli’nin ihracatı
2 milyar 658 milyon dolar. Denizli’nin yüksek ihracat oranları gözlenen
sektörleri, fason üretim yapılan dokuma, konfeksiyon, deri sanayi gibi, ki bu
nlar, Ocak 2009’da açıklanan rakamlara göre, ihracatın yarısından fazlasını
oluşturan sektörlerdir. Kent sanayisinde 6 ana sektör bulunuyor: Tekstil ve
hazır giyim; elektronik; bakır tel ve enerji kabloları; hammaddecilik ve metal;
doğal taş, traverten ve mermer, modern hayvancılıkla başlayan modern yem ve
modern sütçülük. Son dönemlerde bakır tel üretimi de oldukça önem kazanmış.
Burada Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) ve daha birçok dünya devinin
kullandığı kablolar için bakır tel üreten ve Türkiye’nin en hızlı büyüyen 30
şirketi arasında 4. sırada yer alan Er-Bakır öne çıkıyor.
Ocak 2008’de Denizli Ticaret Odası (DTO) Başkanı Necdet Özer
ve DSO Genel Sekreteri Dr. Bülent Uygun ile yapılan
görüşmelerde, kentin bugünkü ekonomik performansının ve dokuma sektöründeki
gücünün tesadüf olmadığını, Denizli’nin Antik dönemde ticaret (dokumacılık,
dericilik, bakırcılık gibi dallarda) ve yerleşim merkezi olmasının ve Denizli’ye
özgü girişimcilik ve dinamizm ruhunun bu başarıda katkısı olduğunu vurguladılar.
Bunun yanı sıra, Denizli’nin küresel ekonomiye uyum sağlama ve dinamik bir kent
olma çabasındaki başarısını, tıpkı Kayseri ve Konya kentlerinde görüldüğü gibi,
Ahilik geleneği, aile değerleri ve aile şirketlerinin şekillendirdiği ve ‘kendi
kendine yeten’ bir ekonomik kültürel yapıya dayandırmak mümkün.
Denizli, kendi iç dinamikleriyle gelişen bir kent. Hem öz kaynaklarıyla
hareket etmesi hem de kümelenme modelini benimsemesi nedeniyle. DSO’nun 2003’te
yapmış olduğu sanayi envanter çalışması sonuçlarına göre, Denizli’de firmaların
yaklaşık yüzde 60’ı 1990 yılından sonra kurulmuş ve kuruluş yıllarında büyük bir
kısmı banka kredisi ya da borç almamış. Bu çalışmaya göre, firmaların kuruluşta
ve 2000 yılı itibarıyla sermayelerini yüzde 68 gibi bir oranla aile içinden
sağladıkları görülüyor. Sanayi kolları itibarıyla de büyük pay yine aileden
sağlanan sermayedir. 2000 yılı itibarıyla işletmelerin yüzde 60 finansman
ihtiyacı, öz kaynaklardan karşılanıyor.
Sürece ayak uydurma
Ancak Denizli’nin bölge ve ülke için umut verici gelişimi, 2003 yılından
itibaren sekteye uğramaya başladı. Bu durum, hükümetin döviz kuru politikasına
bağlansa da aslında Denizli’nin 1980’lerden itibaren ‘rüzgârı arkasına alıp’
gelişmesine ama bu gelişimi yeterince kurumsallaşamadığı için destekleyememesine
de bağlı. DSO ve DTO bunun gerileme veya duraklama değil küresel değişikliklere
ayak uydurma süreci olduğunu iddia ediyorlar ve hükümetin doğru teşvik
politikalarıyla Denizli’ye destek vermesini bekliyorlar. Uygun’un belirttiği
gibi, istihdam ve katma değer açısından Denizli’nin yaşadığı sorunların çözümü
ancak hükümet, üniversiteler, sanayiciler, sektörel örgütler ve sivil toplum
kuruluşlarının işbirliğiyle olanaklı görünüyor.
Denizli, son dönemlerde teknik tekstil ve nano-teknoloji üzerinde yoğun bir
araştırma içerisinde. Firmalar, kurumsal bir kimlik kazanmaya, rekabette
farklılık yaratmak için marka olmaya çalışıyor. Ekim 2008’de yaptığı bir
açıklamada, DSO Başkanı Müjdat Keçeci, “Geçmişte olduğu gibi
bir veznedar veya bir muhasebeci ile şirketleri yönetmek artık mümkün değil.
Küreselleştiğimiz modern dünyada, işimizi çok farklı bir şekilde yönetmek
zorunda olduğumuzu biliyoruz. İşimizi yönetirken ve geliştirirken, modern
teknikleri ve modern yönetim usullerini uygulamadan yaşamak mümkün değil” diyor
ve tekstil ve konfeksiyonda inovasyon ile markalaşamayan firmaların zamanla
sektörden silineceklerini ifade ediyor. DTO Başkanı Özer de Denizli’nin artık
havlu ve bornozdan ziyade iç ve dış giyim üretimiyle marka olmasının gerektiğini
vurguluyor. Bu nedenle araştırma, geliştirme ve teknolojik üretim geliştirme
konusunda önemli bir adım olarak DSO ve üniversite işbirliğiyle kentte inovasyon
çalışmaları yürütebilmek adına Denizli Teknopark kuruldu.
Kimlikleri dışlama
Ekonomik krizden etkilenme, kültür ve kimlik alanında da belirsizliklerin ve
güvensizliklerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Son yıllarda, Denizli,
muhafazakarlaşma ve kültürel çeşitliliğin zayıflamasına neden olan farklı
kimliklerin dışlanması sorunuyla karşı karşıya. Denizli, ‘Yaşanabilirlik’
endeksinde elde ettiği Türkiye’nin 25. kenti olma başarısını, kaybetme riski
taşıyor. Denizli’deki kültürel yaşam ve çeşitlilik önündeki sorunların
oluşturduğu bir örnekler ve gelişmeler dizinine hala sahip değiliz; bu olumlu,
ama kentte gittiğinizde duyduğunuz ve hissettiğiniz de, bu yönde yaygınlaşan ve
derinleşen endişeler.
Denizli, bugün ciddi bir ekonomik sıkıntı içinde. DSO’nun 4 Mart 2009’da
sonuçlarını açıkladığı ‘Genel Görünüm Anketi 2009’, sanayide üretim, kapasite
kullanımı, satış, kârlılık, yatırım, ihracat ve istihdamda yaşanan hatırı
sayılır gerilemeyi gözler önüne seriyor ve içinde bulunduğumuz yılının ciddi
sıkıntılara gebe olduğunu gösteriyor. Hem Çorum hem Denizli devletin belli bir
teşvik ve üretim politikası olmamasından şikâyetçi. Bu kentlerin yerel
kalkınma çabalarının dikkate alınması ve destek verilmesi gerekiyor. Çorum ve
Denizli, yerel seçimlerden daha çok 30 Mart sabahı hükümetin ekonomik
krize tüm dikkat ve enerjisini sarfetmesini bekliyor ve bunu talep
ediyor.
Yerel çaba ve güce dayalı gelişmede iki başarılı ilimiz
Son yirmi yılda Anadolu’nun dönüşümünü simgeleyen, kentsel dönüşümü için
sürekli çaba içinde olan ama belki küçük ölçekte bir kentimiz olduğu için hak
ettiği ölçüde üzerinde çok durulmayan bir kentimiz var: Çorum. Son on yıldır
izlediğimiz ve Orta Anadolu’nun Gaziantep ’i ve Denizli’si olmaya aday
gördüğümüz Çorum, ekonomik dinamizm ve yaşanabilirlik için gerekli olan
vizyon-irade-çaba iliş-kisini belki de en iyi yaşama geçiren kentlerimizin
başında geliyor. Kendini sürekli geliştirmeye çalışıyor ve bu nedenle yerel
kalkınmanın önemli bir referans-noktası oluyor. Türkiye’de illere göre
‘Rekabet’ endeksinde, 46. sırada, ‘Yaşanabilirlik’ endeksindeyse, 48.
sırada. Bu rakamlar, Çorum’un son yıllarda yaşadığı dönüşümün ürünleri. Yakın
gelecekte, hükümetten gerekli katkıları da alırsa ve ekonomik krizden çok
olumsuz etkilenmezse, Çorum’un daha da yukarılara tırmanacağını rahatlıkla
söyleyebiliriz. Yerel kalkınma içinde diğer önemli bir örnek kent, 1990’lı
yıllardan itibaren hızla yükselen, bu yılların önemli ‘Anadolu
Kaplan’larından Denizli’dir. Denizli, ekonomik dinamizmi ve ekonomik dinamizm
yoluyla yaşama geçirilen kentsel dönüşümü simgeliyor. Rekabet endeksinde,
örneğin Kayseri ve Konya gibi son yılların yükselen yıldızları olarak
nitelenen kentler 20. ya da 35. sırada yer alırken, Denizli 17. sırada yer
alıyor. Denizli, yaşanabilirlik endeksinde de, 25. sırada yer
alıyor. Her ne kadar bugün, özellikle ekonomik kriz ve muhafazakarlaşma
temellerinde önemli sorunlar ve geleceğe karşı güvensizlik duygusunu yaşasa da,
Denizli , altını çizerek söylememiz gerekir ki, vizyon-irade-çaba ilişkisini
yerel ölçekte başarılı bir biçimde yaşama geçirmiş bir diğer kentimiz . Çorum
gibi, Denizli’ye de hükümetin önem verip, katkıda bulunması gerekiyor.
Yerel ölçekte, kentsel dönüşüm ve ekonomik kalkınmada önemli başarılar elde
etmiş olan bu kentlerimiz, yerel seçim sonrası, reel sektör olarak, hükümetin
küresel ekonomik krize karşı gerekli tedbirleri almasını istiyorlar. Sadece
devletten yardım beklemek ya da sadece devlete dayanmak yerine,
vizyon-irade-çaba ile yerel kalkınmayı sağlamak, bu başarıyı kentsel dönüşüm
sürecine eklemlemek, ekonomik ve siyasal istikrardan farklılıkların birlikte
yaşamasını sağlamaya kadar uzanan bir yelpaze içinde Türkiye’nin yarını ve
geleceği için de çok önemli .
Çorum ve Denizli, tüm sorunlara ve güçlüklere rağmen, bunu gerçekleştirmeye
çalışıyorlar.
Çorum: Orta Anadolu’nun parlayan yıldızı
Çorum, yerel kalkınma alanında kendi adıyla model olmuş önemli bir örnek.
Daha fazla Çorum yaratmak, istikrarlı, ekonomik dinamizm içeren ve birlikte
yaşama kültürü güçlenen bir Anadolu ve Türkiye yaratmak olur
Dünyanın en eski medeniyetlerinden Hititlere başkentlik yapan Çorum, son
yıllarda ekonomide ürettiği katma değerle, “Orta Anadolu’nun yeni
yıldızı” olarak anılıyor. Özellikle 1990’lardan sonra yaptıkları
ataklarla gelişen Denizli ve Gaziantep gibi sanayileşme yolunda hızla ilerleyen
Çorum, yüksek ihracat rakamları ile öne çıkıyor. Ağustos 2008’de Çorum Ticaret
ve Sanayi Odası (ÇTSO) Başkanı Kenan Malatyalı ile yapılan
görüşmede Malatyalı, Türkiye’de ihracat yönelimli ekonomi politikalarının
uygulanması ve Sovyetler’in çöküşüyle, 1990’lı yılların Çorum için bir dönüm
noktası olduğunu söylüyor. Malatyalı, kentteki ortaklık ve yardımlaşma kültürü
ile girişimciliğin birleşmesi nin Çorum’ un bu yıllardaki başarısını getirdiğini
ifade ediyor. Böylece sadece leblebisi ile anılan bir esnaf kent olmaktan makine
üretip ihraç eden sanayileşmiş bir kent olmaya başlıyor.
‘Çorum modeli’
Çorum, Türkiye’de KOBİ’lerin önemli başarı öykülerinin yaşandığı bir kent.
Tabii burada Bilsar ve Ravelli gibi markaları anmak gerekiyor. Yılda 31 milyon
400 bin dolarlık ihracat rakamı ile Bilsar, Türkiye’nin önemli ihracatçıları
arasında yer almayı başarıyor. Çorum, girişimcilerinin kazandıklarını yine
Çorum’da yatırıma dönüştürerek gelişmesi nedeniyle ‘Kalkınmada Çorum
Modeli’ olarak anılan ve çevre illere örnek gösterilen bir kent.
400’den fazla Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) ile adeta bir KOBİ
başkenti olan Çorum, ithalatının beş katı ihracat gerçekleştiren ve bunun yüzde
60’ını makine sanayisi ile yapan bir Anadolu kenti. Kent, 35 milyon dolarlık
ithalatına karşılık 88 milyon dolarlık ihracatla, ticaret fazlası veren illerden
biri konumunda.
Çorumlu işadamları, Mersin ve İstanbul üzerinden yapılan ticaretle ihracatın
150, ithalatın 100 milyar dolar olduğunu ve ticaret hacminin 250 milyon doları
bulduğunu ifade ediyorlar. Şehrin cari açık vermediğini vurgulayan ÇTSO Başkanı
Kenan Malatyalı, bu durumu öğrenen Dış Ticaretten sorumlu
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in “Bütün Türkiye Çorum gibi olsa
Çin`i yakalarız” ifadesini sıkça kullanıyor. Ticari büyümesi ile kentsel
dönüşüm alanındaki başarılı projeleri, Çorum’un küreselleşme ve Avrupalılaşma
dinamiklerini başarı ile yereline yansıtmış bir kent.
Çorum ekonomisinde un üretimi ve yumurtacılık önemli bir yer tutuyor.
Sanayisinin belkemiğini ise kiremit, tuğla, un ve bu üretim dallarının makine ve
ekipman ihtiyacını karşılamak için kurulmuş makine sektörü oluşturuyor. Bu
nedenle, Çorumlu girişimciler tarafından hem yurtiçinde hem de yurtdışında
‘anahtar teslim’ fabrikalar kurmak, son dönemde oldukça kazançlı bir ekonomik
aktivite olarak görülüyor. Cezayir, Tunus, Nijerya gibi ülkelerde un, tuğla,
kiremit ve yem fabrikalarını yapıp, makinesini koyuyor, çalıştırıyor, teslim
edip geliyorlar. Malatyalı bu modelin Çorum’a özgü olduğunu ve amacın makine
satmak olduğunu belirtiyor. 2007 yılında, 71 firma yurtdışında anahtar teslim
tesis kurmuş ve her gün kentten 1200 kamyonluk ürün aktarımı yapılmış.
Çorum’ un bir marka kent haline gelmesi için sanayisinin yanısıra UNESCO
tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Hattuşaş üzerinden
Boğazköy-Hattuşaş, Alacahöyük ve Ortaköy-Şapinuva olmak üzere turizm
canlandırılıyor. Bu yönde, kentte kongre ve fuar turizmi oluşturma çabası
giderek artıyor. Çorum’a gittiği zaman insan, güzel, temiz ve hızlı dönüşen bir
mekan ile karşılaşıyor; önce şaşırıyor, sonra bu duygu takdire dönüşüyor. Çorum
kentinin dönüşümünü izlemekse, takdir duygusunu pekiştiriyor. Yerel kalkınma
alanında önemli bir örnek olan bu kentimizi ekonomik kriz nedeniyle
kaybetmeyelim; daha fazla Çorum örneği, daha istikrarlı, ekonomik dinamizm
içeren ve birlikte yaşama kültürü güçlenen bir Anadolu ve de Türkiye
demektir.
E. Fuat Keyman: Koç Üniversitesi / Berrin Koyuncu
Lorasdağı: Hacettepe Üniversitesi
|