“Bir hayalim var” diye başlayan bir yazıydı.
Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı arsası ile hemen yanı
başındaki TEKEL Likör Fabrikası arsasının bir parka
dönüştürülmesini düşlediğimi yazmıştım. Ayrıca fabrika binasının korunması
gerekli bir mimarlık yapıtı olduğunu da vurgulamıştım. Yazının ardından çok
duyarlı, ilginç görüşler geldi.
Bilindiği gibi TEKEL arsası daha önce özelleştirme kapsamında satılmıştı. Bu
kez TOKİ, stadın arsasını satmak istiyor. Burası için hazırladığı planı askıya
çıkardı; plana itiraz gelmezse, arsayı satın alacak şirket orada otel, rezidans,
büro, alışveriş ve eğlence merkezi türünden yapılar inşa edebilecekmiş. Böylece
zaten çok sıkışık durumda olan Mecidiyeköy’e çok yoğun bir yapılaşma eklenecek.
Sonuçta bölgede zaten ölçü dışı olan insan ve araç trafiği tam çözümsüz hale
gelecek.
İşte, böyle bir yoğun yapılaşma yerine, Şişli ve Mecidiyeköy’ün çok
gereksinim duyduğu bir parkın yapılmasını önermiştim.
Ali Sirmen pazar yazısını bu konuya ayırmıştı. ‘Akıl
Yenik Düşünce’ başlıklı yazısında şöyle diyordu: “Şehircilikten bir
nebze nasibini almış kişiler için, bu uyarılar aklın sesidir. Ama kendi
yaşamlarının küçük köşelerini dönerken, toplumu sürekli büyük bir çıkmaza
itenlere göre ise kutsal rantlara karşı koyan bu satırlar enayilik
ifadesidir.”
Prof. Dr. Taner Derbentli, ‘Bir Öneri: Ali Sami Yen
Parkı’ başlıklı yazınızı ve Ali Sirmen’in yine bu konuya değinen
yazısını ilgiyle okudum. Öneri yerinde; gerçekleşmesi zor belki ama ben bu
yazıyı İstanbul’daki insanlar için daha yaşanabilir ortamların özlemini
çekenlerin bir ‘dilekçesi’ olarak algıladım. Size ortak yakarışımızı yazıya
döktüğünüz için teşekkür ederim. Ancak “Bırakın yeni parklar yapmayı, var olan
parklarımızı bile koruyamıyoruz” dedikten sonra, yitirilen parklara ve
kaldırımların perişan durumuna değiniyor: “Kaldırımlar ne yazık ki araçların
işgali altındadır...”
Makine Mühendisi Erdem Saatçioğlu’nun mesajı şöyleydi:
“Hayalinizi gönülden destekliyorum. Keşke gerçekleşse. Ben de aynı hayali İETT
arazisi için kurmuştum. Yurtdışında şehirlerdeki parkları görünce özeniyorum.
Keşke biz de böyle parkları şehirlerimize kazandırabilecek yöneticileri başımıza
getirebilsek.”
Şişli eski DSP İlçe Başkanı Oğuz Tolga da duyarlılık
gösterenler arasında. “Yazınızı büyük bir acıyla okudum” dedikten sonra, “Merhum
Prof. Aykut Barka ile yaptığımız deprem konulu iki konferanstan ders çıkartarak,
deprem olsa Şişli’de çadır kuracak alan yok” gibi bir uyarıda bulunmuştum… Acaba
şimdi “Şişli’de böyle bir Merkez Park yapılamaz mı? New York’un göbeğinde olan
park İstanbul’da neden olmasın? ”
Vaktiyle Mecidiyeköy’deki eski otobüs garajı yerinin parka dönüştürülmesi söz
konusuydu. Olmadı… Orası büyük bir alışveriş merkezine dönüştürüldü. Şehircilik
ilkelerine göre bu tür alışveriş yerleri, şehir merkezlerinde yer almazmış! Kim
dinler? Hedef para olunca akan sular duruyor.
Gelin, bu kez kent toprağını satıp spekülasyona açma girişiminden vazgeçelim
ve İstanbul için doğru olanı yapalım. Parkın adı, isterseniz, ‘İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti ASY Parkı’ olsun. Kültür başkentinde yaşama kültürüne
verilen değeri ortaya koyması bakımından da ‘park’ çözümü, etkileyici bir örnek
oluşturacaktır. TOKİ bu fırsatı kaçırmamalı. Bir ütopya mı bu? Ne dersiniz?
|