Jean Nouvel'den "Vision Machine"
Abu Dabi British Museum’ın Peşinde
Jean Nouvel: "Kopyala - Yapıştır...
Eyfel Kulesi'ne Rakip Gökdelen
2006 Uluslararası 'Yüksek...
"Ben Şu Anla İlgileniyorum"
Dünyanın en ünlü mimarlarından biri. Işığa ve çeliğe karşı tutkusu, dünyanın çeşitli yerlerinde, o bölgenin çehresini bütünüyle değiştirebilecek denli farklı, ancak aynı zamanda doğal ortama uyumlu yapılar üretmesini tetikliyor. İsmi star mimarlıkla özdeşleşen Jean Nouvel, mimari anlayışı ve özel hayatı hakkında bilgiler verdiği röportajda,
Sizin için günün en güzel anı hangisi? Ben tam bir gece kuşuyum. Yani benim için günün en güzel zamanları, akşam saatleri ve gece... Ne tür müzik dinlersiniz? Kız arkadaşımın dinlediği müzikleri dinliyorum genelde. Bu sayede bir çok yeni şey farkediyorum. Müzik deyince özellikle insan sesinden hoşlandığımı söylemeliyim, insan sesi duymak beni heyecanlandırıyor. Opera severim, ilahileri severim, mesela 11. yüzyıl Fransa'sının polifonik melodileri, 'chante de l'ecstase' gibi.
Başucu kitaplarınız neler? Fernando Pessoa’nın 'Huzursuzluğun Kitabı'. Adına rağmen, çok sakin ve rahatlatıcı bir kitap. Hayat için kalıcı bir felsefi ders gibi, hele de benim gibi çok meşgul ve heyecanlı bir oğlan çocuğuysanız epey gerekli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Radyo dinler misiniz? Arabadayken dinlerim. Günlük haberleri nereden alıyorsunuz? Bir gazete canavarı olduğum söylenebilir. Günlük gazeteleri ve haftalık dergilerin tümü alırım, çünkü çok seyahat ediyorum.
Ne tür kıyafetler giymekten hoşlanır? Ben her zaman siyah giyinirim. Siyah giyinmek çok kolay. Geri kalan tüm renkleri reddediyorum. Bir tek yaz aylarında, hele de Güney Fransa’daysam tamamen beyaz giyiniyorum. Hayvan besliyor musunuz? Pek sayılmaz. Sinekler hariç! İşlerinizi diğer tasarımcılarla tartışır mısınız? Arkadaşlarımla mimari konusunda sıklıkla konuşuruz çünkü bir çok danışmanla birlikte çalışıyorum, ve uzun saatler boyu konuşuyoruz hep birlikte. Genelde aynı şekilde düşünen, birbirini anlayan insanlarla birlikteyim. Her proje için farklı işler yapacak doğru danışman takımını kurabiliyorum. Ama ne yazık ki Fransa’da tam anlamıyla bütünlüklü bir mimarlık oluşumu yok. Sanırım herkes tek başına olmayı daha çok istiyor.
Projelerinizi nerede tasarlıyorsunuz? Bazen yatağımda, bazen herkesin hep bir ağızdan konuştuğu bir restoranda, bazen de ofisimdeki büyük masamda. Beyin fırtınası yapılan büyük toplantıların ardından yalnız başıma, sessizlikte kalmayı tercih ediyorum. Sessizlikte epey vakit geçiririm. Stilinizi, yakın arkadaşlarınızdan biri nasıl tanımlardı? Ben her zaman özellik, ayrıcalık peşinde koştum, dünyanın her tarafında aynı mimari jargonu kullanarak birbirini tekrar eden işler yapmaktan hoşlanmıyorum. Belli bir yerde yaptığım binanın ardında hep iyi nedenler aradım, insanlarla bütünleşebilen, benzeri olmayan bir şey yaratmak için. Malzeme ve ışık günümüzün büyük sorunsalı ve dünyanın anlamı. Çalışmanız gerekiyor ve her iş de bu anlamda sorular sordurtmalı diye düşünüyorum. Geçmiş projelerinizden bugüne baktığınızda işinizde bir devrim olduğunu söyleyebilir miyiz? Bunu söyleyebilecek kişi ben değilim. Beynim her zaman aynı beyindi, bir işi yaparken duyduğum hisler de aynı. Kimlik konusuna öteden beri takıntım var. Bu hep böyle oldu. Kısa ya da uzun zaman periyodları içinde, bilinen dünyayı değiştirecek, genişletecek küçük dünyalar yaratarak "mekanın modifikasyonu"nu yaptığımı söyleyebilirim.
Tam olarak ne demek istiyorsunuz? Her yerin mutasyonda bir karşılığı var. Ama aynı zamanda coğrafi ve tarihi bir devamlılık da söz konusu. Konteksten ayrı yapılmış projeler yerine modifikasyon anlayışıyla başlanılan projeleri seviyorum. Akçak gönüllü olamayacağım, tamamen basit ama çarpıcı ve derinlikli projeler yapmayı seviyorum. O yerin ruhunu taşıyan, insanların arzularını yansıtan binalar.. Mimaride etik nerede başlar nerede biter? Dünyayı analiz etme ve anlama diye bir tutku var. Ama bu bizi birşeyleri ifade etmekten, yaratmaktan alıkoymamalı. Bu anlamda ütopya işimizin bir parçası. Dünyanın her tarafında aynı klon binalar yaratıldığı, sürekli tekrar edildiği için dünya gittikçe küçüldü. Kendimizi geliştirerek fark yaratmamız gerekiyor, sadece fark yaratmış olmak için değil tabii, ama daha derin bir anlayışa ulaşmamızı sağlayacak işaretler olarak farklılıklardan bahsediyorum. Geçmişten bugüne sizi etkileyen bir mimari akım var mı? Işık mimarlığıyla çok ilgileniyorum. Ayrıca 11. ve 12. yüzyıl katedral ve kiliselerinin mimarisi de epey ilgimi çekiyor. Paris’teki Saint Chapelle veya biraz daha sonra Pierre Chareau tarafından yapılan Maison de Verre gibi.. Peki ya günümüzden isimler söylemenizi istesek? Tabii ki çok sayıda var, zor bir soru. En az 10 isim sayabilirim, ama neden 11 olmasın ki?
Gençlere tavsiyeleriniz neler? Nasihat vermeyi hiç sevmem. Herkesin kendine özel geliştirdiği bir akıl yapısı var, bunu herkes kendi başına sorgulamalı ve yolunu bulmalı diye düşünüyorum. Yani öğretmeyi sevmiyor musunuz? Ben hep reddettim öğretmeyi. Öğretmen bir anne babanın çocuğuyum ve bence öğretmek çok zor bir meslek. Öğrencilerinizi çok iyi tanımalı ve onları kendi olgunlaşma süreçlerine doğru itelemelisiniz. Öğrenme yolu olarak okumak bana zor geliyoru, öğrenmenin en etkili yolu bence worksoptur, insanlar benimle birlikte çalışarak bir şeyler öğrenebilir. Ve sonra da bu öğrendiklerini kendi değer yargılarıyla birleştirerek kendi iş ilişkilerini kurabilirler. Gelecekte sizi korkutan bir şey var mı? Yok, gelececekten korkmuyorum. Ve hatta geleceği umursamıyorum bile. Ben şu anla ilgileniyorum. Politik olarak çok önemli konular var dünya gündeminde, ve bir o kadar da değersiz konu. Ama iyimserim ben. İnsanlığın öyküsü doğru yola girebilir diye düşünüyorum. Her zaman daha kötüye gitmek gerekmiyor. Orijinal metin için tıklayınız. Röportajı izlemek için tıklayınız. |