"Ben Şu Anla İlgileniyorum"


Jean Nouvel


Dünyanın en ünlü mimarlarından biri. Işığa ve çeliğe karşı tutkusu, dünyanın çeşitli yerlerinde, o bölgenin çehresini bütünüyle değiştirebilecek denli farklı, ancak aynı zamanda doğal ortama uyumlu yapılar üretmesini tetikliyor. İsmi star mimarlıkla özdeşleşen Jean Nouvel ile designboom internet sitesinin gerçekleştirdiği röportajı yayınlıyoruz:





Jean Nouvel, 1945 yılında Güney Fransa’daki Fumel'de doğar. 1966'da girdiği Beaux Arts’dan 1972 yılında mezun olur. Öğrenciliği boyunca 1967 ile 1970 yıllarında Claude Parent ve Paul Virilio’ya asistanlık yapar, daha sonra 1972’ye kadar François Seigneur’ün yanında çalışır. Mezun olduğu yıl Gilbert Lézénès ve François Seigneur’le başlattığı ortaklık 1981'de son bulur. 1976 yılında çıkartılan Fransız mimari hareketi “mars”ın kurucularından biri olan Nouvel ertesi yıl mimarlık sendikasına girer. 1981 ve 84 yıllarında yeniden Gilbert Lézénès ve Pierre Soria ile çalışır. 1984’te Nouvel ve Ortaklarını kurar, 89’da NEC (Jean Nouvel ve Emmanuel Cattani) kurulana kadar Jean-Marc İbos, Myrto Vitart, Emmanuel Blamont gibi isimlerle birlikte çalışır. Halen dünyanın çeşitli yerlerinde farklı projeler yürüten 'Ateliers Jean Nouvel' ise 1994’te kurulur.


En çok ses getiren işleri arasında Arap Dünyası Ensitütüsü (Paris), Lyon Opera Evi, Cartier Vakfı merkez binası gibi işler var. Meslek hayatına sayısız ödül sığdıran Nouvel, ülkesi dışında da American Institute of Architects Chicago (1993) ve Royal Institute of British Architects (1995) tarafından da onur üyesi seçildi. 2006’da ev ve obje fuarında yılın yaratıcısı seçilen Nouvel, Arnold w. Brunner anısına verilen ödülü de kucakladı.



Vision Machine, New York
























Sizin için günün en güzel anı hangisi?
Ben tam bir gece kuşuyum. Yani benim için günün en güzel zamanları, akşam saatleri ve gece...

Ne tür müzik dinlersiniz?
Kız arkadaşımın dinlediği müzikleri dinliyorum genelde. Bu sayede bir çok yeni şey farkediyorum. Müzik deyince özellikle insan sesinden hoşlandığımı söylemeliyim, insan sesi duymak beni heyecanlandırıyor. Opera severim, ilahileri severim, mesela 11. yüzyıl Fransa'sının polifonik melodileri, 'chante de l'ecstase' gibi.

Paris Filarmoni Binası

























Başucu kitaplarınız neler?
Fernando Pessoa’nın 'Huzursuzluğun Kitabı'. Adına rağmen, çok sakin ve rahatlatıcı bir kitap. Hayat için kalıcı bir felsefi ders gibi, hele de benim gibi çok meşgul ve heyecanlı bir oğlan çocuğuysanız epey gerekli bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Radyo dinler misiniz?
Arabadayken dinlerim.

Günlük haberleri nereden alıyorsunuz?
Bir gazete canavarı olduğum söylenebilir. Günlük gazeteleri ve haftalık dergilerin tümü alırım, çünkü çok seyahat ediyorum.


Agbar Kulesi, Barselona


























Ne tür kıyafetler giymekten hoşlanır?
Ben her zaman siyah giyinirim. Siyah giyinmek çok kolay. Geri kalan tüm renkleri reddediyorum. Bir tek yaz aylarında, hele de Güney Fransa’daysam tamamen beyaz giyiniyorum.

Hayvan besliyor musunuz?

Pek sayılmaz. Sinekler hariç!

İşlerinizi diğer tasarımcılarla tartışır mısınız?

Arkadaşlarımla mimari konusunda sıklıkla konuşuruz çünkü bir çok danışmanla birlikte çalışıyorum, ve uzun saatler boyu konuşuyoruz hep birlikte. Genelde aynı şekilde düşünen, birbirini anlayan insanlarla birlikteyim. Her proje için farklı işler yapacak doğru danışman takımını kurabiliyorum. Ama ne yazık ki Fransa’da tam anlamıyla bütünlüklü bir mimarlık oluşumu yok. Sanırım herkes tek başına olmayı daha çok istiyor.


Gazprom City yarışmasında sunulan proje






























Projelerinizi nerede tasarlıyorsunuz?

Bazen yatağımda, bazen herkesin hep bir ağızdan konuştuğu bir restoranda, bazen de ofisimdeki büyük masamda. Beyin fırtınası yapılan büyük toplantıların ardından yalnız başıma, sessizlikte kalmayı tercih ediyorum. Sessizlikte epey vakit geçiririm.

Stilinizi, yakın arkadaşlarınızdan biri nasıl tanımlardı?

Ben her zaman özellik, ayrıcalık peşinde koştum, dünyanın her tarafında aynı mimari jargonu kullanarak birbirini tekrar eden işler yapmaktan hoşlanmıyorum. Belli bir yerde yaptığım binanın ardında hep iyi nedenler aradım, insanlarla bütünleşebilen, benzeri olmayan bir şey yaratmak için. Malzeme ve ışık günümüzün büyük sorunsalı ve dünyanın anlamı. Çalışmanız gerekiyor ve her iş de bu anlamda sorular sordurtmalı diye düşünüyorum.

Geçmiş projelerinizden bugüne baktığınızda işinizde bir devrim olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bunu söyleyebilecek kişi ben değilim. Beynim her zaman aynı beyindi, bir işi yaparken duyduğum hisler de aynı. Kimlik konusuna öteden beri takıntım var. Bu hep böyle oldu. Kısa ya da uzun zaman periyodları içinde, bilinen dünyayı değiştirecek, genişletecek küçük dünyalar yaratarak "mekanın modifikasyonu"nu yaptığımı söyleyebilirim.


Abu Dabi Louvre Müzesi























Tam olarak ne demek istiyorsunuz?
Her yerin mutasyonda bir karşılığı var. Ama aynı zamanda coğrafi ve tarihi bir devamlılık da söz konusu. Konteksten ayrı yapılmış projeler yerine modifikasyon anlayışıyla başlanılan projeleri seviyorum. Akçak gönüllü olamayacağım, tamamen basit ama çarpıcı ve derinlikli projeler yapmayı seviyorum. O yerin ruhunu taşıyan, insanların arzularını yansıtan binalar..

Mimaride etik nerede başlar nerede biter?

Dünyayı analiz etme ve anlama diye bir tutku var. Ama bu bizi birşeyleri ifade etmekten, yaratmaktan alıkoymamalı. Bu anlamda ütopya işimizin bir parçası. Dünyanın her tarafında aynı klon binalar yaratıldığı, sürekli tekrar edildiği için dünya gittikçe küçüldü. Kendimizi geliştirerek fark yaratmamız gerekiyor, sadece fark yaratmış olmak için değil tabii, ama daha derin bir anlayışa ulaşmamızı sağlayacak işaretler olarak farklılıklardan bahsediyorum.

Geçmişten bugüne sizi etkileyen bir mimari akım var mı?
Işık mimarlığıyla çok ilgileniyorum. Ayrıca 11. ve 12. yüzyıl katedral ve kiliselerinin mimarisi de epey ilgimi çekiyor. Paris’teki Saint Chapelle veya biraz daha sonra Pierre Chareau tarafından yapılan Maison de Verre gibi..

Peki ya günümüzden isimler söylemenizi istesek?

Tabii ki çok sayıda var, zor bir soru. En az 10 isim sayabilirim, ama neden 11 olmasın ki?

Corian için multisensörlü aydınlatma tasarımı






















Gençlere tavsiyeleriniz neler?

Nasihat vermeyi hiç sevmem. Herkesin kendine özel geliştirdiği bir akıl yapısı var, bunu herkes kendi başına sorgulamalı ve yolunu bulmalı diye düşünüyorum.

Yani öğretmeyi sevmiyor musunuz?

Ben hep reddettim öğretmeyi. Öğretmen bir anne babanın çocuğuyum ve bence öğretmek çok zor bir meslek. Öğrencilerinizi çok iyi tanımalı ve onları kendi olgunlaşma süreçlerine doğru itelemelisiniz. Öğrenme yolu olarak okumak bana zor geliyoru, öğrenmenin en etkili yolu bence worksoptur, insanlar benimle birlikte çalışarak bir şeyler öğrenebilir. Ve sonra da bu öğrendiklerini kendi değer yargılarıyla birleştirerek kendi iş ilişkilerini kurabilirler.

Gelecekte sizi korkutan bir şey var mı?

Yok, gelececekten korkmuyorum. Ve hatta geleceği umursamıyorum bile. Ben şu anla ilgileniyorum. Politik olarak çok önemli konular var dünya gündeminde, ve bir o kadar da değersiz konu. Ama iyimserim ben. İnsanlığın öyküsü doğru yola girebilir diye düşünüyorum. Her zaman daha kötüye gitmek gerekmiyor.


Orijinal metin için tıklayınız.

Röportajı izlemek için tıklayınız.