BR> İstanbul kapılarını
kapatıyor...
- İstanbul araştırma gazetesini hazırlamak
için akademisyenlerle, mahalleliyle görüştünüz. İstanbul'a dair bilmediğiniz ne
öğrendiniz?
E. Ünlü-Yücesoy: İşkolları ve
merkezleriyle sınırları dışına çıkan bir şehir, İstanbul. Bu şehri anlamak,
planlamak, bir müdahalede bulunmak zor. Bütünü göremiyorduk, bunun için
başlangıç oldu.
T. Korkmaz: Enformalliği daha iyi
anladım. Mimar olunca estetik ağır basıyor. Şurada ne güzel çevreler yapılabilir
derdim. Artık buralar bir dolu insanı nasıl barındırdı, nasıl bir kent barışı
sağladı görüyorum. İnsan içindeki dışlama mekanizmalarını fark ediyor. İhsan
Bilgin “Bedelsiz Modernleşme” yazısında, bu enformel dokunun her birimize nasıl
avantaj sağladığını, dolayısıyla yıkımlara sesimizi çıkarmadığımızı anlatıyordu.
Mesela İstanbul en fazla ev sahipliği olan şehirlerden, nedeni de enformal
kentleşme. Global kentleri gıcır gıcır, cilalı sahneler olarak hayal ediyoruz. O
yüzden de sessiz bir işbirliği var. Mesela Sulukule’deki adaletsizliği
bildiğimiz halde, sustuk. Alttan alta, yoksullar görünmez olsun, kent sahneye
dönüşsün, istiyoruz.
Y. Adanalı: İstanbul gazetesinin
başlığının tam çevirisi “Gönüllü ve zoraki dışlanma”. Bu süreçlerde kimin bir
aktör olarak var olabildiğini, kimin olamadığını da ortaya koyuyor. Bunu
belirleyen, sınıfsal farklılıklar. Gazetedeki, “Zorla Tahliye Haritası” böyle
devam ederse barınma hakkı açısından nasıl bir yola girileceğini gösteriyor.
- Sayıları artan rezidanslar, plazalar, güvenlikli siteler...
Nasıl bir İstanbul tablosu bizi bekliyor? Haritadan neler
okuyabiliyoruz?
T. Korkmaz: Çok sıkıcı bir
tablo… Bizim gibi insanların olduğu yerde yaşamak, çocuklarımız bizim gibi
insanların çocuklarıyla oynasın istiyoruz, diyorlar. Bu bir süre sonra insanı
büyük bir sıkıntıya itiyor. Çünkü kentin en cazip yerleri bizi farklılıklarla,
çelişkilerle besleyen yerler; bu farklılıklar üzerinden kendimizi geliştirmeye
izin vermeliyiz.
Y. Adanalı: Harita, tehlike zili
çalıyor. 5366 sayılı kentsel yenileme ile kentsel değeri yükselmiş yerlerde
yaşayanların profili değiştirilmek isteniyor. Ataşehir ve çevresinde, yeni
finansal merkez, iş alanı yaratma ve üst gelir grubunu hedef alan projelerden
etkilenen mahalleler var. Metro ve yeni ulaşım ağlarıyla kent merkezine bağlanan
Maltepe’nin gecekondu mahalleri de manzarası ve sağlam zeminiyle potansiyel rant
haline geldi.
E. Ünlü-Yücesoy: İstanbul’da E-5 çevresi
ve E-5 ile TEM arasında kalan, 1950’lerin çeperi, altyapı hizmetlerinin
kentleşme sürecinde yapılmadığı, sistematik olarak göz ardı edilen alanlar,
artık kentin içi. Yeni yatırımların gelmesi, İstanbul’un küresel kentler ağında
kendine rol biçmeye çalışmasıyla bu kuşak, bir anda rant alanı haline geldi.
Yoksulların yaşadıkları bu alanların tamamında bir operasyon yapılıyor. Mesela,
Kâğıthane’de. Haliç boyunca plazalar yapılıyor, Sütlüce’de küçük kapalı siteler
oluşmaya başlamış. Alibeyköy’de de.
- Bu haritadaki en çarpıcı
nokta ne peki?
Y. Adanalı: Genel resmin
karmaşıklığında göze çarpan, yoksullar için kentte belli sınırlar çizilmesi.
Yerinden edilenler için Avrupa yakasında Küçükçekmece-Başakşehir bir sınır
olacak, Anadolu yakasında ise Tuzla. İçeriye yoksul sınıfların girmesi
öngörülmüyor.
- Üstelik İstanbul’un sınırları giderek büyüyor,
muhtemel yerlerinden edilenleri tekrar aynı kader
bekliyor...
Y. Adanalı: Evet, İstanbul
büyüdükçe yoksullar için geliştirilmiş toplu konutların kullanıcı profili de
değişiyor. Mesela, Ayazmalı gecekonducuların yerleştirildiği Bezirgan Bahçe’yi
insanlar taksitlerini ödeyemediği için terk ediyor. Orta sınıf, gecekondu
profilinden farklı kullanıcılar yerleşmeye
başlıyor.
|