Haydarpaşa Garı’nın çatısı da restorasyon çalışmaları sırasında neredeyse tamamen yanmış; Kapalıçarşı ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Sultanahmet’teki binası da geçtiğimiz günlerde benzer bir yangın tehlikesi atlatmıştı. Uzmanlar, alınabilecek basit önlemlerle tarihi yapıların ‘yanmak’ gibi görünen kaderinin değiştirilebileceği görüşünde. yapi.com.tr’nin sorularını yanıtlayan Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği Başkanı İsmail Turanlı, her yapıda yangın çıkabileceğini, ancak özellikle tarihi binaların, esaslı bir renovasyondan geçmeden kullanılmaması gerektiğini söyledi. Her tarihi yapının kendine has özellikleri olduğunu vurgulayan Turanlı, koruma ve kullanma arasındaki ilişkinin doğru belirlenmesinin; alınacak önlemlerin de kullanıcılar, mühendisler, mimarlar ve koruma kurullarındaki uzmanların ortak çalışması sonucunda hayata geçirilmesinin önemine işaret etti. İstanbul’un yangın geleneğine dikkat çeken Afife Batur ise, geçmişte bunun kentsel dokunun yenilenmesi için bir araç olduğunu belirterek, kentte hala önemli miktarda ahşap yapı bulunduğunu ifade etti. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe de tarihi yapılarda, kullanım amacı ne olursa olsun teknik detayların iyi çalışılması gerektiğini ekledi.
İsmail Turanlı: Yangın elbette çıkar, ama büyük hasarların önüne geçilebilir
Bu şekilde yanmak 142 yıllık bir binanın kaderi midir? Değildir; elbette yangın çıkabilir, ama bu boyutta bir hasar oluşmasının önüne geçilebilir. Vakıf olarak, henüz rapor çıkmadığı için kesin bir yorum yapmak istemeyiz; ama binada, yapısal olarak pasif yangın koruma sistemleriyle ilgili bir önlem olmadığı kanaatindeyiz. Binada söndürme sistemi olmadığını biliyoruz. Bu tür yapılar, esaslı bir renovasyondan geçmeden asla kullanılmamalı; aktif ve pasif önlemler için bazı bölümler soyulup yeniden giydirilmeli. Yapılacak müdahalelerin iş yapım yöntemleri (method statement) kağıt üzerinde çözülmeli; hangi yangın önlemlerinin alınacağı, depreme karşı ne gibi güçlendirmeler yapılacağı, bunların noktasal da olsa tarihi dokuda ne gibi değişiklikler yaratacağı konularında kullanıcıların, mimar ve mühendislerin, Anıtlar ve Koruma Kurullarındaki uzman arkadaşların mutabık kalması lazım. Ancak bu işlemlerden sonra restorasyon çalışması yapılmalı; kullanılacak her bina esaslı bir restorasyon çalışmasından geçirilmeli. Binada yangını sınırlı tutabilmek için, içeride kullanılan boyadan kabloya kadar, yangına en dayanaklı ürünler seçilmeli. Her binada yangın ihbar sistemi tesis edilmeli ve bu sistem binanın her yerine kurulmalı; çünkü yangınlar genellikle böyle gözden uzak yerlerde başlar. Binanın sadece kullanılan değil, kullanılmayan yerleri de temizlenmeli. Anıtlar ve Koruma Kurullarıyla mutabık kalınarak, yağmurlama, su sisi, gaz gibi sistemlerden hangisinin uygulanacağına karar verilmeli.
Tarihi bir yapıdan bahsederken, yeni bir yapı için ortaya konulan kodları, yaklaşımları, genelgeçer kuralları esas alamazsınız. O tarihi yapının kendine has dokusuyla birlikte, alınacak önlemler de çeşitlilik gösterir; bir kurallar manzumesi oluşturmak yeterli olmaz. Her bir yapıda yangının büyümesini, kattan kata yayılmasını önleyecek pasif yangın önlemleri alınmalıdır; gerisi detaydır. Her bir yapı kendi içinde ele alınmalıdır. Sprinkler olmaz ama su sisi sistemi olur; o olmaz, oksijen azaltma sistemi olur; bunlar olmaz, pasif sistemler çoğaltılır. Alınacak önlemler, muhtemel hasar maliyetine karşı yapılabilecek muhtemel yatırım maliyetine göre şekillenir.
“Koruma anlayışımızı gözden geçirmeliyiz”
Anıtlar ve Koruma Kurullarının da burada şapkasını önüne alıp düşünmesi lazım. Tarihi bir binayı fiili olarak kullanmaya devam etmek istiyorsanız, koruma ve kullanma arasındaki dengeyi muhafaza eden bir üslup içinde olmanız lazım. Statükocu bir yaklaşım içinde mevcudu muhafaza etmeye gayret etmek demek, özellikle kullanılan binalar için gözlerini kapatmak anlamına gelir. Çünkü bir bina fiziki olarak kullanılıyorsa, orada primitif de olsa muhakkak bazı çözümlemeler yapılmıştır. Bugün tescilli bir yapıda çivi bile çakamazsınız. Korumanın yaklaşımı buysa, bu, o binanın yapıldığı tarih itibarıyla içerdiği teknik teçhizat ve yapısal unsurlar haricinde hiçbir şey ilave edemeyeceğiniz anlamına gelir. Peki o bina yapıldığı zaman cephe aydınlatması, havalandırma sistemi de mi vardı?
Afife BaturAfife Batur: İstanbul’un bir yangın tarihi var
Mustafa Cezar’ın "İstanbul’un Tarihi Yangınları" adında müthiş bir makalesi vardır. Burada adeta İstanbul yangınlarının kronolojisini çıkarmıştır. Eski İstanbul’da, ahşap yapılardan meydana gelen dar sokakların oluşturduğu bir kentsel doku vardı ve bu doku yangına çok elverişliydi. O kadar çok yangın oluyordu ki, başladıktan sonra bir mahalle bitmeden yangın durmuyordu. İstanbul’un yangın geleneği, kentsel dokunun yenilenmesi için olanak sağlıyor, yönetimi de bir anlamda buna mecbur ediyordu. Bütün yöneticilerimizin bunun bilincinde olması gerekir. Çünkü hala bazı ahşap yapılarımız var, üstelik kagir yapılar da yanar. Bu anlamda belirli önlemlerin alınması lazım.
Yapıları korumak konusunda bir bilinç ve bilgi eksikliği olduğu son olayla da kanıtlandı. İstanbul’un yapı malzemesi, Osmanlı döneminden başlayarak betonarme yaygınlaşana kadar, taş ve ahşaptı. Dış cepheler taşla kaplanmış olsa bile, içerideki döşemeler ahşap strüktürlüdür; Dolmabahçe Sarayı da öyledir. Geç dönemde, ‘bağdadi’ dediğimiz duvar tipi görülür. Bunlar, dışarıda sıvalıdır ve kagir gibi görünür, ama içerde ahşap ve dolgu malzemesi vardır. O dolgu malzemeleri yangın için idealdir. Bildiğim kadarıyla burada da öyle bir durum oldu; yangın söndü zannedildi ama çatı alev aldı, çünkü bağdadi duvarın içinden yürüdü. İtfaiyenin, bağdadinin yanış sistemi hakkında bilgisinin olmamasını hayretler içinde karşıladım. Daha önceden bunun önleminin alınmamış olması, hem üniversiteye hem de kamuya bir sorumluluk getiriyor. Oysa yangınların önlenmesi konusunda bilimsel olanaklar var, bunu bilen insanlar var. O insanların bilgilerinden faydalanılmadıkça ve bu bilgiler binalara uygulanmadıkça, her ay bir yangınla karşılaşmamız işten bile değil.
Cemal GökçeCemal Gökçe: Teknik detaylar iyi çalışılmalı
İnsanlar yaşayıp ölüyorlar ama geride bıraktıkları bize, nasıl yaşadıklarını öğrenme şansını veriyor. Eski eserler, tarihi yapılar çerçevesinde konuşacak olursak, bu hafızayı yok etmememiz gerekir. İstanbul gerçekten bir açık hava müzesi. Aynı bölgede daha önce Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu yangınının yaşanması ve bu alana otel yapılması acabaları gündeme getiriyor. İşin ticari çerçevesi, yapının kullanım amacı değiştirilerek parasal bir noktaya oturtulması yaklaşımı, onun tarihi varlığının önüne geçiyor. Bu çerçevede denetleyenlerin, yerel ve merkezi yöneticilerin yeterli ölçüde bilgili ve bilinçli olmadıkları gibi, gerekli mekanizmaları oluşturmaktan da uzak olduklarını görüyoruz. Kullanım amacı ne olursa olsun, bu tür yapılarda teknik detayları iyi çalışmış olmanız lazım. Örneğin, aydınlatmasını o yapıyı yakmayacak şekilde projelendirmelisiniz. Bu tür yangınlar, sadece bilgi eksikliğinden değil, denetim eksikliğinden de kaynaklanıyor.
|