'Yerküre 2050'de 6 Derece...
Dünya Beklenenden Daha Fazla Isınacak
365 Günde 315 Felaket
ODTÜ'lü Bilim İnsanları Pasifik'in...
2016’da Küresel Isınmaya Dair:...
Küresel Isınma Global Ekonomiyi...
47 Dev Şirket "Küresel Isınma"dan...
Küresel Isınmanın Tehdit Ettiği...
Küresel Isınmada ‘Eşiğe’ Bir Adım Kaldı
Küresel Isınma, Dünya Ekonomisini...
Küresel Isınma Kurultayı Kitap Oldu
Küresel Isınmanın Rekor Yılı
Amazon Ormanları Küresel Isınmaya...
Küresel Isınma CEO’ların 'Derdi' Değil
Türkiye’nin Küresel Isınma...
Küresel Isınma ABD Ekonomisi...
Küresel Isınmaya Karşı 'Bitkilendirilmiş...
Küresel Isınmaya Kamu Spotuyla...
Küresel Isınmaya Karşı Pedal Çevirdiler
Küresel Isınma Durmuyor
Küresel Isınmadan Esinlenilerek...
İzmir'deki Felaketin Nedeni...
Uzmanlar: Türkiye’nin Küresel Isınmayla Mücadele Politikası Yok
Dünya İklim Konferansı’nda sunulan bazı raporlar, Türkiye’nin karnesinin kötü olduğunu ortaya koydu. Bir rapora göre, Türkiye dünyaya en çok karbondioksit salan 58 ülke arasında iklim politikası olmayan tek ülke.
Fas’ın Marakeş kentinde dün sona eren Birleşmiş Milletler (BM) Dünya İklim Konferansı sırasında yayınlanan bazı raporlar, Türkiye’nin küresel ısınmayla mücadelede yükümlülüklerini ihmal ettiğini ve iklim politikasında en kötü ülkeler arasında yer aldığını ortaya koydu.
DW Türkçe’den Kürşat Akyol'un haberine göre, uzmanlar, bu durumu Türkiye’nin fosil yakıtlara bağımlı geleneksel enerji politikalarını sürdürmesine ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik politikalar üretmemesine bağlıyor. Marakeş’teki BM konferansında, ay başında yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’nın nasıl uygulanacağı ele alındı. Geçen yıl imzalanan anlaşmayı, havayı en çok kirleten ABD ve Çin’le birlikte bugüne kadar toplam 195 ülke imzaladı, 111 ülke onayladı. Türkiye de imzacı ülkeler arasında ancak anlaşma henüz Meclis’te onaylamış değil. "Kyoto Protokolü'nü de geç onayladık" İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Profesör Mikdat Kadıoğlu, Türkiye'nin anlaşmayı henüz onaylamamasını, “Bu, herhalde Türkiye’nin öncelikleri arasında değil gibi geliyor bana” diye değerlendiriyor. Kadıoğlu, Türkiye’nin gündeminin çok yoğun olması ve olağanüstü hal sürecinin de bunda etkili olabileceğini belirtiyor. Ancak, “Biz, Kyoto Protokolü'nü de çok geç onaylayan bir ülkeydik” diye hatırlatıyor. Kyoto, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadeleyi öngören BM çerçevesindeki ilk anlaşmaydı. Türkiye, 1997’de imzalanan anlaşmayı, 2009’da Meclis’te onaylamıştı. Marakeş’teki Dünya İklim Konferansı sırasında yayınlanan İklim Değişikliği Performans Endeksi-2017 raporuna göre, karbon emisyonlarının yüzde 90’ından sorumlu 58 ülke arasında Türkiye, 51. sırada yer aldı. Dünyadan 300’e yakın uzmanın yardımıyla hazırlanan endeks, emisyon değeri, emisyon gelişimi, yenilenebilir enerji, verimlilik ve iklim politikalarını değerlendiriyor. Rapor, Türkiye’nin karnesini “çok kötü” kategorisinde değerlendiriyor. Rapora göre Türkiye, 58 ülke arasında iklim politikası olmayan tek ülke. Türkiye Paris hedeflerini tutturabilecek mi? Konferansa sunulan London School of Economics'in raporuna göre ise, Türkiye, G-20 ülkeleri içinde orta ve uzun vadeli iklimi koruma yükümlülüklerini yerine getirmeyi ihmal eden 6 arasında. Rapor, Türkiye ile birlikte Arjantin, Avustralya, Kanada, Suudi Arabistan ve ABD’nin geçen yıl Paris’te kararlaştırılan Dünya İklim Anlaşması hedeflerini muhtemelen tutturamayacağını ortaya koyuyor. İklim değişikliğini durdurmak için sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasını öneren Paris Anlaşması, küresel ortalama sıcaklıklardaki artışı 1.5 santigrat derece ile sınırlandırmayı hedefliyor. 10’dan fazla sivil toplum örgütünün 2012’de bir araya gelerek oluşturduğu Türkiye İklim Ağı, Türkiye’nin ulusal katkı belgesinde, emisyonlarını 2030 yılında 1990’daki seviyenin 461 milyon ton üstüne çıkarmayı taahhüt ettiğini belirtiyor. Enerji analisti ve Birgün gazetesi yazarı Özgür Gürbüz, bu taahhütü şöyle değerlendiriyor: “Türkiye, hiçbir önlem alınmazsa, 2030’a gelindiğinde 1 milyar 175 milyon ton karbondioksit eş değeri sera gazı emisyonu çıkaracağını söylüyor. ‘Ben bunu 929 milyon tonda sınırlarım' diyor. Şu anda Türkiye’nin emisyonlarının 450 milyon ton civarında olduğunu hatırlatalım. Yani Türkiye, 2030’a kadar emisyonlarını iki katına çıkarmayı planlıyor. Azaltmayı bırakın, yerinde durdurmayı bile hedeflemiyor.” Kadıoğlu: "Kârdan zarar politikası" Profesör Kadıoğlu, Türkiye'nin bu önerisini "gelecekteki kirlilikten tasarruf eden bir teklif” olarak yorumluyor: "Türkiye'nin, kârdan zarar gibi bir politikası var. Bana göre, aslında Türkiye’nin politikası pek fazla bir şey yapmamak, bekle-gör politikası izliyor. Genç bir nüfus var, çok işsiz var. Dünyayla rekabette yüksek teknoloji ve verimli enerjiye yatırım yapmayı istemiyor gibi geliyor bana” diyor. Kadıoğlu, Türkiye’nin ihracatta daha ucuz maliyet için enerji üretiminde kalitesiz kömür ve diğer fosil yakıtları tercih ettiğini söylüyor. Enerji analisti Gürbüz, Türkiye’nin süregiden enerji politikaları nedeniyle 2030’da kişi başına 10 tonun üzerinde emisyon üreteceğini belirtiyor. Gürbüz, aynı süreçte Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin kişi başına düşen emisyonu 5-6 tona indirmeyi hedeflediğini anlatıyor. Bu bağlamda, Türkiye AB’den hızla uzaklaşma yolunda. Uyar: 2023'e kadar yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçilebilir Marmara Üniversitesi Enerji Anabilim Dalı Başkanı ve hem Türkiye’de, hem de dünyada bio ve yenilenebilir enerji konularındaki çalışmalarıyla tanınan Profesör Tanay Sıtkı Uyar, Türkiye'nin enerji politikalarının hızla bu alanlara ve enerjinin etkin kullanımına kayması gerektiği görüşünde. Türkiye’nin Avrupa’nın en rüzgarlı ve güneşli ülkesi ve jeotermalde dünya birincisi olduğuna dikkat çeken Profesör Uyar, "2023'e kadar yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçebilme potansiyeli var. Bu çözümleri uyguladığınız zaman zaten sorun kalmıyor” diyor. “Ama” diye devam ediyor Profesör Uyar, “AB ülkelerinde standart dışı olmuş buzdolabı, televizyon, klima gibi ürünlerin ithalatını hemen durdurmak lazım. Bütün yeni binaları, kentsel dönüşüm dahil, AB standartlarında, kendi enerjisini üreten sıfır enerjili konutlar olarak inşa etmek lazım. Bunu yapmazsak, bütün o binalar sorunun 80 yıl ertelenmesi anlamına gelecek.” |