Medyada sık görünen bir grup değil Elginkan Holding. Son
derece mütevazı. Sessiz sedasız üretiyor, ürettiğinin önemli bir bölümünü de
eğitime harcıyor. Birçok bakımdan diğer şirketlerden ayrılıyor. En önemli
özelliği patronu olmaması. Holding ve şirketleri Elginkan Vakfı
tarafından yönetiliyor. Yine bir vakıf tarafından yönetilen Cumhuriyet gazetesi
ile bu açıdan benzerlik gösteriyor.
Kamuoyu Elginkan’ı, Bay Elmor ve ECA ile
yakından tanıyor. Ancak grup bünyesinde 1957 yılında kurulan ECA’dan başka 17
şirket daha bulunuyor. ECA, Ekrem ve Cahit Elginkan kardeşler ile babaları
Ahmet’in ilk harflerinden türetilmiş. 1999’da vefat eden, vârisleri olmayan
ailenin son temsilcisi Ekrem Elginkan’ın daha hayattayken tüm yetkiyi devrettiği
Elginkan Vakfı bugün grubu yönetiyor. Kurucu aileden hiç kimse yok. 3 bini aşkın
kişiyi istihdam eden toplulukta her şey vakfa ait. 51 ülkeye ihracat yapan
Elginkan Holding’i ve Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel Unan
ile konuştuk.
- 61 yıllık bir süreçte 10 fabrika ve 18 şirket… Kurucu aileden
kimsenin olmadığı, vakıf tarafından yönetilen ender bir model. Vakfın yönetim
şeklinden biraz bahseder misiniz? Bugüne nasıl gelindi?
- Yücel Unan: Elginkan Vakfı’nın 34 mütevelli üyesi var.
Ancak rahmetli başkanımız Ekrem Elginkan ölünce üye sayısı 33’e düştü. Ama onun
yeri hâlâ korunuyor. 13’ü değişmez üye, 8’i kurucu şirketlerin temsilcisi, 12’si
de dışarıdan üye: ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi, İstanbul Üniversitesi ve Ege
Üniversitesi, TÜBİTAK, Silahlı Kuvvetler, TSE, Makina Kimya Endüstrisi, İş
Bankası, MESS ve Manisa Belediyesi’nin temsilcileri.
Kurucumuz Ekrem Elginkan 3 ana amaç üzerinde yoğunlaşmayı
seçmişti: Ekonomi, Ar-Ge ve eğitim. Üye gruplarını bu şekilde oluşturdu. Ayrıca
kararların etik çıkması bakımından da son derece önemli. Biz de bu yapıyı
sürdürüyoruz. Vakıf mütevelli heyeti yılda 2 kez toplanıyor. Vakıf mütevelli
heyetinin altında 7 kişilik yönetim kurulu var. Yönetim kurulunda holdingden
üçten fazla kişinin bulunması mümkün değil. Bu yıl dışarıdan seçilen 4 üye, İTÜ
ve ODTÜ ve MKEK’den temsilciler, biri de daha önce bizde çalışmış olan şimdi ise
mali müşavir olarak grup dışında görev yapan biri.
- Ekrem Bey’in uzak görüşlü kişiliği bugüne kadar yansımış anlaşılan.
Ne zaman karar vermiş vakfı kurmaya?
- 1949’da iş hayatına atılmış ECA’nın kuruluşu 1957. ECA öncesinden sanayide
bir sürü dalda çalışmış. Otoyollar yapmış, müteahhitlik dönemi olmuş. Kazan
daireleri ve kalorifer tesisatları yapmış. Bunları yaparken vanaların ya ithal
ürünler ya da son derece kalitesiz mallar olduğunu görerek ECA’yı kurmaya karar
vermiş. Daha ECA kurulmadan 1954 yılında aile meclisi toplanmış. İleride çok
gelişirsek vakıf kuralım kararı alınmış. Büyük araştırmalar ve incelemeler
sonucunda Elginkan Vakfı 1985 yılında hayata geçirildi.
- Vakfın kuruluş amaçları da ilginç. Biraz bahseder
misiniz?
- Evet. Vakıf senedimizde 3 amaç belirlenmiş durumda.
• Türk dili ve kültür değerlerini korumak. • Ar-Ge ve bilimi
geliştirmek. • Okullar açmak.
Vakfımız kaynaklarını bu doğrultuda sarf ediyor. Örneğin Kandilli
Rasathanesi’ndeki eski Türkçe el yazmalarını kitap haline getirdik. Bu yıl
6.’sını düzenlediğimiz Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması var. Bu yarışma
kapsamında bir iş fikrinin teknoloji tabanlı bir işe dönüştürülmesinde gençlere
katkıda bulunuyoruz.
- Elginkan Topluluğu bir dönem dikey büyüme modelini benimseyip
farklı sektörlere de girmişti. Sonra neden yeniden yatay büyümeye yöneldiniz?
- Evet. 1970’li yılların ikinci yarısında dikey büyümeye geçmiştik. İlaç
sanayine ve daha bir sürü sektöre girdik. Hatta şirket sayımız 51’e kadar çıktı.
Ancak 1990’lı yılların başında Ekrem Bey, “Ben artık asıl işime döneceğim” dedi.
Ve iki ana sektöre yeniden odaklandık.
‘Ekrem Bey’in doğru kararlarıyla krizleri rahat geçtik’
- Neden?
- Rahmetli borçtan çok korkardı. İleriyi gören bir kişiydi. Aldığı kararlar
sayesinde krizleri çok rahat geçirdik.
- İlginç bir öyküsü de rahmetli Elginkan’ın işçilerine kızıp 24 yıl
boyunca fabrikaya uğramaması...
- 1972 yılında işçi eylemlerinin yoğun olduğu günler. Bir gün rahmetli
Maltepe’deki fabrikasına gitti. “İşçiler el ele, patron hergele” diye bağıran
işçileri duydu ve küstü. 24 yıl küs kaldı. 24 yıl fabrikalarının kapısından
içeri adımını atmadı. Ancak vefatından birkaç yıl önce fabrikasına uğradı. Ama
günlük raporlar ister ve görüşlerini hep yeşil bir kalemle işaretlerdi.
- Şu anda topluluğun hangi alanlarda, kaç şirketi var?
- Şu anda Elginkan topluluğunun 18 şirketi var. Alan olarak iki sektördeyiz.
Yapı sektörü ve ısı sektörü. Bunların yanı sıra üç sermaye, iki de hizmet
şirketine sahibiz. Bunlardan birisi gıda şirketi. Tezel adı altında Manisa’da
faaliyet gösteriyor. Her topluluk şirketinin yemek ihtiyacını karşılar. Aynı
zamanda oradaki sanayici kuruluşlara yemek satar. Yüzde 50 bizim şirketlerin,
yüzde 50 de bizim dışımızdaki şirketlerin yemek ihtiyaçlarını karşılar. Şu anda
zeytinyağı ve kurutulmuş domates üretimi üzerine çalışmalar yapıyoruz. İlk
numuneler çıktı. Zeytinyağı kısa sürede devreye girecek.
- Zeytinyağı markasının adı belli mi?
- Aslında belli sayılır. Ancak isim konusunda küçük bir iki itiraz var.
Halledilirse hemen açıklayacağız.
- Bir de gayrimenkul projeleriniz var sanırım...
- Bildiğiniz gibi İstanbul’da, Kartal ve Maltepe’de kentsel gelişim ve
kentsel dönüşüm projeleri var. Bizim de o alanlarda çalışmalarımız var. Bir iki
yıl içinde orada iş merkezi, konut gibi inşaatlar yapacağız. Biri Maltepe’de ilk
ECA’nın kurulduğu yer. 46 dönüm. Kartal’da ise 36 dönümlük bir arazimiz var. Şu
anda Maltepe’de arsa sahipleri olarak bir araya gelerek bir dernek kurduk.
Belediye ile ilişkileri o yürütüyor.
‘Mali yapıyı güçlendirdik’
- Peki, Maltepe’deki işyerlerini ne yapacaksınız?
- Gebze Taysad Organize Sanayi Bölgesi’nde 25 bin metrekarelik bir arazimiz
vardı. Orada üretim ve ofis yerleri yapacağız. Maltepe ve Kartal’daki şirketleri
oraya taşıyacağız.
- Kriz ne şekilde etkiledi sizi?
- Kriz satışlarımızı düşürdü genel olarak. İhracatımız düştü. 2008 yılında 87
milyon Avro olan ihracat, 2009’da 61 milyon Avro’ya düştü. 2010 bütçemizde ise
77 milyon Avro olacağını öngördük. 2009’da grup olarak toplam satışımız 435
milyon lira olarak gerçekleşti. Bunun 135 milyon TL’si ihracat, 300 milyon
lirası iç pazar. Bu ekonomik krizde biz yatırımlarımızı durdurmadık. Son 5 yıl
içinde 100 milyon liralık yatırım yaptık. Bir kısmı büyüme, bir kısmı teknoloji
takip etme yatırımları oldu. Örneğin Serel’de 12 milyon liralık yatırımımız
oldu. 3.5 litre ile klozet yıkayan sistem ürettik.
Odöksan’da 14 milyon lira tutarında, Emas Kombi’de ise 20 milyon liralık iş
geliştirme yatırımı yaptık. İstanbul’daki tesisi Manisa’ya taşıdık. Belki ciro
düştü ama mali yapıyı güçlendirdik. İğneden ipliğe kadar her alanda tasarrufa
yöneldik. 2009 yılında hem banka borcumuzu azalttık hem de nakdimizi arttırdık.
Bu arada insan gücümüzü de iyi kullandık. Krizin en yoğun olduğu zamanda 300
kişi çıkardık ama şu anda krizin başladığı noktadayız. Yani yine 3 bin
kişiyiz…
|