"21. Yüzyılın En Büyük Sorunu...
Çal Dağı için “Yürüyen Adamlar”
Kömür Kullanımı Patladı; Çevre...
İşte Türkiye'nin En Yaşanılabilir Kenti
Çevreci Sokağa Yüzde 45 Hibe
Vatandaşa Bunun için Ödeme Yapılacak
Enerji Sektörüne Yön Verecek...
Trakya'da Yeni Bir Çevre Felaketi
Ünlü Aktör Cezayir'de Çevreci...
Çevre Mühendisleri 'Çevre...
"Temiz Çevre Engelsiz Hayat"
Belediyelere 26 Milyonluk Çevre Desteği
"Bu Sadece Bir Çevre Katliamı Değil"
Bayraktar: 'Gezi Parkı Çevre...
Çevreci Bir Büyüme Modeli Mümkün mü?
Çevreyi Kirletenlere Rekor Ceza Kesildi
Liman İnşaatında Çevre Eylemi
"Çevre ile İlgili Ortaklığı...
Enerji Tesislerinde Çevre...
"Kanal İstanbul’da Çevresel Risk Var"
Çevre Mühendislerinden 3....
Çevreci Projeye Hibe Artırılacak!
"Boğaz Stadı Çevresel ve Kentsel...
Marmaris’te Otele Kiralanan...
Çevrecilerden 'Kiralık Cennet'e Tepki
"Türkiye'deki Çevresel Veriler Endişe Verici!"
Greenpeace Uluslararası Genel Direktörü Kumi Naidoo, kömür kullanımında dördüncü sırada bulunan Türkiye'de çevresel verilerin endişe verici olduğunu söylüyor.
Radikal'in haberine göre, Greenpeace Uluslararası Genel Direktörü ve insan hakları aktivisti Kumi Naidoo, konuşmasına Mahatma Gandhi’nin “ Önce sizi yok sayarlar, sonra gülerler, ardından size karşı savaşırlar ve sonra siz kazanırsınız” sözünü hatırlatarak Gezi Parkı eylemleriyle başladı. Sözü Naidoo’ya bırakalım:
*Gezi Parkı protestolarına karşı kullanılan gücün büyüklüğü aslında daha çevreci bir ülke isteyen aynı zamanda sivil haklarına sahip çıkan insanların gücünü de ortaya çıkardı. Çünkü daha önce farklı bölgelerde termik santraller, ormanlar gibi çevreci direnişte bulunanlar yok sayıldı. Bir şekilde şiddete maruz kaldılar. Gezi’de simgeleşti sonra tüm ülkeye yayıldı ve dünyanın ilgisini çekti. Brezilya’da gerçekleşen olaylara da ilham kaynağı oldu. Orada da aynı Gezi Parkı’nda olduğu gibi çevreye duyarlı bir hareket sosyal haklar bağlamında geniş bir eyleme dönüştü. * Türkiye G20 üyesi. Hem bölgede hem de tüm dünyada artan bir güç olurken ülkedeki sosyal bilincin de bu güçle beraber artması gerekiyor. Türkiye’nin son dönemdeki çevresel verileri de çok rahatsız edici. Kömürün iklim değişikliğine büyük bir tehdit olduğunu düşünürsek şu anda Türkiye’de hali hazırda olan ve yapılacak projelerle birlikte dünyada Çin, Rusya ve Hindistan’ın ardından kömür tüketiminde dördüncü sırada. * 1990-2010 yılları arasında da Türkiye’de sera gazı salınımı yüzde 115 artmış. Tek sıkıntı mevcut termik santraller değil, bundan sonra açmayı düşündükleriyle birlikte Hükümet, Türkiye’nin kömüre olan bağımlılığını dolayısıyla karbon değerlerini arttırıyor. * Biliyoruz ki, kalkınmakta olan ülkelerde ekonomiyle birlikte enerji sarfiyatı da artıyor. ‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan HES yok, termik yok, nükleer yok ne yapalım?’ diyor. Biz gerçekçiyiz. Kesinlikle bir gecede kömür tüketiminin durmayacağını biliyoruz. Greenpeace’in söylediği yarın şalteri kapamak değil, yeni yatırımlar yapmamak. İnsan sağlığı ve dünyanın geleceği için fosil yakıt tüketen termik santraller bir program dahilinde 5-10 yıllık dilimlerle aşama aşama kapatılmalı. Yeni yatırımları başka yönlere, yeşil enerjiye kaydırmalı. Fosil yakıtlara 1 cent bile olsa yatırımda bulunan bir lider, çocuklarının geleceğini tehlikeye atıyor demektir. * Türkiye’de toprakların yüzde 5’i korunan arazi kapsamında fakat Türkiye’nin mevcut uluslararası anlaşmalarla verdiği taahhütler yüzde 15 civarında. Greenpeace Doğal ve biyo çeşitlilik kanunu ile de ilgili şüpheler taşıyor. Hükümet korunaklı arazilerin statüsünü istediği gibi kaldırıyor. Son yasa tasarısındaki ‘üstün kamu yararı’ kapsamında cümlesi halkın söz hakkını minimuma indiriyor. * Türkiye AB ’nin bir parçası olmak istiyorsa birçok madde gibi çevreyi ilgilendiren konularda insanlara danışılması gerektiği gibi bir maddeye de uyum göstermek zorunda. Ayrıca imzacısı olduğu ‘Aarhus Sözleşmesi’ndeki gibi gerçek demokrasilerde vatandaşlar çevreyle ilgili bilgilere ulaşabilir ve karar mekanizmalarında konuya ilgili fikirleri sorulur. Çevre ve çocuklarımızın geleceği söz konusu olduğunda bizlerin fikirleri sermaye odaklarının, iş çevrelerinin fikirlerinden daha önemlidir. * Ben Türk insanının zekâsına ve bilgisine Erdoğan’ın onlara güvendiğinden daha çok güveniyorum. Kendileri için neyin iyi doğru olduğunu anlayacak düzeydeler, yaptıkları eylemler bunları gösterdi. Erdoğan ise sadece halkın ona inanmasını ve söylediklerini yapmasını istiyor.” Kumi Naidoo Kimdir? Güney Afrikalı Kumi Naidoo 15 yaşında ülkenin kurtuluş mücadelesi içinde yer almaya başladığından bu yana beri aktif olarak insan hakları, yoksulluk, işçi hakları, çevre konularında eylemlere katılıyor, konferanslar veriyor. Ancak yaşamı hiç kolay geçmemiş. 1986 yılında sivil itaatsizlik, ‘ırkçılık karşıtı’ kitlesel eylemler düzenlediği için defalarca tutuklanmış. Sonunda da ülkenin acil durum kurallarını ihlal etmekle suçlanarak bir yıl boyunca sürgüne gönderilmiş. O da bu süre zarfında Rhodes bursuyla Oxford’da siyaset sosyolojisi doktorası yapmış. 1990 yılında Nelson Mandela’nın serbest bırakılmasının ardından Afrika Ulusal Kongresi’nin yasallaştırılması üzerine çalışmak amacıyla Güney Afrika’ya dönmüş. 1994’teki demokratik seçimler sırasında tüm seçim personelinin eğitiminden sorumlu ve Bağımsız Seçim Komisyonu’nun resmi sözcülerinden biri olmuş. Halen kurucusu olduğu Yoksulluğa karşı Küresel Eylem Çağrısı’nın küresel büyükelçisi ve Greenpeace Uluslararası Genel Direktörü. |