Taksim Hill Otel'de düzenlenen ve TMMOB çatısı altındaki meslek odalarının genel başkanları, yönetim kurulu üyeleri, İstanbul şube başkanları ve üyelerinin katıldığı toplantıda, Cumhurbaşkanı onay sürecinde olan yasa değişikliğiyle ilgili son durum değerlendirildi. Odalar adına ortak metni ise Makina Mühendisleri Odası Başkanı Ali Ekber Çakar okudu.
Eyüp Muhcu: Hukuka açık birer uygulama olan 'torba yasa'ların bugüne kadar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemesi manidar
Gezi Parkı direnişi sonrası destek veren duyarlı vatandaşlara karşı başlatılan operasyon sürecinin yapılan yasal düzenlemeyle meslek odalarını da hedef aldığını kaydeden Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, hukuka açık birer uygulama olan 'torba yasa'ların bugüne kadar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemesini manidar olarak nitelendirdi. Ocak ayında TMMOB'a bağlı oda yönetim kurulu başkanları olarak, daha önce gündeme getirilen TMMOB Yasası değişikliği için Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile görüştüklerini ve bir daha böyle bir konunun gündeme gelmeyeceği yönünde söz aldıklarını anımsatan Muhcu, "Ancak geçen süreç içinde gördük ki, bir bakanın, devlet adamının sözünün hiçbir kıymeti harbiyesi yokmuş" dedi. Yapılmak istenen düzenlemenin sakıncalarına dikkat çeken Muhcu, ayrıca Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların da ihlal edildiğini sözlerine ekledi.
Necati Uyar: Meslek odaları kendi uzmanlık alanlarını, üyelerinin suçlarını denetliyor
Eyüp Muhcu'dan sonra söz alan Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Genel Başkanı Necati Uyar, Gezi Parkı sürecinde en fazla zarar gören meslek odası olduklarını söyleyerek, İstanbul şube başkanı Tayfun Kahraman'ın Gaziantep'e sürgüne gönderildiğini, 2 yönetim kurulu üyesinin işini kaybettiğini, pekçok gözaltı yaşadıklarını, iki üyelerinin de tutuklama talebiyle karşıkarşıya olduğunu anımsattı. ŞPO'nun Türkiye genelinde kendi meslek alanıyla ilgili devam eden yaklaşık 400 davası olduğuna dikkat çeken Uyar, ancak siyasi bir mücadele yürütmediklerini ve kamunun yararını gözettiklerini vurguladı. Meslek odalarının kendi uzmanlık alanlarını, kendi üyelerinin suçlarını denetlediklerinin altını çizen Uyar, küçük bir plan değişikliğinin büyük bir talana nasıl sebep olabileceğini ancak uzman bir kişinin farkedebileceğini sözlerine ekledi.
Toplantı sonrası Gezi Parkı'nda yapılan düzenlemeleri yerinde gören Oda başkanları, İstanbul şubelerinin üyeleri; Gezi direnişinde hayatını kaybedenler için oluşturulan alanda da kısa bir açıklama yaptılar
"Talan yaygınlaşıyor"
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dr. Turhan Tuncer de, talanın yaygınlaşarak devam ettiğine işaret ederek, bunun en son örneğinin hayvancılık can çekişirken ve Türkiye artık saman ithal edecek bir noktaya gelmişken meraların da yapılan bir düzenlemeyle iskana açılması olarak gösterdi. Maden Mühendisleri Odası Genel Başkanı Mehmet Torun, bor madenleriyle ilgili bir düzenlemenin önümüzdeki dönemde gündeme gelmesini beklediklerini açıklarken; Jeoloji Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dündar Çağlan ise jeolojik risk ve tehlikelere karşı güvenli bir kent için mücadele verdiklerine vurgu yaptı ve TMMOB düzenlemesinin bu çerçevede ele alınması gerektiğini söyledi.
60 yıllık bir örgüt olan TMMOB'un her hükümet döneminde benzer müdahalelerle karşılaştığını hatırlatan Kimya Mühendisleri Odası Genel Başkanı Mehmet Besleme de, "AKP'nin son döneminde yaşananlar yeni değil; ama gittikçe vahşileşiyor. Meslek odaları önemli, çünkü bilimin doğrudan halkla buluştuğu yerler. Başbakan, 'sandığa güvenin' diyor; ama öte taraftan da TMMOB'u yasal düzenlemelerle ele geçirmeye çalışıyor" dedi. Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Şevki Çifçi ise, meslek odalarından sadece Gezi'nin intikamının alınmaya çalışılmadığını; üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul, HES ve nükleer santral, çarpık kentleşme gibi kamunun yararına olmayan projelere karşı yükselen itirazın intikamının alınmaya çalışıldığını kaydederek, "Ancak bu saldırılar, TMMOB'u halkın gözünde bayraklaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır" dedi.
Toplantıya kimler katıldı?
Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhçu, Peyzaj Mimarları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gaye Çulcuoğlu, Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necati Uyar, İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun, Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Çağlan, Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Besleme, Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Aşkın, Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Petek Ataman, Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Turhan Tuncer, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu 2. Başkanı Hasan Tuzcu, Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Sur, Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Şevki Çifçi, Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin, Metalurji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Cin, Tekstil Mühendisleri Odası Temsilcisi Canan Sönmez
"Cumhurbaşkanı yasayı onaylamamalı"
Makina Mühendisleri Odası Başkanı Ali Ekber Çakar tarafından okunan ortak metinde ise, 9 Temmuz Salı günü TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen 'torba yasa' içindeki 3194 sayılı İmar Yasası'nın 8. maddesine eklenen (ı), (i) ve (j) bendlerinin TMMOB ve bağlı odalarına yönelik kapsamlı bir operasyon olduğu savunularak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e söz konusu düzenlemeyi onaylamaması çağrısı yapıldı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
"AKP iktidarı tarafından üç yıl önce ve yine bir gece yarısı operasyonuyla ve yine bir 'torba yasa' içinde yapılan değişiklikle, yabancı mühendisler ülkemiz mühendislerinden ayrıcalıklı kılınmıştır. İktidar, iki yıl önce de Kanun Hükmünde Kararnamelerle TMMOB‘yi otoriter bir tarzda vesayet altına alma yönünde adımlar atmış, bütün ülkeyi ranta dayalı bir şekilde imara açma politikaları kapsamında yeni yasa ve yönetmelik değişiklikleri yapmıştır. 6235 sayılı TMMOB Yasası‘nın bütününü değiştirme girişimi ise TMMOB ve Odalarımızın yürüttüğü kampanya üzerine bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ertelenir gibi gösterilmiş ancak çok önemli bir düzenleme, Gezi Parkı direnişinin ardından intikamcı bir tarzda, İmar Yasası içinde yapılan bir değişiklikle gündeme gelmiştir.
İmar Yasası‘nın 8. maddesine eklenen (ı) bendi, biz Odaların çok önemli bazı yasal yetkilerini ortadan kaldırmakta; (i) bendinde, ilim ve edebiyat eseri sayılan imar planlarının değiştirilmesinde plan müellifinin izninin alınmaması getirilmekte; (j) bendi ise Fikir ve Sanat Eserleri Yasası‘nda bilim eseri olarak tanımlanan mimari projelerin eser olup olmadığını Bakanlık bünyesindeki bir Estetik Kurul‘un keyfiyetine bırakmaktadır. Bu kurulun kimlerden oluşacağı, hangi kriterlere bağlı olarak çalışmalarını yürüteceğinin belirlenmemiş olması ise hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan, hukuki güvenlik sağlamayan bu gibi kurallar Anayasa‘nın 2. maddesi ile bağdaşmamaktadır.
Söz konusu (i) ve (j) bendlerindeki düzenlemelerin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası, 4117 sayılı Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına Dair Bern Sözleşmesi‘nin Kabulüne Dair Yasa ile Anayasa‘ya aykırı olarak; mimarların İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden de kaynaklanan en doğal ve evrensel bir hak olan eser sahipliği hakkını, İmar Yasası yoluyla ortadan kaldırmaya yönelik olduğu görülmektedir.
İmar Yasası‘nın 8. maddesine eklenen (ı) bendi ise tam olarak şöyledir: "Harita, plan, etüt ve projeler; idare ve ilgili kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez. Vize veya onay yaptırılmaması ve benzeri nedenlerle müelliflikler veya bunlara ait kuruluşların büro tescilleri iptal edilemez veya yenilenmesi hiçbir şekilde geciktirilemez. Müelliflerden bu hükmü ortadan kaldıracak şekilde taahhütname talep edilemez."
Bu bend, öncelikle, Anayasa‘da tanımlanan kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki, kamu tüzelkişiliği bulunan, yerinden yönetim özerk kuruluşları olarak tanımlanan ve bu nitelikleriyle Türkiye‘nin kamu idari yapısı içinde yeri bulunan, kamu adına üyelerinin ve kamunun yetki devri ile verdiği hizmetlerin mesleki denetimini yapan biz Odaların ve üst Birliğimiz TMMOB‘nin Anayasal-yasal dayanaklarının hukuk dışı bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir.
Odalar adına hazırlanan ortak metni, Makina Mühendisleri Odası Başkanı Ali Ekber Çakar okudu
İmar Yasası‘nın 8. maddesine eklenen bendlerle yapılan değişiklikler, özetle;
•· Ülke kaynaklarının talanına karşı çıkan Meslek Odalarını ve TMMOB‘yi işlevsizleştirmeyi, •· Odaların üyeleriyle ilişkisini zayıflatmayı, giderek ortadan kaldırmayı, •· Odaların gelirlerine el koymayı, •· Kamusal-toplumsal yeraltı-yerüstü kaynak ve varlıkların talanını iktidarın elinde merkezileştirerek piyasaya açmayı, metalaştırmayı, •· Kentsel dönüşüm, kentsel rant programlarının önündeki bilimsel, teknik mesleki denetimi ve toplumcu engelleri ortadan kaldırmayı, •· Birbirinden farklı özerk yerinden yönetim kuruşları olan Meslek Odaları ve Belediyelerin Anayasal hak, yetki ve görevlerini ellerinden almayı, •· Mimarların Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamındaki mimari projelerini eser olmaktan çıkarmayı, telif haklarına el koymayı,
amaçlamakta ve ele geçirilemeyen, rant politikalarına karşı duran TMMOB‘yi etkisizleştirmeyi amaçlamaktadır.
Bilindiği gibi bugünkü iktidar, sermaye birikim ve rant sürecini, büyük oranda, kentsel-kırsal alanlar ve koruma altındaki alanların dönüşüm programlarına bağlamıştır. AKP iktidarı her şeyi metalaştırma, piyasalaştırma peşindedir. TMMOB ve bağlı Odaları ise söz konusu yasa bendinde anılan 'harita, plan, etüt ve projeleri', mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı disiplinlerinin bilimsel-teknik gerekleri ve kamu-toplum yararını gözeterek denetlemektedir. Ancak bu son operasyonla Odalar ve TMMOB‘nin Anayasal ve yasal mesleki denetim yetkileri elinden alınmakta, sınırsız bir talanın önü açılmaktadır. Kentsel, kırsal, yeraltı ve yerüstü doğal kaynakların talanına karşı çıkan meslek odalarını işlevsizleştirmenin, Odalar ile üyelerini, üyelerin projelerini mesleki denetim ilişkisi dışına çıkarmanın sonucu, bilim dışı piyasa keyfiyeti ve serbestisini egemen kılmak olacaktır.
Ayrıca Odalarımızca gerçekleştirilen mesleki denetim uygulamaları sonucunda, sahte lisans diplomaları ve/veya sahte diploma denklik belgeleriyle kayıt olan, kayıt olmak üzere başvuran birçok sahte mimar-mühendis olduğu tespit edilmiştir. Bugüne kadar tespit edilen bu kişiler hakkında sahte resmi belge düzenlemek ve kullanmak ile 3458 sayılı Yasaya muhalefetten dolayı suç duyurusunda bulunulmuş, yapılan yargılamalar sonucunda 21 kişi hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş olup, diğerleri ile ilgili takibat devam etmektedir.
İmar Yasası‘nda yapılan değişiklikle Meslek Odalarının denetim yetkilerinin budanması, böylesi sahteciliklerin tespit edilmesini de engelleyerek, kamusal denetimin önünü tıkayacak ve halkımızı sahte mimar ve mühendislerle karşı karşıya bırakacaktır.
Bu değişiklik, iki yıl önceki, TMMOB‘yi ve yerinden yönetim özerk kuruluşları olan meslek kuruluşlarını otoriter bir tarzda vesayet altına almaya yönelik Kanun Hükmünde Kararnamelerle yapılan düzenlemelerin devamı niteliğindedir ve Anayasa‘nın başta 135. maddesi olmak üzere 2, 5, 123, 124, 138. maddelerine açık bir şekilde aykırılık oluşturmaktadır.
Söz konusu değişiklik önergesinin TBMM Genel Kuruluna sunuluş biçimi de yanlıştır. Zira 6235 sayılı TMMOB Yasası, İmar Yasası‘nda değişiklik kapsamında ele alınamaz. Bu husus Meclis İçtüzüğü‘nün 87. maddesine açıkça aykırılık oluşturmuştur. Ayrıca 6235 sayılı TMMOB Yasası‘nı ilgilendiren bir konuda TMMOB ve bağlı Odaların görüşlerinin alınmamış olması da mevzuat hazırlama usul ve esaslarına aykırıdır.
Biz Odalar ve TMMOB, tam bir birlik içinde, ülke, kamu, halk çıkarları, mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının bilimsel teknik gerekleri doğrultusundaki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bunu hiçbir antidemokratik güç ve düzenleme engelleyemeyecek, durduramayacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle Anayasal tabanı bulunmayan bu düzenlemenin Cumhurbaşkanınca onaylanmaması, reddedilmesi gerektiği açıktır. Kuvvetler ayrılığı ile özerk kamusal, mesleki ve toplumsal yapıları ortadan kaldıran antidemokratik düzenlemelerin devamı olan bu konunun Cumhurbaşkanınca ele alınışı, AKP‘nin uyguladığı neoliberal politikaların ulaştığı nokta açısından, duyarlı herkese yeni bir değerlendirme olanağı da sunacaktır.
Demokrasi, kuvvetler ayrılığı, yerinden yönetim özerk kuruluşlarının görev ve yetkileri, Türkiye‘nin imarında mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının yeri ve rant politikaları gibi, kamuoyunun önem verdiği son derece önemli konular, Cumhurbaşkanını bu konu özgülünde önemli bir karar vermenin eşiğine getirmiştir.
Cumhurbaşkanı‘nı, TBMM‘nin 09.07.2013 tarihli 135. birleşiminde görüşülen 'Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' içindeki 3194 sayılı İmar Yasası‘nda değişiklik yapılmasına dair düzenlemeyi, Cumhurbaşkanı‘nın görev ve yetkileri kapsamında onaylamaması yönünde kamuoyu önünde duyarlılığa davet ediyoruz".
|