br />
Taşkışla
Eğitim ve Kültür Derneği İkinci Başkanı Cengizhan Balcı:
Taşkışlalı olmanın nasıl bir şey olduğunu anlatmak zor, Taşkışlayı
anlamak için sanırım belli bir yaş olgunluğuna ermek ve de Taşkışla’da yaşamak
gerekiyor. Taşkışla sevgisi 20li yaşlarda da hissediliyor, ama bu sevginin açığı
çıkması 40lı yaşları buluyor.
Ben ihtilalden sonra, 1983 yılında girdim
Taşkışla’ya. Dolayısıyla o küçük bahçede yaşadığımız özgürlük bizim için
gerçekten çok değerliydi.
Keşke mezunlarımız duyabilse, bir şey ona
baktıkça değerlenir. Çiçek baktıkça büyüyor ve sonra insan o çiçekten bir şeyler
almaya başlar. Dolayısıyla Taşkışla’nın bir yerinden tutarsak, bunun yine bize
faydasının olacağını düşünüyorum. Örneğin gelecekte çocuklarımız burada okurken,
Taşkışla’da okuduğunu gururla söyleyebileceği bir okul olmalı. Bence insanlar,
eğer kendilerini Taşkışla’nın bir parçası olarak görüyorlarsa Taşkışla’ya destek
olsunlar; parası olan para versin, zamanı olan zamanını versin... Hiçbir şey
yapamayan ise Taşkışla günlerine gelsin... Örneğin bu seneki Taşkışla günü için
bizim hedefimiz 300 kişi idi, seneye bu sayının 800’e çıkması için
çalışacağız.
Erkan Nazlı:
Taşkışla binasında
okuyor olmak özel bir şey. Yakın zamanda pek çok mimarlık fakültesi açıldı, ama
hiç biri gerçekten bu kadar tarihi bir yapıda eğitim vermiyor. Bu kadar hızlı
değişen bir çevre içinde tutunabileceğimiz sağlam şeylerin olması aslında bize
de güç veriyor. Mezun olarak her sene buraya gelmek, bu gücü artırıyor. Burada
insanları görmek kişisel bir tatmin duygusu sağlıyor, ama esas zamanında
beraberce kafa yorduğumuz mimarlığın sosyal anlamını tekrar yaşatıyor bu
toplantılar.
Bence her yaşta Taşkışlalı her Taşkışla gününe gelmeli...
|