Taşkışla için Hiçbir Şey Yapamayan, Taşkışla Gününe Gelsin!





Açık öğretim sınavları ile aynı güne denk gelen “Taşkışla günü”, Taşkışla mezunlarını şaşırttı. Taşkışla Eğitim ve Kültür Derneği tarafından her yıl düzenlenen organizasyonun bu yıl, açık öğretim öğrencilerini de ağırlaması nedeniyle kapıda oluşan sıra, ilk etapta hemen herkesi “Taşkışla gününe olan ilginin arttığı” düşüncesine itse de, Taşkışla gününe katılanlar ilgisizlikten şikayetçiydi.

İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Orhan Hacıhasanoğlu Taşkışla gününe olan ilgiyi arttırmak için çaba sarf ettiklerini söylerken, Taşkışla Eğitim ve Kültür Derneği  İkinci Başkanı Cengizhan Balcı ise “İnsanlar, eğer kendilerini Taşkışla’nın bir parçası olarak görüyorlarsa Taşkışla’ya destek olsunlar; parası olan para versin, zamanı olan zamanını versin... Hiçbir şey yapamayan ise Taşkışla günlerine gelsin...” diye konuştu.

Küçük avluda anılarını tazeleyen Taşkışla mezunlarına,Taşkışlalı olmanın kendileri için ne anlam ifade ettiğini sorduk.



İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Hacıhasanoğlu:


ODTÜ’den mezun olduktan sonra 1979’da Taşkışla ile tanıştım. 30 yıl gibi kısa süreli bir tanışıklığın olsa da (gülüyor) Taşkışla’nın her noktasında çok önemli anılarımın olduğunu söyleyebilirim. Lisansını Taşkışla dışında tamamlamış biri olarak, Taşkışla’da yönetici olmaktan gurur duyuyorum.

Taşkışla, Taşkışla’da çok kısa zaman geçirmiş olanların üzerinde bile büyük bir etki bırakıyor. Taşkışla’nın koridorları ve özellikle ışık ve gölge, tasarımcılar için çok önemlidir. Bu yüzden de Taşkışla’nın bir tasarım okulu olarak hizmet vermeye devam etmesini istiyoruz. Çünkü Taşkışla öğrencilerimize çok şey öğretiyor. Binanın mimari yapısı, konumu, iç-dış mekan ilişkisi, orta bahçesi ve bunun kazandırdığı mikroklima öğrencilerimize büyük katkılar sağlıyor.

Taşkışla günleri ile ilgili olarak ise yaşadığımız en büyük problem, genç Taşkışla mezunlarının, Taşkışla gününe yeterince ilgi göstermemesi. Bu ilginin artması için biz de çaba sarf ediyoruz ve öğrencilerimizi Taşkışla günlerine katılmaya davet ediyoruz.

Prof. Dr. Afife Batur:

Taşkışlalı olmak, hayatımın en önemli motiflerinden biri. 1955 yılından itibaren buradayım ben. Burada 50 yılımı çoktan tamamladım... Benim hayat merkezim burası. Burada okudum, burada öğretim üyesi oldum, buradan emekli oldum ve hala buradayım. Benim için burası evimden bile önce gelir. Çünkü üç defa ev değiştirdim, ama Taşkışla’yı hiç değiştirmedim. Sadece odam önceleri ön cephedeydi, sonra arka cephedeki bir odayı verdiler, şimdiki odam ise boğazı görüyor. (Gülüyor)

Taşkışla’nın mimarlığı temsil eden bir bilinç öğesi olduğunu düşünüyorum ve her Taşkışla gününün, fakülteyi kuran Emin Onat’a saygı ve minnet günü olduğunu düşünüyorum..







Taşkışla Eğitim ve Kültür Derneği  İkinci Başkanı Cengizhan Balcı:

Taşkışlalı olmanın nasıl bir şey olduğunu anlatmak zor, Taşkışlayı anlamak için sanırım belli bir yaş olgunluğuna ermek ve de Taşkışla’da yaşamak gerekiyor. Taşkışla sevgisi 20li yaşlarda da hissediliyor, ama bu sevginin açığı çıkması 40lı yaşları buluyor.

Ben ihtilalden sonra, 1983 yılında girdim Taşkışla’ya. Dolayısıyla o küçük bahçede yaşadığımız özgürlük bizim için gerçekten çok değerliydi.

Keşke mezunlarımız duyabilse, bir şey ona baktıkça değerlenir. Çiçek baktıkça büyüyor ve sonra insan o çiçekten bir şeyler almaya başlar. Dolayısıyla Taşkışla’nın bir yerinden tutarsak, bunun yine bize faydasının olacağını düşünüyorum. Örneğin gelecekte çocuklarımız burada okurken, Taşkışla’da okuduğunu gururla söyleyebileceği bir okul olmalı. Bence insanlar, eğer kendilerini Taşkışla’nın bir parçası olarak görüyorlarsa Taşkışla’ya destek olsunlar; parası olan para versin, zamanı olan zamanını versin... Hiçbir şey yapamayan ise Taşkışla günlerine gelsin... Örneğin bu seneki Taşkışla günü için bizim hedefimiz 300 kişi idi, seneye bu sayının 800’e çıkması için çalışacağız.

Erkan Nazlı:

Taşkışla binasında okuyor olmak özel bir şey. Yakın zamanda pek çok mimarlık fakültesi açıldı, ama hiç biri gerçekten bu kadar tarihi bir yapıda eğitim vermiyor. Bu kadar hızlı değişen bir çevre içinde tutunabileceğimiz sağlam şeylerin olması aslında bize de güç veriyor. Mezun olarak her sene buraya gelmek, bu gücü artırıyor. Burada insanları görmek kişisel bir tatmin duygusu sağlıyor, ama esas zamanında beraberce kafa yorduğumuz mimarlığın sosyal anlamını tekrar yaşatıyor bu toplantılar.

Bence her yaşta Taşkışlalı her Taşkışla gününe gelmeli...



 



Şükrü Sürmen:

1963 yılında Taşkışla’ya girdim, fakat geçirdiğim kaza nedeniyle okula ara vermek zorunda kaldığımdan 1973’de mezun oldum. 1963’den beri ben bu binanın koridorlarındayım. İç avlunun güzelliği anlatılmaz ki! Oranları müthiş; ne fazla büyük, ne de fazla küçük.

Bu bina bende müthiş bir hatıra birikimi bıraktı...

Ünal Onur:

1973 mezunuyum, okulumuzun 1773 yılında kurulduğunu düşünürsek, 200. yıl mezunlarındanım. Böyle tarihi bir binada okumuş olmanın önemli getirileri var benim hayatımda. Belki de İstanbul’da olabilecek en güzel üniversite binası burası ve bu güzel binanın otel olması için bir takım gayretler var. Hem bu gayretlerin önünde set olabilmek için, hem de böyle bir yapıyı gelecek nesillere bırakabilmek için Taşkışla gününe geliyorum.

Nigar Kardaş Onat:

1997 mezunuyum. Okulumu çok özlediğim için geldim. Hatta bu atmosferi çocuğumun da yaşaması için, onu da getirdim.

Taşkışla gününün bu hali bile güzel, ama belki okuldaki kulüplerce hazırlanmış dans ve tiyatro gösterileri, bu organizasyonlara dahil edilebilir. Tiyatro sahnesi gibi zaten burası... 

Mehmet Sağkal Özbek

Taşkışla, özgür ve çağdaş düşünceli insanların bu kutsal yere geldiğinde, geçmişlerinin yeniden yeşerdiği, anıların taşlarında gizlendiği yerden resim verdiği,  konuşulanların, söylenenlerin hatta tiratların, sindikleri duvarlarda yeniden yankılandığı, anısal mekanlar bütünüdür.