Tarihi Yapıların Güçlendirilmesi Sempozyumu Başladı

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen ve 29 Kasım Cuma günü sona erecek olan sempoyumda, toplam 35 sunum katılımcılarla paylaşılacak.

Sempozyumun açılışında konuşan İMO İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, kültür varlıklarının deprem ve diğer çevresel etkilerden korunarak güvence altına alınmasının her zaman önemli bir konu olduğunun altını çizdi. Demokrasinin ve katılımcı yönetim anlayışının tam olarak oturmadığı ülkelerde kültür varlıklarının korunmasındaki zorluklara işaret eden Gökçe, bu bağlamda 'Tarihi Yapıların Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu' ve benzeri etkinliklerin neredeyse bir açıkhava müzesi olan Türkiye'de koruma açısından önemine işaret etti.

Bugünün kentlerindeki mevcut yapı stoğunun önemli bir bölümünün yenilenmesi gibi bir zorunlulukla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Gökçe, bu anlamda kültürel varlıkların korunması kadar bu kentlerin yenilenmesinin de bir gereklilik olarak ortada olduğunu belirtti. Ancak bunun sosyo ekonomik ve kültürel girdiler gözardı edilmeden ele alınmamasının öneminin altını çizen Gökçe, "Oysa kentsel yenileme konusu bizde sadece mekansal yönüyle değerlendiriliyor; onda bile bir ortak akıl yok. Deprem, bir 'yık-yap' anlayışıyla; yani bir müteahhit yaklaşımıyla gündeme getiriliyor" diye konuştu. Sanayi kapitalizminden finansal kapitalizme yönelişle birlikte kentsel mekana bakış açısında da bir farklılaşma olduğunu, artık kentlerin yatay gelişme yerine dikey büyüme dönemine girdiğini belirten Gökçe, hukuk sisteminin de buna adapte edildiğini savundu. Gökçe, önce inşaatların, sonra inşaat projelerinin ve en son da fizibilite çalışmalarının yapıldığına değinerek, "Kentsel planlama yerine projeler yarıştırılıyor" dedi.

Gökçe'den sonra söz alan sempozyum düzenleme kurulu eşbaşkanı Zeynep Ahunbay da koruma konusunun disiplinlerarası yönüne vurgu yaptı. İnşaat mühendislerinin, tarihi yapıların özellikle strüktürel sorunlarının çözümünde önemli sorumluluklar üstlendiklerini kaydeden Ahunbay, "Ancak inşaat mühendisleri, uluslararası koruma kuramı ve ilkeleriyle ancak yüksek lisans eğitimleri döneminde tanışabiliyorlar. Bunun gibi sempozyumlar, bu anlamda bilgi paylaşımı açısından çok önemli" şeklinde konuştu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Salman Ünlügedik ise yaklaşık 38 bin tescilli yapının bulunduğu İstanbul'da, sadece bakanlığın ya da devletin koruma çalışmalarının altından kalkmasının zorluklarına işaret etti. Ayasofya, Topkapı Sarayı gibi 'gözbebeğimiz' olarak tanımladığı taşınmaz kültür varlıklara yönelik çeşitli çalışmaların devam etmekte olduğunu belirten Ünlügedik, ancak hala bu yapılar için bile bütüncül bir koruma projesi olmadığını sözlerine ekledi.