Türkiye'nin 2013 yılı için UNESCO Dünya Miras Listesi'ne önerdiği iki adaydan biri olan Bergama, geçtiğimiz haftalarda tanıtımı yapılan ve Bilkom tarafından Bergama Belediyesi'nin de desteğiyle gerçekleştirilen 'Tarih 3 Boyutlu Canlanıyor' projesiyle yeniden gündeme geldi. Ön inceleme raporu göz önüne alınarak son şekli verilen, yaklaşık 500 sayfadan oluşan ve bölgenin kültür ve tarih değerleriyle ilgili bilgi, fotoğraf ve haritalarla desteklenen adaylık dosyası Mart ayında Paris'teki UNESCO merkezi tarafından ön onaydan geçen Bergama'nın 2014 yılında listeye kabul edilmesi bekleniyor.
yapi.com.tr'ye adaylık sürecine ve beklentilerine yönelik açıklamalarda bulunan Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, "Öncelikle bu kentte yaşayan insanlara hem bu süreci doğru anlatmalıyız; hem de sonrasında Bergama’nın lehine oluşabilecek bazı ekonomik kazanımları da hedef olarak göstererek, onların da bu süreci benimseyerek içselleştirilmesini; tıpkı bizim gibi koruma endişesini taşımalarını sağlamamız gerekiyor" dedi.
Bergama, Türkiye'den UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki 12. varlık olmaya aday. Listede yer alan özellikle İstanbul'un tarihi alanları, alan yönetimi, restorasyon çalışmaları ve imar çalışmaları vb nedenlerle kent gündeminin önemli tartışma konularından biri olageldi. Türkiye'de şu ana kadar UNESCO Dünya Miras Listesi'ne yönelik yapılan çalışmalar size nasıl bir rehberlik sundu?
Bergama, diğer miras alanlarına göre yapılaşma ve rant baskısına görece daha uzak. Ama buna rağmen, UNESCO’ya önerdiğimiz alan içinde yer alan ve kent merkezinin biraz uzağında kalan tümülüsler bölgesinde biz de ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bence diğer deneyimlerden çıkardığımız en önemli sonuç; bu işi, buranın insanlarının katılımıyla yaparsak sonuç vereceği bilinci. Belediyelerin yaptıkları çalışmalarda en fazla yoğunlaşması gereken alan, kentlilerin ve sivil toplum örgütleri, kamu kurumları gibi diğer unsurların da bu konuda bilinçlendirilmesi olmalı. Sadece resmi bir kurumun ya da belediyenin çabası, bu işin sürdürülebilirliği adına tek başına yeterli değil. Öncelikle bu kentte yaşayan insanlara hem süreci doğru anlatmalıyız; hem de sonrasında Bergama’nın lehine oluşabilecek bazı ekonomik kazanımları da hedef olarak göstererek, bu süreci benimseyerek içselleştirmelerini, tıpkı bizim gibi koruma endişesini taşımalarını sağlamalıyız. Bunu başarmadan, koruma ve doğru kullanma dengesini kurabilmek mümkün görünmüyor. Bu yıldan itibaren, özellikle bu yönde çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Liselerden başlamanın doğru bir adım olacağını düşündük ve UNESCO büromuzdaki arkadaşlarımız öğrencilere sürecin nasıl işleyeceği ve sonuçta neler olacağı yönünde eğitimler verdiler. Hazırladığımız çeşitli broşürler ve bilgilendirme toplantılarıyla bu çalışmaları sürdüreceğiz.
'Alan yönetimi', Türkiye’nin geç tanıştığı; uygulamada pek çok sorunla karşılaştığı kavramlardan biri. Bergama'da ne gibi sıkıntılarla karşılaştınız?
Zaman zaman bir yetki karmaşası olabiliyor. Türkiye’de mevzuat henüz buna pek uygun değil. Bir yasa çıktı, bu işin bir yönetmeliği var; ama uygulamada hala sıkıntılar yaşanabiliyor. Örneğin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait birçok eser, Hazine’ye ait birçok taşınmaz var. Bunların hepsinin bakımı, çevre düzenlemesi, restorasyonu vb çalışmalar büyük problem. Bazıları kiraya verilmiş; kiracılar tarafından aslına uygun olmayan bazı eklentiler yapılmış ya da yapılmaya devam ediyor. Bir yandan belediye, diğer yandan kurul devrede; ancak yaptırımlar konusunda sıkıntılar yaşanabiliyor. Özellikle ‘alan yönetimi’ içine dahil olan bölgedeki kültürel envanterlerin yönetiminin tek bir elden yapılması; bu konuda olumlu bir adım olabilir. Bu eserler sadece bize ait değil. Evet, bizim topraklarımızda, onların arasında dolanan ve o havayı soluyan biziz; ama bizim dışımızdaki insanların da söz hakkı var. Adı üzerinde, evrensel kültür değeri. Dolayısıyla diğerleri adına da bir koruma sorumluluğumuz var.
Özellikle tarihi değerleriyle öne çıkan yerleşimler için turizm bir fırsat olarak görülüyor; ancak bu potansiyel, beraberinde çeşitli baskıları da getiriyor. Siz bunun karşısında nasıl durmayı planlıyorsunuz?
Alan yönetimi planı bunun için çok önemli. Adı üzerinde; bir plan yapıyorsunuz ve bundan sonraki büyümeyi, o alan içinde turizm adına yapılacak bir takım işleri de bu planla birlikte disiplinli bir şekilde yönetmeniz gerekiyor. Ama aslına bakarsanız turizm, bence bu işin içselleştirilmesi için bir araç; amaç değil. İnsanlarımıza, bu hazinenin günlük yaşantımızı zenginleştirebilecek başka bir ekonomik getirisi de olabileceğini göstermemiz gerek. Ancak turizmin yaratacağı deformasyon konusunda da yöneticilerin dik durması gerek; çünkü zaman içinde bazı şeyleri size dayatacak. Turist geldikçe otel, restoran yapmak, yol inşa etmek, beton dökmek gerekecek. Bu dayatmaya, doğru noktada bir sınır çekebilirsek, bir problem olacağını düşünmüyorum. Beklenen şey bir kültür turizmi hareketliliği; dolayısıyla ‘deniz-kum-güneş’ turizmindeki gibi vahşi bir yozlaşmanın olmasını beklemiyorum.
|