Radikal Gazetesi’nden Elif İnce’nin haberine göre; Sulukule'deki üç katlı evleri yıkılan Semra-İsmail Gani çiftinin dört buçuk yıldır bekledikleri yeni evlerinin teslim tarihi sürekli erteleniyor. Eskiden kira alan çift, dört buçuk yıldır kirada. Aile şimdi emekli maaşıyla en az 200 bin liralık borcu nasıl ödeyeceğini düşünüyor.
Ailenin Sulukule’deki 36 yıllık evi 2008’de yıkılmış. Dört buçuk yıldır Karagümrük’te tek odalı bir apartman dairesinde kirada kalıyorlar. Projeden aldıkları evin yapılmasını beklerken aradan geçen zaman 68 yaşındaki İsmail Gani’ye bir ömür gibi gelmiş. Mahalledeki adıyla ‘Hacı Amca’, Fatih Belediyesi’nin eski dergilerinden sürekli ertelenen teslim tarihlerini gösteriyor: Temmuz 2011, 29 Ekim 2011, Ocak 2012, Mart 2012... Aradan geçen yıllara rağmen ne evlerin teslim tarihi belli, ne de fiyatı. Tek geliri 875 liralık emekli maaşı olan İsmail Amca, “Eski evimizde yaşarken ne kira ödüyorduk, ne de tek kuruş borcumuz vardı” diyor. Şimdi, sonunu göremeyeceğinden korktuğu, en az 200 bin liralık bir borca sürüklenmiş durumda.
İsmail Amca, 1972’de aşçılık yaptığı lokantanın patronuna borçlanarak beş yılda ödemiş eski evlerini. Üç katlı binalarının bir katında kendileri, bir katında İsmail Amca’nın ilk eşinden olan oğlu, diğerinde de kiracıları kalıyormuş. Varları yoklarını bu eve harcamışlar. Semra Hanım, “İhtiyarladığımızda rahat edelim diye yavaş yavaş yeniledik, bugün banyo, yarın pencere çerçevelerini yaptık… Ben hep böyle basmalar içinde gezdim. Biz borçtan korkarız kızım” diyor. İsmail Amca da ekliyor: “Kimseye muhtaç olmadan kendi yağımızla kavruluyorduk, mutlu, huzurluyduk. Emekli oldum, tam rahat edeceğim derken daha fazla çalışma, geçim sıkıntısı, hastalıklar, evleri ne zaman teslim edecekler diye düşüncelerle boğuşuyorum...”
Erdoğan’a mektup yazıp bilanço çıkardı
Binaları yıkıldığında çıktıkları kiralık evde İsmail Amca ve Semra Hanım salondaki çekyatta, 18 yaşındaki kızları Merve de mutfağın yanındaki ufak odada yatıyor. Yeni eve sığmayan halılar naylonlar içinde duvara dayalı, neredeyse beş yıldır kapalı kolilerdeki eşyalar Merve’nin odasında yığılı bekliyor… Eskiden düzenli kira geliri olan aile, şimdi bu kutu kadar eve 500 lira kira veriyor. Belediye her ay 400 liralık kira yardımı yapıyor, aradaki 100 liralık farkı da aile ödüyor. Bu ‘yardıma’ rağmen dört buçuk yılda 30 bin liranın üzerinde zarar etmişler.
Başbakan Erdoğan’a yazdığı bir mektupta harcamalarını kalem kalem sıralamış İsmail Amca: “Kira farkı 100 TL, doğalgaz 178 TL, elektrik 47 TL, su 53 TL, internet 35 TL, apartman aidatı 15 TL, ev telefonu 20 TL, kızıma harçlık 25 TL, üç kişi için otobüs seyahat kartları 30 TL, toplam 503 TL. Geriye kaldı 352 TL. Bununla da üç kişilik bir aileyle bir ay boyunca bozdur bozdur afiyetle yiyebildiğin kadar ye!”
Belediyeyle imzalanan sözleşmede 125 metrekareden üç daire talep eden İsmail Amca’ya kurada iki tane 81.4 metrekarelik, bir de 114 metrekarelik ev çıkmış. Bu, en azından 200 bin liralık bir borç anlamına geliyor. Şimdi, en büyük korkuları belediyenin metrekare başına talep ettiği fiyatları arttırması. Bilmeden, okumadan imzaladıkları sözleşmede belediye 2008 yılında onlardan aldığı binalara biçtiği değeri sabit tutmuş ama yeni inşaatın bedelini ucu açık bırakmış. Hak sahipleri arasında metrekare başına istenecek fiyatın önceden belirtilen 1243 liradan 2 bin 500 liraya çıkacağına dair söylentiler dolaşıyor. Bu, birçok aile için 15 yılda zar zor ödeyecekleri borçlarının ikiye katlanması anlamına geliyor. İstediği kadar toplayıp çarpsın, İsmail Amca’nın hesapları ayın sonunu nasıl getireceklerini çözemiyor.
Antidepresan kullanıyorlar
İsmail Amca takıntılı denebilecek bir titizlikle eline geçen her belgeyi saklamış. Destelerce kâğıt çıkartıyor çekyatın altından: Küçük bir kâğıt parçasında belediyeden ilk sunulan teklifler, hileli olduğunu düşündükleri kura çekiminin CD kayıtları, her ayın ilk gününde gelmesi gereken ama 12’sine kadar sarkan 400 liralık kira yardımlarının banka slipleri... Semra Hanım da kızları Merve de üç yıldır kendilerinden ücret istemeyen bir psikiyatra gidiyor, ikisi de hayatlarında ilk kez antidepresan kullanıyor. Tansiyon, şeker, hepsi bu son dört buçuk yılda ortaya çıkmış. Semra Hanım, “Kırmızı, yeşil reçeteli ilaçlar kullanıyoruz” diyor. Panik atak ve depresyon belirtileri gösteren Merve okulunu bırakmış, liseye açıktan devam ediyor. Psikiyatr “Bol bol gezsin, hava alsın” demiş ama Semra Hanım “Ücretsiz olduğu için ancak Historia, Carrefour’a gidiyoruz” diyor. Eski evlerini hatırlıyorlar sonra anne kız: “Ne güzeldi, her tarafı açıktı. Camımızı açıp çay demlerdik. Misafirimiz eksik olmazdı. Bu ev o kadar küçük ki birbirimize giriyoruz. Bayramlarda bile kimseyi davet edemiyoruz, biz onlara gidiyoruz.”
İsmail Amca, Başbakan’a yazdığı bir diğer mektupta şöyle anlatmış yaşadıklarını: “Kendimi artık size nasıl duyuracağımı bilmiyorum, bizleri hiç kaale almıyorsunuz. Bundan dolayı basın önünde açlık grevi yapmayı düşünüyordum. İstanbul Emniyeti’ne gidip durumumuzu izah ettikten sonra Fatih Belediyesi’nin karşısında üç günlük açlık grevi için dilekçemi verdim. Fakat öğrendik ki anayasanın 26. maddesi gereğince açlık grevi yapmak suçmuş. Bunun üzerine Fatih Belediyesi önünde basın açıklaması yapmaya karar verdim.”
Basın açıklaması sırasında kalabalığı fark ederek yanlarına gelen Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in “İsmail Amca şov yapıyor” demesine, bir de Başkan Yardımcısı Mustafa Çiftçi’nin Semra Hanım’a “Sen çarşafından utan, kocan da sakalından. Yalan söylüyorsunuz” lafına bozulmuşlar en çok. İkisiyle ilgili de suç duyurusunda bulunmuşlar. Yaşadıkları bunca adaletsizlikten sonra Semra Hanım, “Allah’ın mahkemesine çıkacaklar” demekte buluyor çareyi. İsmail Amca da “Kentsel proje zulmü mağdurları adına kendilerine sesleniyorum” diyor: “Almayın mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...”
|