"Sarıyer nasıl gözüküyor sizin gözünüzde?" sorusuna, "Bizim alanımız yaşam. Biz yaşamı örgütlüyoruz. Yaşamın içinde kim varsa. Ağaç da var, insan da, hayvan da..." yanıtını veren Şükrü Genç, Sarıyer’de 'inanılmaz farklılıklar gösteren' bir yaşam olduğuna dikkay çekiyor. Bu farklılıkların, 'orta sınıfın artık yavaş yavaş yok olması' gibi, toplumun yapısıyla da benzeştiğine işaret eden Genç, "Yalıları düşününce, belki de en zenginler bizde. En fukarası da bizde. Her yerde dolaşıyoruz, biliyoruz. Köylerde villalar var. Metrekaresi inanılmaz paralarla satılıyor. Milyon dolarlar konuşuluyor. Hemen yanında halen üretim içinde olan köylü var. Onların birbirleriyle çelişkisi var. Temel amaç yaşamın örgütlenmesi ve insanı huzura eriştirmek.Tüm taleplerin yanında olmaya uğraşıyoruz. Topladığımız verilerin anallizini yapıp geri dönüş yapmaya çalışıyoruz" diyor.
Şükrü Genç'in Emrah Temizkan'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Bir kentsel dönüşüm hamlesi var Sarıyer’de. Şu anda ne durumda?
Kooperatifleşiyoruz öncelikle. Bilinçleniyor insanlar. İnsanlarla sürekli toplantı halindeyiz. Müthiş bir kalabalık oluyor. Herkes bilinçleniyor. Başta bir yapılanma oluşmuştu. O yapılanmadan arkadaşları Hollanda’ya dönüşümü incelemeye gönderdim. Oradan bir ekip buraya geldi. İşin başında Gecekondu Sosyal Müdürlüğü kurduk. Dönüşüme yönelik, kentleşmeyi örgütleyecek bir şekilde, planlı, sosyal dokunun birlikte işlendiği bir kentleşme için kurduk. Kentsel dönüşümü insansız çözmek mümkün değil. Ortak yaşam alanlarının daha çok olduğu mekânlar lazım. AVM’leri kastetmiyorum. Mahallelerden söz ediyorum. Arazi sahipleri belediye ya da yurttaş olmadığı için dönüşümü sağlıklı yapamıyoruz. Ancak altyapısını hazırlıyoruz. Birileri buralardan nemalanmak istiyor. Bunun önüne geçmenin tek yolu da insanların örgütlülüğü. Sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler olmazsa olmaz.
Koç, Boğaziçi ve İTÜ’nin kampüsü Sarıyer’de. Üçü de öğrenci sayısının epey fazla olduğu üniversiteler. Sarıyer’de üniversite öğrencilerine de ses vermeyi düşünüyor musunuz?
Gençlerle yaptığım toplantılar var. Geçtiğimiz akşam İTÜ’de yoğun bir kalabalığa hitap ettim. Biz bu potansiyeli aktif yönde kullanamıyoruz. Bireysel kullanabiliyoruz. Bir öğrenci kulubüyle ortak çalışma yapıyoruz. Birden fazlasıyla yapamıyoruz. YÖK’ün maddelerinden birinde şöyle diyor: “Üniversiteler bulundukları yerelde çözüm üretilmesi için yardmcı olurlar”. Biz henüz eksiğiz. Tamamlamaya çalışıyoruz ama.
Sarıyer'in geleceğini planladık
Projeleriniz var o halde?
Boğaziçi ve İTÜ’yle var. İTÜ’yle daha önce projeler yaptık. Bunlar doğru yapılırsa çok önemli insanlar yetiştirebiliriz. Üç günlük Çalıştay sonunda Sarıyer Kalkınma Eylem Planı oluştuduk. Yaşamı planlamaya çalışıyoruz. Sarıyer’in geleceğini en başta planladık. Bu planlamaların sonrasında yaşamın hemen yüzüne çarpan eksiklikler var. Mesela çarpık kentleşme. Sarıyer’deki binaların yüzde yetmişi kaçak ve çarpık. Otoban etrafındaki yapılaşma mesela. Sürdürebilir altyapı için bir kentsel altyapı oluşturulması lazım. Kooperatifleşmelere gittik. Dokuz mahallede bunu kurduk ve çok yoğun bir üyeleşme var. Dönüşüm sırasında yurttaş hakkının da içinde bulunduğunu ortaya koymak için kuruluyor bu kooperatif.
Sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkiniz ne durumda?
Olması gereken çeşitli köylere ve şehirlere ait derneklerin sivil toplum kuruluşu olarak örgütlenmesi ve aktif olarak görev alması şart. İnsanları giderek yaşamda yabancılaştırmaya çalışıyorlar. Bu dernekleri siyasi partilerin arka bahçeleri olarak kullanıyorlar. Bir belediye başkanı her şeye yetmez. Bir siyasi örgütlenme gerekli. Ben CHP’liysem CHP ilçe örgütünün bu çalışmaların içinde aktif olması lazım. Somutta yaptıklarımın siyasi desteği görmesi açısından.
Depreme göre örgütlülük yaratılmalı
Gerekli desteği göremiyor musunuz CHP ilçe biriminden?
Orada o algı yok. Bir kentsel dönüşüm toplantısı yapalım, tamam, ama bu toplantılar siyasilerin gelip konuşma yapacakları yerler değil. Bu işin yaşamda örgütlenmesi lazım. AKP belediyelerinde zaten yukarıdan ne söylenirse o yapılıyor ama bizde de tam tersi olması lazım. Ben karar mekanizmasına bile sivil toplum kuruluşlarını sokuyorum. Bu kuruluşların kuvvetli kılınması yönünde çabalarımız var. Onların bünyesinde bizde olamayan nitelikte uzmanlar var. Depreme göre tüm örgütlülüğü yaratmak lazım.
Sarıyer’de üçüncü köprü gibi çok önemli bir mesele var şu an. Ciddi tepkiler var. Siz nasıl bakıyorsunuz?
İlk konuşulmaya başlandığında belediye meclisinde karar aldık. AKP’li üyeler meclisi terk etti. Başbakanın 2003’teki ‘’Cinayettir’’ tesptine katılıyoruz. Çok ciddi çaba sarf ettik. Önemli katılımların olduğu paneller yaptık. İstanbul’un ulaşım politikasını konuştuk.İki köprünün ulaşıma etkisi oldukça az. Kentte insan mı taşıyacaksın, araç mı? Önce buna karar vermek gerek. Biz bunu konuşmak zorundayız. Şu anda köprüyü yapanlar dahi tartışıyor. Bol miktarda kamuoyu yaratmaya çalışıyoruz. Parklardaki forumlara katılıyorum. Üçüncü köprü ilk konuşulduğunda televizyonda Beykoz Belediye Başkanı’yla kavga ettim. “Benim ormanım çok, yüzde yirmisi gitse ne olur” dedi bana. İnanılır gibi değil. Aachen’la kardeş şehir olduk. Üçüncü köprü inşaatını gösterdik. Katliam dediler. Ağaçları büyük bir kinle, intikam alarak kestiler.
Toplu kuş ölümleri yaşanacak
Kuzey Ormanları Savunması ile iletişim halinde misiniz?
Oraya çok ciddi destek verdim. O mücadelenin içinde varız. Bireysel olarak bizden katılan arkadaşlar var. Kurum olarak böyle oluşumun örgütlenmesini yapamayız. Bunların hiçbiri konuşulmuyorken kuş göç yollarının dökümlerini çıkarttık. Üç dosya halinde CHP Genel Merkezi’ne gönderdim. Kuş gözlemcilerini dinledikten sonra bu meselenin ne denli önemli olduğun anladım. Toplu kuş ölümlerinin yaşanacağını düşünüyoruz. Çünkü alıştıkları yere gelecekler fakat köprüyle karşılaştıklarında ölecekler.
Yaşam Evleri projeniz birlikte yaşama kültürü için çok önemli aslında. Biraz anlatır mısınız?
Kentleşmeyi yaratacaksan kentin içinde ortak alanlar oluşturacaksın. İnsanların yaşam alanları buralar. Başkan seçildikten kısa bir süre sonra kalabalık bir buluşmada muhtar mahallenin eksiklerini saymaya başladı. Bir beyefendi çıkıp şöyle dedi: “Başkan, bunların hepsi yapılır, ben mahalle yaşamımı geri istiyorum.” Oradan semt evleri ve yaşam evleri ortaya çıktı. Üç yaşam evi açtık şu anda, dördüncüsü yolda. Önceki belediye birine vermiş, kira da almamış, belediye olarak oraları geri aldık ve tehdit edildik. İçinde belediyenin birimlerinin, toplantı salonlarının, beceri kurslarının, muhtarlığın ve güzel bir bahçenin olduğu evler buralar. İnsanların kütüphaneden kitap aldıklarında yaşadıkları sevinci anlatamam. Hiç evinden çıkmayan insanlar buralara gelir oldu.
|