DASK ve Zorunlu
Deprem Sigortası Programının, kamu-özel sektör işbirliğinin en özgün ve başarılı
modellerinden birisi olduğunu anlatan Babacan, DASK'ın sigorta şirketleri,
sigorta acenteleri ve banka şubeleri aracılığıyla ev sahiplerine ulaştırdığı
Zorunlu Deprem Sigortası poliçelerinin, deprem sonucunda konutlarda oluşabilecek
maddi kayıpları uygun bir bedel karşılığında teminat altına aldığını kaydetti.
Babacan, sigorta primlerinin bölgeden bölgeye değişmekle birlikte son derece
makul ve düşük düzeyde olduğunu söyledi.
Foto: Bolu Valisi İbrahim Özçimen,
ödülü Ali Babacan'ın elinden aldı (Abdurrahman Antakyalı /
AA)
Finansal okur-yazarlığın geliştirilmesi
gerekiyor Bir tabiat olayı olan
depremi engellemenin mümkün olmadığını, ancak depremin yarattığı kayıpların en
aza indirebileceğini ve oluşan maddi kayıpların doğru mekanizmalarla telafi
edilebileceğini ifade eden Babacan, şöyle konuştu:
''Bu açıdan maddi hasarların karşılanmasında 'kara gün dostu' olan
sigortacılık sektörüne büyük bir görev düşmektedir. Sigorta alışkanlığının
yaygınlaşması, maddi kayıpların hızlı ve kolay bir şekilde telafi edilmesi
bakımından çok önemli. Bu açıdan finansal okuryazarlığın ülkemizde
geliştirilmesi gerekiyor. Çünkü finansal okur-yazarlık düzeyi düşük olan
toplumlarda, sigorta alışkanlığı da maalesef düşük oluyor. Son yıllarda finansal
eğitimin önemine ilişkin farkındalık arttı. Konuya taraf olan tüm kurumlar görev
ve sorumlulukları çerçevesinde sosyal sorumluluk projeleri kapsamında farklı
alanlarda çalışıyorlar.'' Sigortacılık
tasarruf düzeyinin artırılması açısından önemli
Sigortacılığı, hem meydana gelebilecek
maddi kayıpların telafisi bakımından hem de ülke genelinde tasarruf düzeyinin
artırılması açısından önemli bir sektör olarak gördüklerini belirten Babacan,
sektörün sağlıklı bir şekilde büyümesi, gelişmesi, tasarruf oranlarının
artmasına katkıda bulunması için gereken yasal altyapıyı 2007 yılında
Sigortacılık Kanunu ve devamında yapılan mevzuat düzenlemeleri ile
gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Babacan, sigortacılığın daha da gelişmesi için
bazı çalışmalar yapmaya devam ettiklerini kaydetti. Bugün Türkiye'de zorunlu
deprem sigortasıyla depreme karşı güvence altına alınan konut sayısının 3 milyon
800 bine ulaştığını anlatan Babacan, bunun geçmişle mukayese edildiğinde iyi bir
rakam gibi göründüğünü ancak Türkiye'deki toplam konut sayısına bakıldığında
tatmin edici düzeyde olmadığını söyledi. Babacan, bu rakamın daha da artması ve
ileride tüm Türkiye'de belirli ölçüde doğal afet sigortasının yaygınlaşmasının
en önemli hedeflerinden bir tanesi olduğunu kaydetti.
''Hedefe ulaşmak için işbirliği yapmak
gerekir'' Bu hedefe ulaşmak için
çeşitli kesimlerle sıkı bir işbirliği yapmak gerektiğini ifade eden Babacan,
şöyle devam etti: ''Bu çalışmanın, ev
sahiplerinden başka, sigorta sektöründen yerel idarecilere, her kesimden fikir
önderinden medyaya kadar çok sayıda paydaşı vardır. Bu nedenle, sigortanın
toplumsal hayatımızdaki önceliğini yükseltmek ve karşı karşıya kaldığımız
riskleri çağdaş yöntemlerle yönetebilmek için bu dönüşüme hep birlikte destek
olmamız gerekiyor. Burada medyamıza da büyük bir görev düşüyor. Vatandaşlar
olarak alacağımız tedbirlerle depremin ve doğal afetlerin yol açtığı maddi
hasarları telafi edebiliriz. Sigorta yaptırarak depremin konutlarda meydana
getireceği küçük-büyük tüm hasarları karşılamak mümkün.
Devletin afetzedelere yaptığı yardımlar
sigortayı dışlamıyor. Tam tersine sigorta sistemi ve diğer yardım ve destekler
birbirini tamamlayan araçlardır. Dolayısıyla tüm bunlar bir bütünün
parçalarıdır. Büyük-küçük tüm deprem kayıplarını en doğru ve hızlı şekilde
karşılamak ancak sigorta sistemi ile mümkün olmaktadır. Hedeflerimize ulaşmak
bakımından, özellikle yerel yönetimlerden artan bir şekilde ilgi ve destek
bekliyoruz. Yerel yöneticilerimiz, vatandaşlarımızla iç içe, temas halinde. Biz
onlardan sigorta konusunda da toplumu yönlendirmelerini ve yardımcı olmalarını
bekliyoruz.''
|